FAZİLETLİ BİR HAYAT İÇİN İFFET VE HAYÂ
29 Şubat 2016, Pazartesi 08:52
İffet, insanoğlunun nefsi arzuları dizginleyip kontrolü altına aldıktan sonra faziletli bir yaşam sürmesidir. Hayâ da ahlâki vasıflardandır.
Cenâb-ı Hakk, kullarının iffetli bir hayat yaşamasını arzu buyurur. İnsan iffetli davranarak nefsinin arzularına köle olmadığı sürece gerçek hürriyetini hep muhafaza eder.
İffet, sadece insanoğluna has bir özellik olup, diğer mahlûkat için böyle bir mevzubahis değildir. Binaenaleyh insanı diğer mahlûkattan ayıran en önemli vasfı iffettir. Bir insan iffetini kaybettiği zaman diğer bir deyişle haysiyetini zâyi etmiş demektir. Bu duruma düşen bir insan da diğer mahlûkatın seviyesine inmiş olur.
Hadîs-i şeriflerde şöyle buyrulur:
“Hayâ îmandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..”(1)
“Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!”(2)
İnsanoğlunu kötülük ve çirkinliklerden edeb ve hayânın etkisi ile korunması, zabıta ve polis gücünden kat be kat fazladır. Nefsani kötü düşüncelerden ancak hayânın fazileti ile selâmet bulur.
Cenâb-ı Hakk, iffet ve hayâ konusunda zirveye çıkmış olan Hz.Yusuf ve Hz.Meryem'i mü'minlere örnek gösterir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“İffetini korumuş olan İmrân kızı Meryem’i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik, o da Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.”(3)
Yûsuf u ise, genç ve güzel bir kadın, bütün imkânları sağladıktan sonra kendisini iffetsizliğe çağırdığında; “Allah’a sığınırım, zâlimler iflah olmaz” diyerek oradan hızla uzaklaşmıştır. İffetsizliğe düşmekle zindan arasında tercih yapmak zorunda kaldığında ise hiç tereddüt etmeden: “Zindan bana, bunların dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir” deyip Allah’a sığınmış, Allah da onun iffetini muhafaza buyurmuştur.(4)
Hz.İbrahim (a.s.) in zevcesi Sare validemiz de bir iffet timsali idi. Mısır ülkesini idare eden zalim ve kibirli hükümdar Fravun zamanında, şehre yabancı ve güzel bir kadın girdiği vakit hemen Fravun'a haber ulaştırılırdı. Eğer kadın evli ise kocası öldürülür, bekâr ise kendisinden veya var ise erkek kardeşinden istenirdi.
İbrâhim (a.s.) in, yanında Sâre vâlidemiz olduğu hâlde huduttan geçince yine saraya haber ulaştırıldı. Cemâl sahibi bir kadının Mısır’a girdiği haber verildi. Sâre vâlidemizi alıp saraya götürdüler. Bu hususla alâkalı olarak bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:
“Sâre saraya girince, hemen abdest aldı ve iki rekât namaz kılmak üzere huzûr-i ilâhîye durdu. Namazı bitirince Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ etti:
«Allah’ım! Ben, sana ve senin peygamberine inanmış, iffetimi de zevcimden başkasına karşı titizlikle korumuş bir kulun isem, şu kâfiri bana musallat etme!»”(5)
Firavun, Sâre’nin yanına yaklaşmak istedi. Birden nefesi kesildi. Felç oldu. Bu durum birkaç defa tekerrür etti. Nihayet Firavun, korkusundan onu serbest bıraktı. Câriyesi Hâcer’i de ona hediye etti.(6)
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) in yaptığı şu duaları hatırlayarak yazımızı bitirelim;
"Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum."(7)
“Allah’ım! Nefislerimizin şerrinden sana sığınıyoruz."(8)
“Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle baş başa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur.”(9)
Gönülden Muhabbetlerimle.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Îmân, 16.
2- Taberânî, Evsat, VIII, 174; Beyhakî, Şuab, VI, 140; Buhârî, Edeb, no: 1313.
3- Tahrîm, 12; Enbiyâ, 91.
4- Yûsuf, 23-25, 33-34.
5- Buhârî, Büyû’, 100.
6- Müslim, Fedâil, 154.
7- Müslim, Zikr, 72; Tirmizi, Daavat, 72; İbn Mace, Dua, 2.
8- Tirmizi, Nikah, 20; İbn Mace, Nikah, 19; Nesai, Cuma, 24.
9- Ebu Davud, Edeb, 110.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.