GÜLZAR (Gül Bahçesi) -2
28 Nisan 2015, Salı 00:00Bu Milletin güle olan aşkını gülle başlayan isim ve adların çokluğundan da anlayabiliriz. Bir çırpıda akla gelenler: Ayşegül, Fatmagül, Pembegül, Gülten, Gülfem, Gülendam, Gülbahar, Güldane, Gülistan, Gülsüm, Gülseren, Güllü, Gülşah, Gülpembe, Gülnihal, Gülnaz, Gülcan, Gülperi, Gülçiçek…
Bu güllü isimlerin çokluğu Balkanlardaki Türkler arasında ve Rus zulmünden yeni kurtulan doğudaki Türk illerinde de dikkat çekmektedir.([1])
Camilere, tekkelere, türbelere... yine gül ile başlayan isimler verilmiş: Gülbaba Tekkesi, Güldede, Laleli Baba, Gül Ana, Güllü Ana tekkeleri…([2])
Şarkı makamlarımıza yine gül ve Peygamberimizi hatırlatan isimler verilmiş: Gülizâr, Gülşen-i vefâ, Gül-deste, Gonca-fem. ([3]) Hicaz, Kürdili Hicaz, Hüseynî...
Fatih Sultan Mehmet Nigarî’nin yaptığı minyatürde gül koklamaktadır. O gülde Hz. Peygamberin remzidir. ([4])
Bizim edebiyatımızda en çok kullanılan tema gül ve bülbüldür. Tabii ki, burada gülden murat Hz. Peygamber, bülbülden kastedilen de onun aşkıyla yanan, ona kavuşmanın aşkı ve arzusu ile kıvranan ve birçok meşakkatlere katlanan gerçek mü’minlerdir. Bunu Akif merhum şöyle terennüm etmektedir:
Gül devrini görseydim onun bülbülü olurdum
Ya Rab beni evvel getirsen ne olurdun
Yakın tarihimizin değerli Şâiri Cemâl Oğuz Öcal, Hacca gidenlerle şöyle selâm göndermiştir:
Kutlu Hicaz çölüne,
Hakkın solmaz gülüne Ol mü’minler seline Bizden selâm götürünYahya Kemal Beyatlı (1884-1958) merhumun nazlanışı bir başkadır:
Aşkın gül açan bülbül öten vaktinde
Yârânla tarab, yâr ile vuslât dileriz
“Siperden Mektup” yazan Mehmetçik bayrağının rengini hem kanından hem de sevgili Peygamberinden aldığını hatırlatarak; şehit olmasının önemli olmadığını, önemli olanın şanlı bayrağının renginin solmaması olduğunu, gâyet duygulu bir şekilde dile getirmektedir:
Allah’a dua et, düşman tırpanı
Devlet ağacını yolmasın, anne,
Altında dökülsün oğlunun kanı
Bayrağın gül rengi solmasın, anne
Bir gönül erinin gül hayranlarına, gönül dostlarına selâm gönderişi ne kadar duygu yüklüdür:
Yâr-i sâdık bilir halden
Aşk dersini alır gülden
Hiç riyasız tâ gönülden
Sevenlere selâm olsun
Eşrefoğlu Rûmî öyle bir aşk ve mana deryasına dalmış, öyle bir aşk sarhoşu olmuş ki, gül, bülbül, bağ, bağbân her şeyi bir birine karıştırmış, bu mana sarhoşluğu ile her şeyin kendinde olduğunu, bu hoşgörü ve muhabbet bağında her dinden, her dilden, her ırktan… İnsanların olduğunu söylemektedir:
Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz, gül bizdedir
Biz de Mevlânın kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir
Dipnotlar:
1-Geniş bilgi için bk: Yavuz Bülent Bâkıler, “Kırgızlar’la ilk defa”, Tarih ve Medeniyet
Dergisi, Mart, 1994, sayı, 1, s. 55.
2-N. S. Banarlı, “Resimli Türk Edebiyatı”, M. E. B. Yay. İst. 1998, s. 1298.
3-Ferid Devellioğlu, “Osmanlıca Türkçe Sözlük”, Aydın Yay. Ank. s. 959.
4-Ahmet Kabaklı, “Türklerde Peygamber Sevgisi”, Kutlu DoğumHaftası, 1989, s. 33.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.