GÖNÜLDEN DAMLALAR
29 Temmuz 2021, Perşembe 08:48Kavramlar yerli yerinde kullanılmazsa kafa karışıklığı hem ruhu hem de bedeni olumsuz etkiliyor böylece realite dediğimiz gerçeğin anlaşılmasını da zorlaştırıyor. Hele de bizim ülkemizde yaşanılan akıl almaz kafa karışıklığı hatta içi boşaltılmış kavramlar karşılıklı anlamamızı, hatta anlaşılmayı zor laştıryor ki; bu durum büyük bir tahribatın habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Netice de toplumsal sıkıntıların etkilerinden hepimiz payımızı alıyoruz.
Eğer ki toplumsal kalkınmada baş aktör olan eğitim faktörü, gönülleri ihya edebilmiş ülkemizin yapısına uygun ve milli bir programla desteklenip herhangi bir toplumun kültürel emperyalizmine karşı direnç gösteren ve kendi varlığını koruyan güçlü bir değerler manzumesini anlamaya taşımaya ve aktarmaya yönelik kuvvetli bir dirayete sahip olabilseydi, kompleks dediğimiz kendi kendimizi küçük görme ve başkalarını büyük görme alışkanlığını bırakabilmiş olsaydık, muhtemel ki daha özgür ve hür düşünceye sahip kimlikler olarak daha duyarlı bir anlayışı hakim kılabilir, daha rahat sorgulama yapabilir, önümüzü görebilir, kendimize güvenir ve temel sorunların çözümünde gerçekçi olabilirdik.
Oysa Avrupa merkezli bir yabancılaşma ve ona körü körüne bağlı bir eğilim ile her şeyin resmi statüde yürütülüp ele alındığı resmiyet jakobenliği bizdeki düşünme mevhumunu da sekteye uğratmakta, sağlıklı düşünmeyi engellemekte, batıdan gelen her kavram ve şartların tartışmasız doğru olduğu ve inanılır olduğu kanaatini doğurmaktadır.
Ne olursa olsun gerek ülkemizde gerekse coğrafi bölgemizde konsept gereği varlığımızı ve misyonumuzu güçlü kılarak emperyalist odaklı her saldırıya karşı donanımlı olmanın gerekliliğini idrak etmek gerekiyordu. Kafamızı kumdan çıkarıp etrafa bakarak varlığımızı ve hayatiyetimizi sorgulayarak bize özgü kimlik dünyamızı kendi değerlerimize umut haline getirmenin faydalarını anlatabilseydik dahası uygulayabilseydik, eminim ki, böyle bir hassas yapılanma tüm ezikliğimizi beraberinde giderecek, yabancılaşmadan arınmış ve dayanışmaya dayalı ölçülü bir toplumun kültürel dinamiğine esastan can suyu olacaktık.
Demem o ki; toplumun önünü tıkayan ve kendi varlığı hakkında sorgulatma yaptırmayan kavram kargaşası ile nesiller arasında köprüler kurduramayan her ne varsa bunları anlamak ve cevabını özgürce hiçbir baskı altında kalmadan vermek gerekir.
O nedenle irademizi başka akıllara ipotek ettirmeden kendimizle barışık ve özgün olabilmeyi ve değerler manzumesi dilini gayet iyi kullanabilmeyi anlamak gerek. Bunun için de ruhen özgür olmak insandaki güzellikleri ortaya çıkarabilecek potansiyelleri harekete geçirmek, doğruya doğru yanlışa yanlış şeklinde eleştiri yapabilecek eğitimli beyinlere ihtiyacımız var. Bir defa kendiyle barışık olmalı insan. Her hareket ve sosyal mücadele toplumun dinamiğini artırır. Yani bu bir mücadeledir aslında. Yani bir ideal ve bir hayal lazım insana. Muhasebe ve yönetim organizesi lazım. Kendi meziyetlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olabilecek bir eğitim mekanizması ve hayata bakış açısı lazım şöyle objektiflik cinsinden. Yani ağacı görüp de ormanı göremeyenler, toplumun bütününe ulaşamayanlar onun ruhundan anlamayanlar ne yazık ki bizde aydın olarak lanse ediliyor.
Velhasıl bize kendimizi ifade edecek ve anlayacak yine kendimiz lazım. Şiir lazım. Ruh lazım. Kardeşlik lazım. Edebiyat lazım. Ortak değerler lazım. Adamlık lazım. Hassasiyet ve kurbiyyet lazım. Lazım da lazım. Birbirimizi anlayacak dil lazım. Ki ortak değerler manzumesi bir toplumun en önemli toplumsal mekanizmasıdır. Bizde tarih var. Kültür var.Dini inanç birlikteliği var.Fakat güçlü bir bağ oluşturamadık aramızda.Öyleyse asıl sorgulanması gereken bu haldir.Biz neden bu duyarlılık ve sorumluluk atmosferinde aynı havayı solumaktan uzak kalıyoruz.Bize kendimizi yitiren engeller nelerdir.Neden anlaşılmada güçlük çekiyoruz.İşte asıl cevapları buralarda aramak gerekir.Ruhun iklimi herkesi sarmalı kuşatmalı ve güzel bir ortak anlayış dili oluşturabilmelidir.Ben beni anlamaktan uzak,sen seni anlamaktan uzak isek,biz bizi anlamaktan uzak isek bu iklimde nasıl yaşanır?
Neyse bu kadar konuşmadan sonra cümlelerimi şiirlerimden birkaç örnekle bitirmek istiyorum.Arada böyle lafa şiir bırakmak hoşuma gidiyor umarım sizlerde beğenirsiniz.Umudunuz daim olsun.
milletin umudu /
başına çuval geçirilmiş yitik cümleler
insanlık onuru ayaklar altında
ezik, hadsiz ve köleci ,sahte bir dünya
beddua nüansları,kollar havada,
kendinden emin bir çakma edebiyat var
pişkinlik had safhada, uçkun söylemler
ruhsuz ve densiz,perişan haller var.
ve parçalanan lügatlerle, köpürtülmüş haşhaşi.!
karşımızda tını bozuk
sahte bir hayat vaadi!
niçin dünyadan habersiz?
uydu beyinler,
sek sek oynayan masum kuzular var
ağzı mühürlenmiş yaşlı evrende,
yedi kollu şamdanın beyni kilitli askerleri
zehir saçan sunumlarıyla
tuzak kuruyor kalplere...
kaybolan yitik düşleri umdurur bir yiğit,
esrarengiz bir dille konuşur, şaklar
bir elif hareketi bekliyor dünya
özlediğim özlemlerime gebe şafaklar..
bir güneş doğuyor şanlı tarihten
bir tomurcuk açıyor gönül bahçemde
geliyor,geliyor
ümmetin umudu,
doğuyor,doğuyor,
inançlı yürekten.!
……….yusuferdoğan
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.