GÜNÜMÜZDE TEMİZLİK (4)
22 Nisan 2020, Çarşamba 09:40Bu Düsseldorf’un hava limanında sigara içen bir Almanın mübalağa değil 50 m. Ötedeki kül tablasına gidip külünü döktüğünü gözlerimle gördüm. Yanılmıyorsam Bodanze Gölü diye fevkalade temiz, pırıl pırıl bir yer gezdik ve temizliğine hayret ettik. Sorduğumuzda göl kirlenmesin ve içindeki canlılar zarar görmesin diye, gölde motorlu vasıtaların kullanılması yasakmış. Şehir içinden akan çaylarda bile balıkların oynaştığına şahit olduk. Tavşanların parklarda bizlerle birdirbir oynamaya kalktıklarını hayretle müşahede ettik. Parklarda insanların ellerinde tuttukları yiyecekleri kuşların ve sincapların gelip korkmadan yediklerine muttali olduk… Ama bütün bunların yanında birçok yerde de köpek pisliklerine basmamak için büyük gayret sarf ettik.
Sokakta gezip kazara bu ve benzeri pisliklere basan insanların ayakkabılarını çıkarmadan kiliselere geldiklerini de gördük. Filmlerde gördüğümüz kadarıyla kral ve imparatorlarının önünde yerlere kadar eğilip secde eden Hıristiyanların, Allah’ın huzurunda yani kiliselerde, bizim camilerimizde yaptığımız gibi, başlarını eğme lütfunda bulunmadıklarını da gördük…
Çorumdaki antik yerleşim birimi Hattuşaş’ı gezen Japon prensi Mikasa’nın arazide bile içtiği sigara küllerini elinde gezdirdiği kül tablasına döktüğünü, açık araziye atmadığını gazeteler yazmıştı.(1)
Çevre kirliliğini azaltmak için dünyada birçok memlekette marketlerin bedava poşet vermesi yasaklanmaktadır.(2)
Yüce Rabbimiz asırlar öncesinden Rûm Sûresinin 41’inci ayeti ile konuya dikkat çekmiş, insanların kendilerine emanet olan ve başka bir benzeri bulunmayan dünyayı hor ve hakir kullanmaları sayesinde ifsad edeceklerini, tabii dengeleri bozacaklarını ve yine zararını kendilerinin çekeceklerini haber vermiş ve şöyle buyurmuştur:
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.”(3)
Dünya bize verilmemiştir, emanet edilmiştir. Ama insanoğlu bu emanet riayet değil, hıyanet etmektedir. Hâlbuki Cenâb-ı Allah “emanetlere hıyanet edilmemesini”(4) emretmektedir. İnsanlar bu emre ittiba etmedikleri, uymadıkları için dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirdiler ve bugün var güçleriyle uzayda kendilerine yer aramakta, kısa zaman sonra dünyanın tamamen yaşanmaz bir yer olacağını bildikleri için gezegenleri parselleyip satışa çıkarmaktadırlar.
Günümüz insanları o kadar bencil ve egoist oldular ki, varsa yoksa kendileri, kendi zevkleri, istekleri, arzuları, bu hususta hiç had ve hudut tanımamakta, isteklerinin sonu ve intihası olmamakta, gelecek nesillerini akıllarından bile geçirmemektedirler.
Daha çok kazanmak, kaldırmak, elde etmek, sömürmek, yemek, içmek ve daha çok menfaatlenmek için her şeyi kirlettik, bozduk, ifsad ettik, dejenerasyona uğrattık. Tohumların GDO’larını değiştirdik. Canlıların DNA’larıyla oynadık. Hayvanlar ve diğer canlılara hayat hakkı tanımadık türlerini ve nesillerini yok ettik. Zararlı ve ölçüsüz kullanılan ilaçlarla ve gübreler sebebiyle genetik dengeyi bozduk, toprağı toprak olmaktan çıkardık. Daha çok verim alabilmek ve daha çok kazanabilmek için yapmadık şey bırakmadık. Tabiata en zararlı maddeyi, en büyük düşmanını yani plastiği icat ettik. Yetişkin bir insan hayatı boyunca kendi ağırlığının 600 katı çöp ürettiği halde, bunun temizlenmesine fazlaca katkıda bulunmadık.(5) Yağmur ormanlarını asgariye indirdik.
Denizde nükleer denemeler, denize dökülen sintine pislikleri, fabrika artıkları, denize dökülen nehir ve çaylara kanalizasyonların bağlanması, kirli havayla buharlaşıp atmosfere yükselen atıkların yağmurla tekrar denize ve karalara inmesi, uzayın bile çöplük haline getirilmesi, ozon tabakasının delinmesi vb. faaliyetlerle denizin, havanın, karanın yani her yerin kirletilmesi, ayette Rabbimizin de belirttiği gibi, kendi kendimizi zehirleyip öldürmekten, gelecek nesillerimize hayat hakkı tanımamaktan başka bir şey değildir. Rahmetli Ferit Kam’ın dediği gibi:
Sözlerimizi çok çok ibretli şu Kızılderili atasözü ile noktalayalım: “Toprak çölleşip son ağaç kuruduğunda beyaz adam anlayacaktır ki, banknotları para etmiyor.”
Gerçekten bütün bu musibetlerin vebali, çarpık Avrupa Medeniyetinin boynundadır.
Dipnotlar:
1- Milliyet Gazetesi, 13. 05. 2004.
2- TÜBİTAK Bilim Ve Teknik Dergisi, Ağustos 2008, sayı 489, s. 29.
3- Rûm Sûresi 41.
4- Enfâl Sûresi 27.
5- Ayla Abak, “Çevre Bilinci”, DİB Yay. Ank. 2008, s. 20.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.