Gusül (4)
02 Ekim 2019, Çarşamba 08:48Böyleleri kibirlerini kırıp, nefislerine muhalefet edip, Sırat-ı Müstakim’e, yani Allah’ın doğru ve nurlu yoluna gelmezler. Şimdi bu cümleden olan ve işin ilginç yönü hiçbir dini tanımayan Rusya'da gerçekleştirilen Kirlian fotoğrafçılığı ile gusülde ortaya çıkan ilâhi hikmetten kısaca bahsedelim:
“Kirlian fotoğrafçılığı ilk defa 1939 yılında, Sovyetler Birliğinde bazı hastalar üzerinde yüksek frekanslı âletlerle çalışılırken, S. Davidoviç Kirlian ve eşi tarafından bulunmuş, araştırıcıların adlarına izafeten bu isim verilmiştir...
Kirlian fotoğrafçılığında, üzerinde deneme yapılan canlı veya cansız cisimlerin çıplak gözle görülemeyen enerji alanları belirlenmekte, filimde beden veya organın kendisi silinerek bunun yerine ışınlar saçan bir elektro-beden veya organ biçimi ortaya çıkmaktadır.
İnsan bedeninden çıkan biyoenerji fotoğrafları, insanlar arasındaki sempati ve antipati gibi duyuları da ortaya koyuyor. Birbirine sempati duyan iki insanın fotoğraflarında ışın saçaklarının birbirlerine meylederek uzandıkları, aksi hâlde, yani antipati besleyenlerde ise bunların ters yönde saçaklandıkları, yani bir birini ittikleri tespit edilmiştir.
Şöyle de bir deneme yapılıyor: Çiçekleri seven birisi bu güzel varlıkları severek, okşayarak geçiyor. Arkasından sevmeyen birisi çiçekleri hırpalayarak tabir caizse döverek geçiyor. Bir müddet sonra bu iki adamı çiçeklerin yanından ikinci kez geçiriyorlar ve Kirlian tekniğiyle fotoğrafları çekiliyor. Görülüyor ki, çiçekleri seven kişi geçerken onlar canlanıyor, gürbüzleşiyor, insana doğru eğilip meylediyorlar. Kendilerini hırpalayan adam geçerken ise, korkuyor, büzülüyor, birbirine sokulup korunmaya çalışıyorlar. Yani çiçekler bile kendini sevenleri ve sevmeyenleri tanıyıp biliyorlar.
Kirlian fotoğrafçılığı ile ilgili olarak üzerinde durulması çok önemli olan bir husus da; guslü gerektiren halden sonra, kalp damar sisteminin (korona) sertleşerek anlamsız ve karışık bir hareket değişimi göstermesidir. Bu durum birçok kalp damar hastalığının sebebidir. Bu hareket değişimleri bedenin tamamı suyla yıkandıktan sonra normale dönmektedir.
İslâmî açıdan da bu husus son derece büyük bir önem ve değer taşımaktadır. Allah tarafından emredilen gusül (boy) abdestinin manası ve hikmeti de bu şekilde açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır...
Kirlian fotoğrafçılığından elde edilen ilmi tetkikler de göstermiştir ki, cinsi münasebetten sonra, bedenden çok fazla bir biyo-elektrik enerjisi deşarj olmakta ve bunun tabii sonucu olarak beden enerji kaybedip yorgun düşmektedir. Bu durumda bedenin her tarafının hemen suyla yıkanması ile aşırı enerji boşalımı önlenmekte ve vücut sisteminin çalışması normale dönmektedir.”(1)
Müslümanlar temizlik ve gusül hususunda çok dikkatli oldukları için her zaman güçlü, kuvvetli ve sağlıklı olmuşlardır. “la Forte de Türk-Türk gibi kuvvetli”sözü Dünyada, özellikle Avrupa'da darb-ı mesel olmuştur. Çok ileri yaşlarına rağmen özellikle, akıncılar arasında cepheden cepheye koşan insanlar varmış. Bugün müzelerde teşhir edilen onların savaşlarda kullandıkları kılıçları, gürzleri ve silahları, biz yukarı kaldırmaktan aciz durumdayız.
Konuyla ilgili olan şu tarihi espriyi de arz edeyim: Sultan Abdülaziz Fransa seyahatindedir. Kendisine birçok yerlerle beraber Paris Lunaparkı da gezdirilir. Burada bir şey Sultanın dikkatini çeker. Eskiden bizim Lunaparklarda da vardı kol kuvvetini ölçmek için bir topaca vurulur, oda karşıda bir göstergeye vurur ve ibre kişinin kol kuvvetini gösterirdi. Böyle bir âletin başına varır ve topacın üzerinde “La tete de Türque-Türk Kafası” diye yazdığını görür. Batının Müslüman Türk’e her zaman bakış açısını en iyi belgeleyen bir husus. Türk kafası yazmışlar ki, vuran daha bir hızlı, kinli ve kuvvetli vursun. Bu sultanın ağırına gider. Yanında bulunan Halil Paşaya işaret eder. O da kollarını sığar topaca öyle bir vurur ki, her şey parçalanır ve Sultan Aziz yanındaki Fransa imparatoruna; “Bu Türk kafası olamaz. Çünkü bir vuruşta parçalandı, çok çürükmüş, olsa olsa batılı kafası olur” demiş. Bazı kayıtlarda da topaca kendisinin vurduğu yazılıdır. Bu da mümkündür. Çünkü Sultan milli güreşçilerle müsabaka yapacak kadar güçlü, kuvvetli ve bu spora aşina bir Padişahtır.(2)
Cünüplükten sonra yıkanma mecburiyeti insanı dengeli ve ölçülü bir cinsel hayata sevk edeceği için daha birçok yönlerden faydalıdır.
Dipnotlar:
1-Hayati Çelebi, Zafer Dergisi, yıl 1979, Sayı 33, s.11.
2-Cemal Kutay,Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati,Boğaziçi Yay.İst.s.130.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.