GÜNÜMÜZDE TEMİZLİK (2)
17 Nisan 2020, Cuma 08:54Talib-i Kadim bir beytinde şöyle der:
Çeşm-i insâf gibi kâmile mîzân olmaz.
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.
Noksanlarımızı, eksik ve kusurlarımızı setretmek, gizlemek yerine ortaya koyup otokritik yapacağız ki, Şeytan gibi her hatayı başkasına bulma ve yükleme durumuna düşmeyelim.
Fakat İslâm âlemindeki bu olumsuzlukları da fazla deşifre etmeden bir tek misal vereceğim: Müslüman olmaya niyet eden bir kimse, hacca gelse de, Allah’ın mübarek ve mukaddes kıldığı yerleri, Müslümanların ne hale getirdiklerini görse, her halde niyetinden vazgeçer. Şunu söyleyebiliriz ki; İslâm âleminin en temiz yerlerinden biri yine elhamdülillah bizim memleketimiz, onunda durumu hepimizce malum. “Vardığın yer kör ise, gözünü kırpta gez” diye bir atasözü var. Bizimkiler oraya yani hacca varınca onlarda maalesef ortama uyuyor ve kendilerinden hiç beklenmeyen olumsuz hareketler yapıyorlar.
Dünyada birçok millet temizliği kültürüne, örf ve âdetine yerleştirmiş, hem de kanunlarına caydırıcı cezalar koymuştur. Onlar gibi işe iki yönlü yaklaşan Uzakdoğu Müslüman memleketlerinden Endonezya, Malezya gibi devletlerde bize tekaddüm etmiş durumdalar.
Adamın biri sabah gezintiye çıkmış, aheste aheste gidiyor. Yanından birisi hızlı ve kararlı adımlarla geçmiş bizimki demiş ki; “bu adam hayatta aç kalmaz, nere varsa işini yürütür, yürüyüşü bile adama itimat veriyor.” Bir başkası normal adımlarla yürüyerek ondan uzaklaşmış, arkadan “eh bu da idare eder, aç kalmaz ama fazla da yükselmez” demiş. Üçüncü bir kişi gelmiş ki, sanki bastığı yerde karıncalar incinmesin der gibi bir gidişi var. Acelesi yok, varmak istediği bir yer de yok, Allahü a’lem vakit geçirmeye çıkmış, bizimki içinden; “işte bu adam olmaz, hayatta başarılı olamaz, çoluğuna çocuğuna yazık, kim bilir ne sıkıntılar içindeler…” gibi düşünürken, hemen kendine gelmiş ve “yahu ben elin bedava kontrol memurluğunu yapıp, ağır gidenleri tenkit ederken, hele hele üçüncüye söylemedik laf bırakmazken, kör kendini görmez hesabı, üçüncü bile beni geçti gitti, ben önce kendime bakayım” gibi düşüncelerle kendine geliyor.
Bizim halimizde biraz bu kişinin durumuna benziyor.
Tarihte şunlar şöyleymiş, bunlar böyle kirli ve pismiş, falanlar pislik deryasının içinde yaşarlarmış gibi murakabe (kontrol) memurluğu yaparken, herkes bizi sollayıp geçivermiş.
Kemal Sunal bir filminde Almanya’ya gider, adresi kaybeder, telefon yok, tirenden iner kimse yok, soracak Türkçe bilen kimse yok… Avare avare dolaşa dolaşa kenar mahallelerden bir yerde duvar dibine işeyen birini görünce “hah işte bu bizden” diyerek hemen koştu ve konuşmaya başladı.
Şimdi bunda biraz mizahtan çok milletimize hakaret var ama gerçek payı da var mı? Var.
1995 yılında Ramazan ayında Almanya’nın Düsseldorf şehrindeyim. Diyanet Merkez Camii dernek başkanı hemşerim olur, teraviyi kıldık, en arkadan ikimiz çıktık başkan kapıyı kilitlerken, çok şişman ve sarhoş bir Alman sallana sallana geldi, ona birçok şeyler söyledi. Tabi ben tek kelime Almanca bilmem. O gittikten sonra başkana ne dediğini sordum, başkan geçiştirmek istedi ama “yahu yerleri, camiyi işaret ederek birçok şey söyledi ne dedi?” diye ısrar edince başkan tercüme etti: “Ey Türkler! Allahın emri diye bak ne güzel, oruç tutuyorsunuz, namaz kılıyorsunuz, camiye geliyorsunuz, peki bunlar Allahın emri de, temizlik Allahın emri değimli? Camiye her gelen ağzında sigara ile gelmiş, camiye gireceğinde kapının önüne izmaritini atmış girmiş, şuraya bak, bu nasıl Müslümanlık?” demiş. Haklımı? El hak haklı. Yani biz 21. Asırda Avrupalının ortaçağını mı yaşıyoruz? Dilim varmıyor ama maalesef.
Bu Düsseldorf’un hava limanında sigara içen bir Almanın mübalağa değil 50 m. Ötedeki kül tablasına gidip külünü döktüğünü gözlerimle gördüm. Yanılmıyorsam Bodanze Gölü diye fevkalade temiz, pırıl pırıl bir yer gezdik ve temizliğine hayret ettik. Sorduğumuzda göl kirlenmesin ve içindeki canlılar zarar görmesin diye, gölde motorlu vasıtaların kullanılması yasakmış. Şehir içinden akan çaylarda bile balıkların oynaştığına şahit olduk. Tavşanların parklarda bizlerle birdirbir oynamaya kalktıklarını hayretle müşahede ettik. Parklarda insanların ellerinde tuttukları yiyecekleri kuşların ve sincapların gelip korkmadan yediklerine muttali olduk… Ama bütün bunların yanında birçok yerde de köpek pisliklerine basmamak için büyük gayret sarf ettik.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.