Günümüzde Osmanlı Düşmanlığındaki İfratlar (3)
27 Ağustos 2018, Pazartesi 07:36Kitabın 170’inci sayfasında Türklerin ne denli acımasız olduğunu anlatmak için, “Türkler 1875’te Bosna, Karadağ ve Bulgaristan’daki halk isyanlarını bastırmak için büyük katliamlar yaptı” ifadesi öne çıkarılmıştır.
Yine aynı kitabın 176’ıncı sayfasında, “Rus işgalcilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Türkler tarafından tehcir edilen ve 1 milyondan fazlası katledilen Ermeniler(...), “Bu katliam, 20’inci yüzyılın ilk soykırımıdır” gibi ifadeler yer alıyor. Hemen bir sonraki sayfada da Ermenilere âit olduğu iddia edilen kesik başların arkasında poz veren 3 Türk askerinin fotoğrafı var.
Lise üçüncü sınıflar için önerilen ve Rouen Üniversitesi öğretim üyesi Monique Rolland Simion tarafından ve Mangard yayınevi tarafından 2003 te yayımlanmış bir başka târih kitabında ise Bulgar katliamı konu ediliyor. Kitaptaki temsili resimde, Vidin Kalesi önünde Kazıklara takılmış ve Bulgarlara âit olduğunun altı çizilen kesik başların yanında bir Türk askeri, arka planda bir minâre görülüyor. Resmin altında ise “Türklerin 1786 Bulgar Katliamı” yazıyor.
Yine Lise üçüncü sınıflar için önerilen bir başka târih kitabını da, “20. yüzyılın İlk Soykırım” başlığı altında 1915 olayları ele alınırken, “Türkler, Ruslarla işbirliği yaptığından kuşkulandıkları Hıristiyan Ermenileri kitleler halinde sürgüne gönderdiler. Bu sırada 2 milyon Ermeni yaşamını yitirdi” ifadesi kullanılıyor.
Nathan Yayınevinden 2003 te çıkan, Guıllaume Quintrec tarafından hazırlanmış târih kitabında ise ilginç bir iddia ortaya atılıyor ve Ermenilerin kitle imha silâhları kullanılarak yok edildiğine dikkat çekiliyor.
Yine aynı kitabın 191’inci sayfasında: “Osmanlı İmparatorluğu yerini Anadolu topraklarında kurulan ve Ermeni soykırımı suçlusu olan Türkiye’ye bırakır” ifadesi yer almaktadır.
2003’te Hatier Yayınevi tarafından basılan, Guillaume Bourel ile Marielle Chevâlier tarafından hazırlanmış lise üçüncü sınıflara yönelik târih kitabında 1915 olayları konu edilirken şu ifadelere yer veriliyor: “1915’te Osmanlı Devleti’ndeki Ermeniler gerçek bir soykırımı yaşadılar. 1,5 milyon Ermeni katledildi”
Bu ve buna benzer daha birçok misal... Doğu Anadolu Kürtlerine de bugün aynı şekilde etnik soykırım yapıldığı ile ilgili okul kitaplarında bilgiler ve Kürdistan haritaları yer almaktadır ama bizim kitaplarımızda Avrupalılara, memleketimizi işgale gelen Haçlılara, hattâ Anzaklara bile düşman kelimesi kullandırmıyorlar...(1)
Avrupa Konseyinin Danimarka’da bir Üniversite salonunda 571 bilim adamının toplantısında açış konuşması yapan Gaumand açık açık şöyle diyor: “Sizi bir konuda uyarıyorum. Avrupa birliği önünde büyük bir düşman vardır. Bu düşman sâdece ekonomik bir düşman değil askerî bir düşmandır. Bu düşman Türkiye’dir Türkiye önümüzdeki 5 yıl içinde şu veya bu şekilde pasifize edilmeli veya ekonomisi çökertilmelidir.”(2)
AB Üyesi Sırpların millî marşlarında şu kelimelerin yazılıdır: "Od jadrana do İrana, nece biti Müslümana-Adriyatik’ten İran’a bütün Müslümanlar katledilecek"(3)
Alman Stern dergisinde yayınlanan bir karikatür: Üzerinde EU ve etrafında AB ülkelerini temsil eden bir kapı. Kapının altında köpeklerin girip çıkmaları için yapılmış küçük bir giriş, buradan sürünerek girmeye çalışan bir adam, yanında bir bond çanta ve çantanın ay yıldızlı kırmızı etiketi.(4)
Haçlıların bu düşmanlığını meşhur târihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık şöyle dile getirir: “Yüzyıllarca tek başına Avrupa hattâ dünyaya karşı durmuş bir milleti Haçlılar Sakarya’da târihe gömmek istediler ama Allah ve milletimiz buna müsâade etmedi.”(5)
Gerçekten Haçlılar ne yaparsa yapsınlar bu uyanış, bu diriliş, bu özümüze dönüş, bu benliğimize hicret başlamıştır. Bunu onlarda kabul ediyor ve GEO gibi çok meşhur dergileri bile “Osmanlı ruhu yeniden uyanıyor” diye kapak yapıyorlar.
Şöyle bir hikâye anlatılır: Adamın biri virane bir yerde yılanla karşılaşır. Adam her gün bir tas süt getirip yılana verecek, yılanda viranedeki defineden her gün bir altın getirip ona verecek. Bu şekilde anlaşırlar ve uzun müddet bu alış-veriş devam eder, fakat adam birkaç günlüğüne bir yere gitmek mecburiyetinde kalınca, bu görevi genç yaştaki oğluna verir. Oğlan yılanı görünce korkar, heyecanlanır ve süt kabını yılanın kuyruğuna düşürür.
Yılanda kuyruk acısıyla oğlanı sokar öldürür. Hırslı adam: “olan oldu altınlardan bari mahrum kalmayayım” düşüncesiyle yılana, dostluklarının devam etmesini teklif eder ama yılan: “Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı olduktan sonra bizim dostluğumuz artık mümkün olmaz” der. M. Akif şöyle der:
Delikanlı incitme ceddini Allah’ı seversen
Milyarla şehidin ebedî varisisin sen
Bizde bu evlât acısı, onlarda da târihteki kuyruk acıları olduğu müddetçe bizim onlarla gerçek dost olmamız mümkün değil ama gel bunu bazılarına anlat! Bunu onlar gâyet iyi biliyor ve bizi bakın 60 senedir kapılarında bekletip içlerine almıyorlar.
Dipnotlar:
1- Gürbüz Evren, Bütün Dünya Dergisi, 2008/01, s. 57.
2- Yeşilay Dergisi, Ağustos 200, sayı 813, s. 25.
3- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 54, s. 14.
4- Milliyet Gazetesi, 25. 09. 2004.
5- Halil İnalcık, “Söyleşiler ve Konuşmalar” Profil Yay. c. 1, İst. 2013, s. 359.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.