GAZ BİTTİ LAMBA SÖNDÜ
03 Şubat 2020, Pazartesi 09:05Yaşı 50’ye merdiven dayamasına rağmen genç sayılırdı.
Biraz uzun boyluydu.
Gözünde gözlükleri vardı.
Görmek için yakın gözlüğü kullanıyordu ve fazla uzağı göremiyordu.
Oysa uzağı da görmesi gerekirdi çünkü uzak yani gelecek zaman onun için önemliydi.
Milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde, onu bilen, tanıyan çok azdı.
Neredeyse ünü, cüssesini geçmiyordu.
Muhtemelen geçen yıl bu zamanlar olmalıydı.
İstanbul’un meydanlarında, cadde ve sokaklarında sol eline aldığı lamba ile dolaşan bir insan görüldü.
Lambanın ışığı titrekti.
Sönmekle yanmak arasında kızıla çalan bir rengi vardı.
Lambasında gazı dolu olanlar gördükleri ve karşılaştıkları yerde, elinde lambası titreyen bu insanı hafife alarak gülüp geçiyorladı.
Bir taraf kurt, öteki taraf kuzu gibiydi.
Günün birinde sol elinde tuttuğu lambanın ışığı titireyip duran adama o şehrin ağır abileri sordular: “Sen kimsin birader?Bu ne iş?” diye.
Adamcağız ıkına, sıkına vebiraz da çekinerek “Ben, ben Ekrem Ekrem İmamoğlu’luyum” diyebildi.
Ağır abilerin racon kesmesinden korkarken, nabzı da tavan yapmıştı.
Ağır abiler baktı ve “Bundan bir şey olmaz” diyerek, geçip gittiler.
İstanbul’un meydanlarında, cadde ve sokaklarında kendi halinde “tek tabanca” dolaşan adam, garibanlıktan, yoksulluktan ve ezilmişlikten söz etmeye başladı.
Bir adamın garibanlık, yoksulluk ve ezilmişlik hikayesi her yerde ilgi uyandırır.
Bunun biraz daha dramatize edilmesi halinde de insanların vicdan duyguları kabarır.
“Vahh! Tohh!”lar başlar.
Milletin bu konudaki zaaafını gözüne kestiren adam “Ben Trabzon’un falan köyünde alt katı ahır üst katı ev olan ve iki ailenin yaşamak zorunda kaldığı bir evde büyüdüm. Tarlada çalıştım.İneklere baktım” demeye başladı.
Bu hikaye milletin ilgisini artırır ve elindeki lambanın gazı tükenmek üzere olan adamın lambasına gaz üstüne gaz doldurulur. Anlayacağınız gaz sorunu çözülür.
Adamın niyeti bellidir.
Dünyanın en büyük metropellerinden birisi olan İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmak istemektedir.
Lakin bu adamın sorunları vardır.
Mesela siyasi konulardan uzaktır.
Fazla bir öngörüsü de yoktur.
Sessiz ve hatta biraz da pasif bir hali vardır.
Şehrin ve siyasetin ağır abileri ile mücadele edecek görüntüsü de yoktur.
Karşı tarafın yolsuzluğu ve suistimalleri propagandasının temelidir. “Aldılar. Çaldılar. Yediler. Götürdüler” gibi.
Bir şey daha : “ Bizim zamanımızda İstanbul’da işsiz, evsiz ve aç insan kalmayacak.”
31 Mart 2019’da elinde gaz lambası ile dolaşan adam kazanır.
Sevinen çok olur.
Çünkü bu adam tarlaları umut çiçekleri ile doldurmasını becermiştir.
Karşı takımın şehirde yarattığı rahatsızlık da bu sonuçta etkili olur.
Altı ahır, üstü 60 metrekare evde doğup büyüyen adam seçimi kazanır ve başkan olur.
Lakin sonuçlara itiraz edilir.
İktidar partisi siyasi hayatının en büyük hatalarından birisini daha böylece yapmış olur.
