GÜÇ ZEHİRLENMESİ
31 Aralık 2022, Cumartesi 10:53“İnsanlar makam sahibi olunca maalesef bazıları güç zehirlenmesine uğruyor. Hatta bu güç zehirlemesi bazen bizim arkadaşlarımızı bile etkileyebiliyor, bu yüzden de biz, bazı zamanlar kendi arkadaşlarımızla mücadele etmek durumu ile karşı karşıya kalıyoruz.” (Teyfik Yağcı 28.04.2014 Kayseri Olay Gazetesinden alıntı-Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi üniversite üyeleriyle istişare toplantısı konuşmasından)
Ve bu söze benzer bir başka sözde facebook üzerinden takip ettiğim Hamza Sarı Bey’in olup şöyle bir cümleden ibarettir. “Güç, yerinde ve zamanında kullanılmazsa, sahibini zehirler. “
Ben neden bu konuyu gündemime aldım ya da niye böyle bir başlık kullandım. Lafı eğip bükmeden söyleyeyim. Şu son gelişmeler bilhassa tüm sendikaların uzman öğretmenlik sınavı ile ilgili beyanatları duruşları, sivil toplum örgütü olarak gerek kendi üyelerini, gerekse tüm kamuoyunu ilgilendiren hususlarla ilgili konuya bakış açılarını öğrenme, tartma ve değerlendirme fırsatı buldum. Aslında sadece ben değil tüm sendikalı üyeler takipte kaldıkları kadarıyla insanların samimiyet testiyle test edilmelerine şahit oldular. Herkesin mutlaka bir verecek cevabı olacaktır elbette lehte ya da aleyhte lakin vicdanlar ne kadar müsterih, işte bu kişi ile kendisi arasındaki oluşum ile alakalıdır. Yastığa başını koyduğun zaman rahat uyuyabiliyor musun? Bugün Allah için ne yaptın? Ben buna bakar ve buna göre kendimi sorgularım. Herkeste eğer içinde azıcık vicdan kaldıysa onlarda bu şekilde sorgulasınlar kendilerini.
İnsanların dünyevi hırslar uğruna nasıl değiştiklerini gördüm. Hatta birbirlerinin ayağını nasıl kaydırmaya çalıştıklarını, herkesin saçına sakalına göre tarak vurduklarını. En iyi ben bilirim delilerini de gördüm illaki benim dediğim doğrudur diye diretenleri de. Görev yaptığım değişik şehirlerdeki okullarda birçok öğretmen tiplemeleriyle karşılaştım. Sessiz sakin gibi görünüp suyun altından saman yürütenleri arkandan dedikodunu yapanları yâda sırtını bir siyasi şahsa dayayıp dayılık yapanlara da şahit oldum. Hatta bana “hoca sen burda kal seni buraya müdür yapacağız diyenleride hafızamdan çıkarmış değilim”
Bunları görüp yaşadıkça aklıma Hz. Ömer efendimizin “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt yese Ömer bunun hesabını ilahi huzurda nasıl verecek” geliyor. Ömer Bin Abdülaziz zamanında “Müslümanlar bir araya geldiklerinde “Bugün ne öğrendin? Ne iyilikte bulundun? Diyerek birbirlerini ilme ve hayr hasenatta bulunmaya teşvik ederlerken bugün bizler ağzımız asrısaadetten dem vurup kalbimizi mutmain hissetsekte, uygulamamız hiçte öyle olmuyor ve “Rabbena hep bana” ile uğraşmaktayız.
Sadede gelecek olursak; düşünün, bir sendika listeli seçim yerine atamalı görevlendirme yaptığı aşikâr olmuş vaziyette ve son tahlilde öyle bir cümle kurulmuş ki dillere destan.
” İlçe başkanlarımızın yetki belgelerini de aldık, şubemizin ve ilçelerimizin önünde bir engel kalmadı. Rabbim hepimize hayırlı hizmetler yapmayı nasip etsin.”
Birisi açıklasın bu sözün içeriğini. Ne demek “şubemizin ve ilçelerimizin önünde bir engel kalmadı.”
Neyin engeli? Nasıl bir engel bu? Kimler engel? Yarışa liste şeklinde demokratik bir usulde girmek engel oluyor, atama ile ben yaptım oldu dercesinde tasarrufta bulunmak engel olmuyor öylemi? İşte burada söyleyecek söz bulamıyorum. Bu nasıl rahatlık bu nasıl demokratlık?
David Owen ve Jonathan Davidson adlı iki psikiyatrist bilim insanı 2010 yılında Brain dergisinde yayınladıkları Güç Zehirlenmesi isimli çalışmalarında şu hususlara değinirler…
“Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görür,
Öncelikle kişisel imajını geliştirme amaçlı hareket etme eğilimi sergiler,
İfadeleriyle orantısız endişe içerisinde olduğunu her hareketi ile belli eder,
Faaliyetleri ile ilgili konuşurken, kendini yüceltme eğilimi taşır,
Kendisini ulus veya mensubu olduğu kuruluşla bir tutar,
Kendisinden üçüncü tekil şahıs zamiriyle ya da “biz” diye söz eder,
Kendi yargılarına aşırı güven duyar; başkalarının öneri ve eleştirilerini küçümser, onları aşağılar, alay eder,
Her şeyi kişisel olarak başarabileceğine inanır,
Çevresindeki insanlara ya da halka değil, tarih ve Allah’a hesap vereceğine inanır,
Allah ve tarih karşısında haklı bulunacağına inanır,
Gerçeklerle ve gerçeklikle bağının koptuğunu göremez,
Vesveseli bir ruh hali, huzursuzluk, acelecilik, düşünmeden karar alma ve benzeri özellikler gösterir.
Kibirli tarzından dolayı rasyonel kararlar alamaz, yanlışları doğruymuş gibi gösterir; davranışlarının sonuç ve maliyetlerini ahlak, dürüstlük, inanç gibi “geniş tasavvurlarına” dayandırır,
Aşırı öz güveni ile işlerin ters gidebileceği düşüncesinden yoksun olması, uygunsuz politikalar oluşturmasına neden olur”….Diyerek konuyu özetlemişlerdir. Bakın bunlar benim sözlerim değil yanlış anlaşılmasın. Herkes kendine bu sözlerin aynasında bir baksın encamı nasıl, nerede duruyor görsün diyerekten örneklendirme yaptım. İnsanlar üstüne alır yâda almaz bilemem lakin bildiğim bir şey var o da dünya geçici,ahret ebedidir. İlahi huzurda hesap var hâkimin kendisi de şahittir. Vesselam
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.