Gül-Bülbül-Gönül-Aşk
20 Aralık 2015, Pazar 11:48Andelîb-i zârı berg-i gülle tekfîn etdiler
Bir Gülistân beytini üstünde telkîn etdiler
İzzet Molla
“Bülbül ebedi aşkı uğruna inleye inleye şehit oluyor. Birileri bu soylu şehidi toprağa verecekleri vakit gül yaprakları ile kefenleyip defnetmeyi düşündü.”([1])
Yukarıda da zikredildiği üzere âşıklar devamlı veren, fedakârlık yapan, tükenen, eriyen… taraftır. Ama onlar bundan pişman değil, bilâkis mutludurlar. Onlar zaten böyle olmasını isterler. Her şeyleri sevgiliye hebadır. Âşıkların divan edebiyatındaki temsilcileri, kahramanları, jönleri bülbül ve pervanedir. Ma’lum birinin ışığa olan tutkusu, birinin güle olan aşkı onların uzun çilelerden sonra helâkine sebep olmaktadır. Ziya Paşa; gülle bülbül arasındaki bu esrarlı alakayı, dillere destan olan bu hikâyeyi, dünya milletlerinin bu müşterek efsanesini şöyle dile getirmiş:
Güller güler figanla geçer ömr-i andelîb
Bîmâr ihtizârda fakat ücret diler tabîb
“Goncalar gül olup açılır, etrafa neşe saçar, bayram ederler. Fakat onların karşısında bülbül feryat ü figan eder. Biri düğün bayram eder birisi matem tutar, inler feryat eder. Tıpkı; son nefesini vermek üzere olan adamın yakınlarının feryatları arasında, muayeneye gelen doktorun benim ücretimi kim verecek diye para derdinde olması gibi...”
Şeyh Sadi bir rubaisinde Bülbülün güle karşı aşkından bahseder ve bu aşk o derecedir ki bazen ilanı aşk yeterli olmaz, bülbül göğsünü gülün dikenlerine sürte sürte intihar eder.([2])
Bülbülün bu haline ve akıbetine en çok üzülen, acıyan, birazda kendi bahtsızlığını ve şanssızlığını bülbülünkine benzeten, “benden daha beterleri ve dertlileri de varmış” dercesine bülbülü kendine hemdert kabul edip, yükünü hafifletmeye çalışan, en güzel şarkılarımıza da güfte olan, Osman Nevres Bey’in, şu sitemkâr şiiri ne kadar derûnî, ne kadar samimi ve etkileyici:
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül,
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül.
Etsem de abestir sitem- i hare tahammül,
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül...
Ellerle o zevk etti ben âteşlere yandım,
Çektim o kadar cevr- u cefasın ki usandım,
Derlerdi kabul etmez idim, şimdi inandım,
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül...
Bülbüle merhamet eden, “bu kadar da olmaz” dercesine gülün acımasızlığına dikkat çeken başka bir şâir de şöyle der:
Gel gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti.
Gül bülbüle, bülbül güle yâr olmadı gitti.
Konyalı hemşerimiz Veysel Öksüz’de gül-bülbül aşkına şöyle dikkat çekiyor:
Hasret mi kalır aşk gülü bülbül sesine
Her cevri çeker âşık olan sînesine
Bülbül yanar ağlar gülü eller koparır
Bülbül yine hicranla döner lânesine
Teselli mısralarını Âşık Mahsunî Şerif’ten dinleyelim:
Bir gülün çevresi dikendir hardır
Bülbül har elinde ah ile zardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Gülün bülbüle karşı acımasız ve vefasız olduğu gibi, güzeller de âşıklarına karşı lakayt ve acımasız olurlar. Kanuni döneminin dev şahsiyetlerinden biri olan Şâir Bâkî, bir beytinde şöyle der:
Güzeller mihriban olmaz demek yanlıştır ey Bâkî
Olur vallahi billâhi hemen yalvar’ı görsünler
Yıllardır seven, yanan, kıvranan ama aşkına bir türlü karşılık göremeyen gençlerden birisi bu beyti okuyunca canı sıkılmış ve Bâkî’nin huzuruna varıp şöyle demiş: “Efendim siz bu beytinizde sevgiliye çok yalvarırsan, yalvarmakta ısrar edersen onun da maşukuna meyledeceği hususunda yemin ediyorsunuz, hâlbuki ben yıllardır yalvarıyorum, sevgilimden en ufak bir karşılık görmedim.” Büyük şâir şöyle cevap vermiş: “Evlâdım aklını başına topla, benim ikinci mısrada kullandığım ‘yalvar’ kelimesi Hint dilinde para demektir.”
Bülbül bu denli nâle eder mi gül olmasa
Gül nâzı kime eyler idi bülbül olmasa
Ferîdî
Nice yüzbin dil-rübâ var ammâ âşık binde bir
Âleme insân-ı kâmil gelmez amma binde bir
Dâlî Dede
Dipnotlar:
1- İskender Pala, “Ah Minel Aşk”, Kapı Yay. İst. 2007, s.107.
2- Ö. Tuğrul İnançer ile “Gönül Sohbetleri”, Sufi Yay. İst. 2010, s.62.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.