FANİ DÜNYA HOŞTUR AMMA. . .
07 Nisan 2018, Cumartesi 07:45"Fani dünya hoştur amma, akıbet mevt olmasa".Şair böyle diyor ama, sonu ölüm olmasa belki dünya bu kadar hoş ve güzel olmazdı. Ölümün aslında büyük bir nimet olduğunu sevgili Peygamberimiz hadislerinde bildiriyor.
Necip Fazıl merhum da şöyle der:
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?
Esas güzel olan, hoş olan, bâki olan ahirettir. Dünya o güzelliğe bizi ulaştıran bir köprü, bir vasıtadır.
Yüce Rabbimiz "Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir"(1), "Her canlı ölümü tadacaktır"(2), "Allah'dan başka her şey yok olacaktır, bâkı olan ancak Allah’dır."(3), ayetleriyle, Peygamber Efendimiz de "Dünya ahiretin tarlasıdır"(4) burada ne ekersen orada onu biçeceksin buyurarak insanları ikaz edip uyanık olmaya davet ederler.
Şair Arif bu gerçeği şu sözleriyle dile getirir:
İş bu manayı bedihi görünen gün gibidir.
Ömür bin yıl dahi olsa yine bir gün gibidir.
Gerçekten 950 sene yaşadığı ayetlerle sabit olan Nuh Peygambere dünyayı nasıl bulduğunu sormuşlar "iki kapılı bir oda gibi, birinden girdim öbüründen çıktım"(5)demiş.
Bu hususta Âşık Seyranî'ye de kulak verelim:
Seyranî der buldu yaş kemalini
Bir daha görseydim mah cemalini
Hesap ettim cümle dünya malini
Neticede bir top beze dayandı.
Ehlullâh’dan birisinin sözleri Seyranî'nin sözlerini teyit ve tasdik eder mahiyette: Dünyanın evveli BÜKÂ yani ağlama, her doğan çocuk ağlayarak doğar. Ortası ANÂ' yani zorluk, telâşe, meşakkat. Ahiri de FENÂ fanilik, dünyaya gelirken olduğu gibi, hiçbir şey alamadan, götüremeden, her şeyi dünyada geride bırakarak sadece ayıplarını örtmek için birkaç metre bezle dünyadan ayrılmak. Ahirete intikal etmek.
Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın büyük veziri Nizamül Mülk; “Siyasetnâme” isimli eserinde kalıcı olmayan, yalan, fani olan şeyleri sayarken şunları da zikreder:
1-Bulutun gölgesi.
2-Kötünün dostluğu.
- sevgisi.
4-Yalancının övgüsü.
5-Zalimin zulmü.
6-Mal ve servet.
7-Mevki ve makam
Fakat günümüzdeki hesaplar hiçte bu ikili sisteme, yani dünya ve ahiret hayatına göre yapılmıyor. Sadece dünya düşünülüp ahîret hiç akla getirilmiyor. Nice zulümler, haksızlıklar, kalleşlikler, vefasızlıklar, sadakatsizlikler, hainlikler, hırs ve tamah... bu sebeple çoğalıyor.
Ahîreti düşünmeyen insanda âli (yüksek, ulvi) duygular aramak abesle iştigal olur. Dünyanın fani, âhîretin bakî ve hak olduğuna inanmayan veya umursamayan kişiden her türlü kötülük beklenebilir. Hiçbir şeyine güvenilmez. Kendi yumurtasını pişirebilmek için dünyayı ateşe vermekte tereddüt etmez. Ama zarar eden, iflâs eden, pişman ve iki dünyada rezil olan yine bu insanlar olur. Şu sözler buna ne güzel misal:
Nehirler aktı geçti
Kurudu vakti geçti
Nice Han nice Sultan
Tahtı bıraktı geçti.
Dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti
"Kubbede baki kalan hoş bir sadâdır"
Dipnotlar:
1- Muhammet Sûresi, 36.
2- Enbiya Sûresi, 35.
3- Ankebût Sûresi, 14.
4- Keşfü’l-Hafâ, c. 1, s. 495 (1320).
5- Nizâmül Mülk, “Siyâsetnâme”, K. Ve T. Bak. Yay. Ank. 1982. s. 60.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.