24 Haziran 2019’da yenilenen başkanlık seçiminde geçen yıl bu zamanlar elinde titrek bir lamba ile İstanbul’un meydanlarında, cadde ve sokaklarında dolaşan adam en yakın rakibine 800 bin oy fark atarak seçimi bir kere daha kazanır.
Beklenmeyen bu zaferden sonra muhalifler havaya zıplar.
Öyle ki günlerce ve aylarca havada asılı vaziyette kalanlar olur.
“İşte CHP’nin gelecekteki lideri. İşte CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı” şeklindeki sözler dillerde pelesenk olur.
“AKP bitti”çılgınlığı her yerde yankı yapar.
Adama kurtarıcı muamelesi yapılır.
Fakat adamın gözündeki gözlükler yakın gözlüğüdür ve uzağı göremez.
Ona esas lazım olan uzağı görebilen bir gözlüktür.
Kısa mesafeyi görebilmektedir. Uzağı göremez. İBB’nin başkanı olduktan sonra ailesiyle birlikte Bodrum’a tatile gider.
Tatil hakkı mı?
Evet hakkı.
Fakat o tatildeyken İstanbul’da sel felaketi yaşanır ve ölenler olur.
Eleştiriler üzerine tatiline bir gün ara vererek İstanbul’a döner. Faturayı önceki yönetime keser ve tatile kaldığı yerden devam eder. Sonra “Tatil bizim de hakkımız” falan der. Sanki böyle bir hakları yokmuş gibi. Lakin İstanbul’un bazı bölgeleri sular altındayken tatilin başka bir zamana ertelenebileceği aklına gelmez.
Başka bir gün eşi hanımefendi Ayşe Arman’a röportaj verir ve röportajın yayımlandığı dergiye fotoğrafı kapak olur.Kapaktaki resim biraz değişik bir resimdir. Bundan dolayı aile eleştirilir. Ekrem İmamoğlu eleştirileri cevapsız bırakmaz. “ O fotoğrafların çekileceğini bilseydim engellerdim. Laf geçirmek bize uymayan bir fiil. Lafım geçmez. Sedece tavisiyelerde bulunurum. Eşim gelen tepkilere sinirlendi” der.
En son Elazığ’daki depremde bir zamanlar elinde titrek lamba ile dolaşan adam gündeme gelir. Erzurum’a Palanadöken’a kayak yapmak için giderken aynı gün depremin meydana geldiği Elazığ’a uğrar. Bu davranışı da eleştirilir. Eleştirilere cevap gecikmez. İmamoğlu hemen yapıştırır cevabı “ Üç günümü çocuklarla beraber geçirdim. Ailem benim için kutsal. Çocuklarımla spor yaptık. Derstleştik. Paylaştık.”der.
O çocuklarıyla kayak yaparken, Elazığ’da bir kaç aylık bebekler, hamile kadınlar, babalar ve bir kaç yaşında çocuklar enkazın altında can pazarlığındadır.
Tatil ya da başka özel işlerde zamanlama önemli.
Gitmezsin ya da ertelersin sonra gidersin.
Sonra siyaset bizim ülkemizde özel hayata pek de müsait değil.
Bir adam “İllaki özel hayatım. Ailem” diyorsa, evinde otursun ya da siyaset yapmasın.
“Her şey güzel olacak Ekrem Abi” diyerek, otobüsün önüne kendisini atan çocuklar şimdi ne düşünüyor acaba?
31 Mart-24 Haziran arasında geçen zamanda ödün vermeyen, baş eğmeyen, egemenlerle mücadelede karşı taraftan geri kalmayan, korkmayan adam meğer başka bir adammış.
Lafa bak: Erzurum’a kayak yapmaya giderken, Elazığ’a uğradım.
Trabzon’da alt katı ahır, üst katı 60 metrekare evde doğup büyüyen adamın yolculuk serüveni insanları daha çok şaşırtacak gibi duruyor.
Gaz bitti. Lamba söndü.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.