GURUR ve KİBİR
22 Temmuz 2017, Cumartesi 09:00Ne kadar devlet bulursan kendüzini eyle mur
Eyleme kibr ü hased merdûd olan şeytâna bak
Zühdüne dayanma gel gör noldu Bel'âm-ı Bâûr ([1])
Muhıbbî (Kanuni)
“Sakın cihanın mevkisine, makamına ve saltanatına aldanma. Bu hususlarda ne kadar yükselirsen yüksel, yine de kendini karınca gibi aşağıda gör, gururlanma. Sakın kibir ve hasede meyletme, bunlardan dolayı cennetten kovulan şeytana bak, ”
Cenâb-ı Allah; “yeryüzünde kibirlenerek yürüme”([2]) buyurur. Sevgili peygamberimiz de: “Kim Allah için mütevazı olursa, Allah onu (maddi ve manevi yönden) yükseltir ve yüceltir. Kim de gururlu ve kibirli olursa Allah onu alçaltır (Şeytan gibi burnunu sürter).”([3]) buyurur. Gerçekten tarih gurur ve kibirli olanların, yani hâşâ Allah’a rekabet etmeye kalkışanların nasıl perişan olduklarının örnekleri ile doludur. “Gök yere inse ordularımın mızrakları ile tutarız” diyenlerin nasıl tarihe rezil ve rüsvay olduklarına tarih şahit olmuştur. Abdullah Vassaf demiş ki:
Âhir yine hâk olur bu tenler
Bilmem niye kibr eder edenler
O halde ne mala-mülke, ne makam-mevkiye, ne evlât-ıyale, ne nam ve şana velhasıl hiçbir şeye mağrur olmamak gerekir. İlk başa aldığımız şiir dünyanın en büyük, en kudretli, Avrupalıların bile Muhteşem Süleyman dedikleri sultanın Kanuni’nin sözleridir, ne kadar ibretli. Şairler ne güzel söylemişler:
Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyicek hâke nebât
Mütevâzî olanı rahmet-i Rahmân büyütür.
“Tane toprağa düşmeden filizlenip, fidelenip yeşeremez, toprağa düşeni yani mütevazı olanı Allah yüceltir ve büyütür.”
Çeşm-i insaf kadar kâmile mizan olmaz
Kişi noksanını bilmek kadar irfan olmaz
Gökten cevherler yağsa taş yine vermez çiçek
Toprak ol ki, topak nice güller bitirecek
Mal ve mülke mağrur olma, deme var mı ben gibi
Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibi
Dünya malı elde iken düşmanların dost olur
Elde bir şey kalmayınca dost bile düşman olur..
“İnsanların içinde insanlardan bir insan ol.” Hz. Ali
“Kibir, bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür, nede uçulur.”
Hacı Bayram Veli
“Övünerek yaşayanlar, dövünerek ölürler.” Ali Suad
“Kişi insanlar arasında kendisinden daha kötü kişi olduğuna inandıkça, gururlu demektir.” Beyazid Bestami
Şeyhülislâm İbni Kemal, ilmine biraz mağrur imiş. Ehlullahtan biri yanına gelir ve “Allah’la kulların ilmini kıyas etmeye kalksak nasıl gösteririz?” deyince İbni Kemal; “hâşâ böyle bir kıyas olmaz” der. Öteki ısrar edince, Şeyhülislâm eline kocaman bir kâğıt alır, ortasına bir nokta kor ve “olmaz ama, böyle misal verelim, kâğıt Allah’ın ilmi, nokta da bütün insanların ilmi olsun” deyince erdemli kişi şöyle demiş; “peki bu noktanın içinde senin ilminin yeri neresi ki, böyle ilmine mağrur oluyorsun?” Bu olaydan sonra Şeyhülislâm bu huyundan vazgeçmiş.
Nasrettin hocadan keramet istemişler. Hoca karşıdaki ağaçlara; “ey mübarekler buraya gelin” diye emretmiş. Olmayınca yanındakilere “onlar bize gelmezlerse, biz onlara gideriz, biz mütevazı insanlarız” demiş ve gidip gölgelerine oturmuş. Yarı şaka, yarı ciddi hocanın cevabı ne kadar ibretli. İnsan böyle olmalı, mütevazı ve benliksiz. Şâir ne güzel demiş:
Al bende benlik kalmasın
Kimseler halim bilmesin
Nâm u nişânım olmasın
Pinhanın olayım senin
Dipnotlar:
1- Hz. Musa döneminde yaşamış çok ibadet eden ve İsm-i Âzam duasını (okununca Allah’ın
reddetmeyip kabul ettiği dua) bildiği rivayet edilen kişi. Bu duayı maddi menfaat
karşılığı okuyunca, sonu çok kötü olmuş, dili sarkıp çok feci bir şekilde can vermiştir.
2- İsrâ Sûresi, 37.
3- Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 10/325.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.