FİLİSTİN DRAMI (1)
17 Kasım 2016, Perşembe 07:25Geçmiş medeniyetleri tetkik ettiğimizde, birçoğunun Filistin ve havalisinde hayat bulduğunu görürüz. Babiller, Asurlar, Persler, Hititler, Finikeliler, Grekler, bunlardan bazıları. Hangi medeniyetin yıldızı parladıysa Filistin havalisi onun hâkimiyetine girmiştir.
Mezopotamya bölgesi de denen Ortadoğu, çok hareketli bir bölge olması, fitne, fücur ve kıtalde bir benzerleri olmayan Yahudi halkının, bu bölgede yaşamaları sayesinde, Kuran'da ismi geçen peygamberlerin hemen hemen tamamı bu bölgede yaşamış, görevlerini ifa etmişlerdir.
Ebu Ubeyde hazretlerinden rivayet edilen bir hadisi şerife göre, Yahudiler kendilerine mürşit ve münzir olarak gönderilen 40 peygamberi işkence ile öldürmüşlerdir.
Yahudiler Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilmesi münasebetiyle bu bölgeye Arz-ı mukaddes de denir. Hz. Ömer zamanında Müslümanlarca fethedilmiştir.
Haçlı orduları tarafından Müslümanlardan geri alınan ve akla hayale gelmeyecek zulüm ve katliamlar yapılan Kudüs, Selahattin Eyyubi tarafından tekrar fethedilip, İslâm beldesine katılmıştır.
1516 da Mercidabık meydan muharebesini kazanan Yavuz Sultan Selim, Mısıra geçerken Kudüs'e uğramış, on iki bin şamdan yakılarak aydınlatılan Mescid-i Aksa da namaz kılmış ve dua etmiştir.
Bu tarihten itibaren 401 yıl Osmanlı'nın şefkat ve merhamet kanatları altında asude bir hayat süren Filistinliler, 1. Dünya Savaşı yıllarında, yani siyasi, iktisadi ve ekonomik çöküntü içinde olduğu günlerde, 9 cephede yaptığı savaşlarda yenilmiş, Mescid-i Aksa, Kubbetü’s Sahra gibi kutsal emanetler ve yapılar, top atışları ile zarar görmesin düşüncesiyle, ciddi bir savunma yapmadan Osmanlı askeri kuvvetleri Filistin’den de geri çekilince, 11 Aralık 1917'de General Allembey komutasındaki İngiliz orduları Kudüs'e ve Filistin'e girmişlerdir.
Osmanlı Filistin'den çekildikten sonra bölge cadı kazanı gibi devamlı kaynamış ve hâlâ da kaynamaktadır. Her gün Müslüman kanı akıyor. Anaların gözyaşı, babaların feryadı dinmiyor. Dünyanın hissiz ve sessiz bakışları önünde, Yahudi; tarihin hiçbir döneminde eşi ve benzeri görülmemiş bir zulüm, hatta Hitler’e bile rahmet okutacak bir devlet terörünü gerçekleştirmektedir.
Bir buçuk milyar İslâm âleminin gözleri önünde taştan başka mermisi, kolundan ve sapanından başka silahı olmayan bu mazlum ve madur millete, yapılanları gören aklıselim sahipleri "Nerdesin Osmanlı?" demekten kendilerini alamıyorlar.
Bir İsrail gezisi esnasında 9. Cumhurbaşkanı Demirel’e İsrail Cumhurbaşkanı: “Sizin iki pırpırlı bir çavuşla asırlarca idare ettiğiniz Filistin’i biz bir ordu ile idare edemiyoruz” demiştir.(1)
Bu durum sadece Ortadoğu için geçerli değil, bütün dünya için söz konusudur. Osmanlı döneminde, gerçekten dünya için denge unsuru, Müslümanların hâmisi, tek dişi kalmış Avrupa medeniyeti canavarlarına karşı mazlum milletlerin koruyucusu idi. Balkan devletleri de Osmanlıdan sonra huzur ve sükûn bulmadığı için hâlâ Osmanlı özlemi çekiyor. Sırp Diktatör Miloseviç zamanında on binlerce Sırp: “Bize Osmanlının verdiği hak ve özgürlükleri ver, başka bir şey istemeyiz”(2) diye pankartlar taşıyıp yürüyüş yapmışlardır.
Yunan Hükümeti kilise mallarına ve vakıflarına el koymaya kalkınca Papazlar: “Bunu bize Osmanlı bile yapmadı”(3) diye isyan edip miting yapmışlardır.
Bu bölgelerde yaşı biraz ileri olanlar: "Osmanlı gitti huzur bitti"(4) sözlerini dillerinden düşürmüyorlar. Gerçekten benim ecdadımın 401 sene kanı ve canı pahasına koruyup müdafaa ettiği Mukaddes Kudüs’ü, dedelerimizi kovan Arap kardeşlerimiz,İsrail’e karşı 32 saat bile savunamadılar.(5) Şair Bahrî der ki;
Cihân-ârâ cihan içindedir arayı bilmezler
Şu mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler
Dipnotlar:
1- Türkiye Gazetesi, Ömer Öztürkmen, Haziran 2000; Tarih ve Düşünce Dergisi,
Yıl 2001, sayı 7, s. 73.
2- Milliyet Gazetesi, 08. 01. 1997.
3- “Göze takılanlar”, Zaman Gazetesi, 3 Eylül 1994; İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna
Doğru-2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001, s. 86.
4- Süleyman Kocabaş, “Tarihte Adil Türk İdaresi”, Vatan Yay. İst. 1994, s. 86;
İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru- 2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001, s. 59.
5- İlhan Bardakçı, “Kudüse Veda”, Tar. ve Med. 1995, sayı, 22, s. 30.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.