HAÇLI SEFERLERİ (1)
26 Ocak 2021, Salı 08:55Haç: Hazreti İsa’nın, Yahudi ve Romalılar tarafından ellerinden çivilenmek suretiyle idam edildiği, birbirine bağlanmış ağacı sembolize eden T şeklindeki dini figür. Türkçede “istavroz” olarak da kullanılır. Arapçası “salîb”dir. Farsçası dört çivi manasına olan “çehar mîh”tir ve bugün dilimizde genel olarak bu “çarmıh” tabiri kullanılmaktadır.
4. Yüzyıldan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanan “Haç” figürü, İsevîlere yani Hıristiyanlara da sembol olmuş, Haçlılar denince Hıristiyanlar anlaşılmıştır.
11. Yüzyılın sonlarında Avrupa dünyasının Kudüs’ü kurtarma sloganı, Türkleri Anadolu’dan atmak ve Hz. İsa’nın doğup büyüdüğü bölgeleri (Ortadoğu) ele geçirmek maksadıyla başlattığı siyasî, iktisadî ve askerî amaçlı harekâta Haçlı Seferleri denmiştir. 1096 yılında başlamış, 1291’de bitmiş, bu tarihler arasında küçük çaplılar hariç 9 büyük sefer(1) yapılmıştır. Bu tarihten sonra her ne kadar Kudüs hayalinden vazgeçmiş iseler de, Anadolu hayalinden vazgeçmemişler ve sık sık Osmanlıya karşı yine Haçlı ittifakı yapmışlardır.(2)
Kudüs’e doğru yapılan seferlere katılan askerlerin üzerindeki elbiselerinde, kalkanlarında, miğferlerinde, kılıçlarında, çadırlarında, kullandıkları eşyalarında… bu işaret olduğu için bu seferlere “Haçlı Seferleri” denmiştir. Bugün birçok Hıristiyan devletin bayrağında olduğu gibi haç, hayatlarının her safhasında kullanılan bir ikon haline gelmiştir. Sevinçlerinde, üzüntülerinde, iyi veya kötü bir haber duyduklarında… haç işareti yapmak sıradan alışkanlıkları olmuştur.
Haçlı Seferlerinin Başlama Sebepleri ve Hedefleri:
1-Açlık: O çağlarda Avrupa nüfusu artmış, topraklar ise bunun aksine soylu ailelerin ellerinde toplanmış, sanayi yok, tarım yetersiz, daha sömürgecilik başlamamış, halk aç ve birçok yerlerde isyanlar cereyan ediyor.
İsmail Hâmi Danişmend; o tarihlerde yaşayıp eser yazan Ekkahard, Sigebert ve Gulbert de Nogent gibi Avrupalı tarihçilerin eserlerini incelemiş ve bu resmi tarihçilerin (vakanüvistlerin) de Haçlı Seferlerinin açlık sebebiyle çıktığını yazdıklarını nakletmiş ve eserlerinden misaller vermiştir.(3)
O çağlarda Avrupa’daki açlık boyutunu dile getirebilmek için, kendilerinden bir tarihçinin eserinden bir misal verelim:
"…1026 tarihinde zuhur eden büyük kıtlıkta, açlıktan o kadar çok insan ölmüştür ki, büyük çukurlar kazılıp yüzlercesi birden içlerine atılmışlardır. Aç kimseler bu cesetleri çukurlardan çıkarıp yiyorlardı. Diğer bazı kimseler de yollarda yolculara taarruz ediyorlar veyahut l yumurta, l elma gösterip, yanlarına çektikleri çocukları boğazlayıp karınlarını doyuruyorlardı. Adamın biri (Lournus) pazarında satmak üzere pişmiş insan eti götürmek cüretini gösterdi. Fakat yakalandı ve yakıldı. Bir başkası geceleyin gidip toprağa gömülmüş eti çıkarıp yedi. Fakat o da yakıldı. Macon civarında bir ormanda tek başına bir kilise vardı ve oraya hac için giderlerdi. Adamın biri o civara yerleşip bir kulübede yaşamaya başladı. Gelip geçenleri kulübesine kabul ettikten sonra öldürüp etlerini yiyordu. Günün birinde dinlenmek için içeri giren bir kimse, kulübenin köşelerinde erkek, kadın ve çocuk kafaları gördü ve bunun üzerine oradan kaçmaya muvaffak olarak Macon'a gidip gördüğü şeyleri haber verdi.Kulübede etleri yenilmiş 48 insan başı bulundu. Bunun üzerine yakalanan adam yakıldı."(4)
2-Anarşi: Açlık, kıtlık, yokluk ve imkânsızlıklar yetmiyormuş gibi, o dönem insanını despotların ve kilisenin maddi-manevi baskısı canından bezdirmiş, “kaybedecek bir şeyi olmayan insan kadar tehlikeli bir varlık yoktur” sözünde olduğu gibi insanlar çok tehlikeli yaratıklar haline gelmişlerdir. Yiyecek ekmek bulamayan insanları idareciler bir taraftan, papazlar bir taraftan soyup soğana çeviriyorlar. Her yerde bir anarşi, güvensizlik, terör ve tedhiş hâkim. En ufak bir suçun karşılığı veya ellerindeki basit bir metaya göz dikenlerin atacağı iftiranın bedeli, Engizisyon Mahkemelerinin kararı ile diri diri yakılmaktır.
3-Vatikan bu hengâmeden kurtulabilmek için, Haç’ı ellere vermiş, “kutsal beldeleri ve Hz. İsa’nın doğduğu yerleri kurtarma” sloganını dillere vermiş, bin bir gece masallarında zikredilen doğunun zenginliklerini, katıldıkları takdirde nail olacakları dünyalıkları da gönüllerine atmışlar ve bu insanları def’i belâ kabilinden Avrupa’dan sevk etmişlerdir. Bu seferlere katılıp geri dönenlerin, doğunun refah, zenginlik ve sosyal imkânları ile anlattıkları da, doping tesiri yapmış, daha fazla katılım sağlamıştır.
Dipnotlar:
1- Bazı tarihçiler bunu 8 olarak kabul ediyor.
2- Nigbolu savaşında o kadar çok haçlı ordusu birikmişti ki Macar Kralı
Sigmund: Gök yıkılsa mızraklarımızla tutarız demiş ama Yıldırım karşı
sında tarihin en büyük hezimetine uğramışlardır. İskender Pala,
“Kudemanın Kırk Atlısı”, Kapı Yay. İst. 2004, s. 30.
3- Geniş bilgi için bkz: İsmail Hâmi Dânişmend, a. g. e. c. 2, s. 36.
4- Seignobos, "Le Boyen Age", Paris-1907, s. 237.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.