GENÇLİK
07 Ekim 2017, Cumartesi 11:35Kovalarken gençliği kaçırdık elimizden,
Birkaç tatlı hatıra kaldı gençliğimizden.
“Gönlümüz daha pek genç” diye avunsak bile,
Bir netice çıkmıyor yaşlı bedenimizden.
Lâ edrî
Genç: Farsça bir kelimedir ve hazine, define, en kıymetli varlık manalarına gelir. Tomurcuk geleceğin meyvesi ise, gençlerde; milletlerin geleceği, istikbali, umudu, varlık sebebidir.
Peygamberimiz gençleri çok sevmiş, değer vermiş, içinde en büyük sahabelerin bulunduğu bir orduya 20 yaş civarlarında olan, üstelik bir köle çocuğu olan Zeyd’i kumandan tayin etmiş, başka yerlere göndereceği elçi, mürşid, münzir gibi görevlileri de onların içinden ilim tahsil edenlerden seçmiş, kıyametin en şiddetli gününde “Arş”ın gölgesinde muhafaza olacak 7 sınıf insandan birinin de imanlı, inançlı gençler olacağını müjdelemiştir.
Kirlenmeden Allah’a uzanan ellerin boş dönmeyeceğine inanan Osmanlı, yağmur dualarına bile çocukları ve gençleri götürmüşlerdir.
Ama gençlik bahar günleri gibi kısacıktır. Onun için Konyalı hemşerimiz Veysel Öksüz, kızına ve onun şahsında bütün gençlere hitaben yazdığı uzun şiirinin bir bölümünde şu tavsiyelerde bulunur:
Gençlik bahar gibidir
Emeksiz meyve verir
Bunun kadrini bilir
Sâhib-i irfân kızım
Akıl gençlik ve sıhhat
Büyük devlet hakikat
Elde iken bu fırsat
Ukbâyı kazan kızım
Bir dönem ilericilik adına, laiklik adına, entellik ve Batıcılık adına gençliğe ideal ve mefkûre adına hiçbir şey vermeyen, onu sürü bir gençlik haline getirmeye çalışan, bunun için onların önüne her türlü kötülüğü yapabilme imkânını seren bir zihniyet uzun yıllar iktidar oldu.
İmansız, inançsız, millî duygulardan mahrum, vatan ve bayrak sevgisiyle alay eden, şehitlik ve gazilik gibi milletimizin özünde ve ruhunda kutsallaşan duyguları enayilik telâkki eden, askerlikten kaçan, gitmemek için dernekler kuran güya hak arayan, “imkânım olsa şu vatanda bir saniye durmam” diyebilen… bir nesil yetiştirdiler.
Bugün memleketimizde çekilen büyük sıkıntıların, her türlü olumsuzlukların temelinde bu felsefe vardır.
İnançlı gazilerden birisi oğlunu okusun adam olsun diye İvriz Öğretmen Okuluna vermiş ve bir müddet sonra da ziyaretine varmış, namaz kılacak, talebenin birine kıbleyi sormuş genç; “amca kıble şu taraf ama biz onu Çankaya’ya doğru çevirmek için uğraşıyoruz” deyince oğlunu almış götürmüş.
İnsanoğlu yaşlanmayı durduracak bir formülü hâlâ bulamadı. Fakat insanın en son yaşlanan hücreleri herhalde gönül bölümünde olanlardır. Celal Sâhir Bey böyle bir duyguyla şunları yazıyor:
Başımla gönlümü edemedim eş
Yaşım yetmiş amma gönül yirmi beş
Başım dedi dinlen, gönlüm dedi koş
Başım dedi durul, gönlüm dedi coş
İnsanı uzun süre genç tutan kasların gücü değil, ruhun gücüdür. Umutları, aşkı, ideal ve mefkûresi olmayan insanlar zaten genç iken de yaşlı sayılırlar.
Konya’da bedestende nüktedan bir Osman Ağa varmış, kapısına dilenmeye gelen Aptal kızını söyletmek için; “benimle evlen kapı kapı dolaşmaktan kurtul” demiş, o “oooy Osmana Ağa, gençliğin gitmiş ama, buşluğun duruyor” demiş.
İhtiyarın birisi iki kat olmuş, beli bükülmüş yürürken, gençler istihza kabilinden; “dede ne arıyorsun?” demişler, ihtiyar; “gençliğimi yitirdim de onu arıyorum” diye ibretli bir cevap vermiş.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.