Güzel Ahlâk Mevlâ?ya Yaklaştırır
27 Haziran 2016, Pazartesi 08:49Güzel ahlâk, insanoğlunu kemâle erdiren, yaşamayı güzelleştiren, imanı tamamlayan, sahibini Mevlâ’nın rızasına yaklaştıran bir nimettir.
Güzel bir ahlâka sahip olmak, Allah’a yakın olmanın bir alâmetidir. Lâkin, kötü ahlâklı olmak, Allah’a uzak olmanın ve helâk olmaya sürüklenmenin işaretidir.
Güzel ahlâklı olmak, kişiler için önemli olduğu kadar, toplumlar için de elzemdir. Çünkü, ahlâkın çürüyüp bozulduğu bir toplumun fertlerinden sağlıklı ve dinamik bir toplum beklenmediği gibi artık o toplumun dağılması ve yok olması da muhakkaktır.
Bizlere en güzel örnek olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)bir hadislerinde “Ben ancak iyi ve güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”(1) buyurmuştur.
Bir diğer hadislerinde de “Cibrîl bana Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu söyledi: «Bu dîn (yâni İslâm), Zâtım için seçip râzı olduğum bir dîndir. Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yakışır. Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe onu bu iki hasletle yüceltiniz!»”(2) ve “Allah Teâlâ, rızıklarınızı aranızda taksîm ettiği gibi ahlâkınızı da aranızda taksim etmiştir. Allah (c.c.) dünyayı sevdiğine de verir sevmediğine de. Dîni ise ancak sevdiklerine verir. Allah kime dîni lutfetmişse onu seviyor demektir.”(3) diyen sevgili Peygamberimiz, “Allah’ım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzelleştir!”(4) diye sürekli olarak böyle niyazda bulunurdu.
Değerli gönül dostlarım! Kardeşlik, sadece dilden dökülen kuru sözlerden ibaret olmamalıdır. İyi günlerde ve rahat zamanında kardeş olup, sıkıntıya düştüğünde selâmı sabahı kesip sırt çevirmek, hakiki kardeşlik değildir.
Sevgili Peygamberimiz; “Birbirinizle ilgiyi kesmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun. Müslüman’ın, kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.”(5)
İnsanoğlu neyin hayırlı ve neyin hakkında hayırsız olacağını bilmediği için daima nefsinden kaynaklanan dürtülerle hareket ederse Rabbine karşı isyânkâr bir kul haline gelebilir. Aslında insanoğluna verilen veya verilmeyenler, kendisinin içinde bulunduğu imtihandan dolayı olduğunu düşünmelidir. Tabi böyle düşünenler, sabırlı ve tevekkül ehli insanlardır.
Durum böyle iken insanoğluna verilen mal, evlât, sağlık vehakeza sayısız nimetlerin az veya çok olması kişinin imtihanı olacağı için sahip olduğu nimetlere şükrederek, yokluğuna da sabrederek ahiret gününde kazançlı çıkmak için gayret etmelidir.
İnsanoğlu, iman nimetine sahip olduktan sonra Müslüman olarak ölmek için imanını son nefesine kadar korumak ve muhafaza etmek zorundadır.
İslâm, en büyük cihâdı; kişinin kendisini mânen geliştirmek, nefsinin lüzumsuz ve zararlı arzularını dizginleyerek rûhânî hayatını ulvîleştirmek için sarfettiği gayret olarak görmüştür. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v.), zorlu bir seferden dönen gâzîlere: “–En hayırlı bir şekilde geldiniz. Şimdi küçük cihâddan en büyük cihâda döndünüz!” buyurmuştu. Onlar: “–En büyük cihâd nedir?” diye sordular. Rasûlullah(s.a.v.): “–Kulun, hevâsı ile mücâhedesidir” cevabını vermiştir.(6)
Unutmayalım ki hiçbir gölgenin bulunmayacağı kıyâmet gününde Arş-ı Âlâ’nın gölgesi altında muhafaza edilecek yedi sınıftan biri de, birbirlerini Allah için seven din kardeşleri olacaktır.(7)
Yazımı, imanlı olarak ölme garantisi olduğu hâlde yinede Cenab-ı Mevlâ’ya duasına devam eden Hz. Yusuf '(a.s.)un şu duasıyla bitirmek istiyorum.
"Rabbim, bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı, dünya ve ahirette koruyucum Sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve iyilere kat!"
Gönülden Muhabbetlerimle.
Dipnotlar:
1-Ahmed, II, 381; Muvatta’, Hüsnü’l-Hulk, 8; Hâkim, II, 670.
2- Heysemî, VIII, 20; Ali el-Müttakî, Kenz, VI, 392.
3- Ahmed, I, 387.
4- Ahmed, I, 403; VI, 68, 155.
5- Tirmizî, Birr ve Sıla, 18.
6- Beyhakî, ez-Zühdü’l-kebîr, s. 198/374; Süyûtî, Câmi, II, 73/6107.
7- Buhârî, Rikak, 24.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.