GÖNÜLLER SULTANI HZ.MEVLÂNÂ (2)
16 Aralık 2016, Cuma 07:24"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. Kâfir, putperest, günahkâr isen de yine gel. Bizin dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil" sözlerini de yanlış te'vil ve tefsir etmeye gerek yok.
"Yaratığı sevmek lâzım, yaratandan ötürü" felsefesiyle; "Onlarda insan, onlar da Allah'ın kulu, gelsinler, feyiz alsınlar, onların gönüllerini fethedeyim. Onlar bana, benim dergâhıma gelip, Allah aşkı ve şevki ile yanardağlar misali kükreyen gönül potama düşünce nasıl olsa eriyecek, arınacak, Allah'a kul, Resûlüne ümmet olacak. Gelişi başka gidişi başka olacak." diyor.
Bunun için gönüller sultanı olmuş.
Fakat günümüz insanı bir hususta hata ediyor. Bu engin hoşgörüyü, bu sonsuz insan sevgisini, bu hudutsuz tolerans ve müsamahayı Mevlânâ Hazretlerinin zatına malediyor. Yani şöyle bir imaj doğuyor: Daha önce kimsede böyle bir insan sevgisi, af ve hoşgörü yoktu. Bunu Mevlânâ ihdas ettiği için böyle seviliyor ve tanınıyor.
Bu tamamen yanlış bir düşünce tarzı. Rabbimiz'in Rahman, Rahim, Ğafur, Afüvv, Muın gibi birçok sıfatları vardır.
En büyük günah, günahının affolmayacağına kanaat getirip, ümitsizliğe düşmektir. Hâlbuki Allah(c.c.): “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çokesirgeyen ve çok bağışlayandır”([1])
“Ey Adem oğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam seni affederim. Ey Âdem oğlu, sema ile arz arasını dolduracak kadar çok hata ve günahın olsa, sonra bana şirk koşmadan (benden ümit kesmeden) gelirsen seni arz dolusu mağfiret ile karşılarım”.([2])
“Bir adam Vallahi Allah falancayı af ve mağfiret etmeyecek diye kesip attı. Allah: “Falancaya mağfiret etmeyeceğime dair yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim” buyurdu”.([3])
“İstiğfar eden kimse günde yetmiş defada tövbesinden dönse, günahta musırsayılmaz”,([4]) Mevlânâ Hazretleri de bu ve benzeri ayet ve hadislerden cesaret almış ki; “Tevbeni yüz defa bozmuş olsan yine gel” diyebilmiştir.
Öksüz ve yetim olarak büyüyen Peygamber Efendimiz(s.a.v.)e çok yardım yapan, O’nu çok seven, kol kanat geren, koruyup kollayan amcası Hz. Hamza’yı Uhut savaşında şehit edip, vücudunun müşrik kadınlar tarafından parçalanmasına, uzuvlarının kesilip hakaretle sağa sola atılmasına sebep olan, siyahî (zenci) köle Vahşi için Cenâb-ı Allah(c.c.) üç defa âyet indirmiş, Allah Resûlü de bunları elçilerle o zor şartlarda, Mekke’ye göndermiş ve Vahşi’nin Müslüman olmasını temin etmiştir.([5])
Hz. Hamza, Bedir Savaşında Şeybe, Utbe ve Tuayma gibi Müşriklerin zengin ve reisleri durumundaki kişileri öldürmüştü. Bunun intikamını almak için Habeşli bir köle olan ama mızrak atmakta çok maharetli olan Vahşi’yi, hürriyetini bağışlamak ve birçok mal vermek vadiyle Hz. Hamza’yı öldürmesi hususunda azmettirdiler. Uhut Savaşında Vahşi Hz. Hamza’yı mızrakla şehit etmiştir. Bedir’de öldürdüğü Utbe’nin kızı Hz. Hamza’nın naşının yanına gelip, burnunu, kulaklarını kesmiş, kalbini çıkarmış, ciğerlerini çiğnemiştir.
Dipnotlar:
1- Zümer Sûresi, 53.
2- Tirmizî, Da’avat 106 (3534).
3- Müslim, Birr 137 (2621).
4- Tirmizî, Daavat 119, (3554); Ebû Dâvûd Salat 361, (1514). 5- Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, c. 4, s. 199; İbni Hâcer, “İsâbe” c.1 s.353.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.