Haçlıların Kitap Hırsızlıkları (1)
29 Aralık 2020, Salı 09:33Batı Medeniyetinin temelinde samimiyet ve merhamet yoktur. Sömürgecilik, zulüm, kan, gözyaşı ve hırsızlık vardır. Her millet kendinden önce var olan ilim ve ilim mahsullerinden faydalanmıştır. Ama Batılılar sâdece faydalanmakla iktifa etmemiş (yetinmemiş), çalmışlar ve gasp etmişlerdir. Batılılar kendilerine ilham veren, yol gösteren, rehberlik eden İslâm Medeniyetini yok saymakta, medeniyetlerinin menşeinin Helen (Yunan) medeniyeti olduğunu söylemekte, bin yıllık İslâm Medeniyetini atlamaktadırlar. Halbuki ondan ne kadar faydalandıklarını, onlardan ne büyük hırsızlıklar yaptıklarını misalleriyle açıklayacağız. Bunu iki kategoride yapacağız:
1-İslâm âleminden satın alma, çalma, bâzı eşyalarla değişme gibi usullerle toplayıp götürdükleri, müzelerine ve kütüphânelerine koydukları, tercüme edip faydalandıkları ama yazarını ve kitâbın kökenini karartmadıkları kitaplar.
2-Müslümanların kitaplarına sâhiplenme, gasp etme, kitâbın ya tamamını ya da bir kısmını aynen kopya edip, kendi malıymış gibi bastırıp piyasaya sürme. Şimdi buna “intihal” diyorlar ve hiç etik olmayan, hırsızlık olarak değerlendirilen bir usul. İlmin, fennin, teknolojinin, iletişim vasıtalarının, târih belirleme usullerinin çok ilerlediği günümüzde yapılan incelemeler, Avrupalıların bu usulü geçmişte ne kadar çok kullandıklarını, ne büyük hırsızlıklar yaptıklarını gün yüzüne çıkarmaktadır.
MeşhurŞâir Enverî Horasan’ın Belh şehrine bir vesileyle varır. Büyük bir kalabalık, bir meydanda toplanmış, bir kişi durmadan şiir okuyor ve büyük alkış alıyor. Okuduğu Enveri’nin şiirleri ama adam kendi şiirim diye okuyor. Enveri hayret eder ve sorar; “bunlar sizin şiirleriniz mi?” Adam; “evet” der. Enverî; “ben bunları Enverî’nin diye biliyordum” deyince adam; “tamam işte ben Enverî’yim” der. Bunun üzerine büyük şâir hayret eder ve “aşkolsun, şimdiye kadar şiirin çalındığını duymuştum da, şâirin çalındığını hiç duymamıştım” der.(1)
Yâni Batılılar; yazarların, eser sâhiplerinin kendilerini çalmışlar ve asırlarca dünyâyı kandırmışlardır. Birinci bölüme burada misaller vereceğim. Fakat ikinci bölüme yâni yazarların kendilerinin çalınması meselesine, ilim branşlarını ve branşla ilgili kitapları incelerken misaller vereceğim.
Ta Ortaçağ’da, 1100 yılında Endülüslü İbni Abd şöyle feryat ediyor: “Ne Yahûdilere ne de Hristiyanlara, onların hukukunu ilgilendiren kitaplar dışında hiçbir eser satılmamalıdır. Çünkü bu kitaplar Müslümanlarca yazıldığı halde, kendi dillerine çevirirken mutlaka kendi uzmanları ve papazlarına atfediyorlar (mal ediyorlar). Yazanın adını değiştiriyorlar. Eseri kendileri yazmış gibi takdim ediyorlar. Bunlar kaynak karartıyorlar ve bilim hırsızlığı yapıyorlar.”(2)
Osmanlı diyarı ve Müslüman memleketlerden yapılan bu kitap hırsızlıklarına, diplomatından tüccarına, doktorundan misyonerine, askerinden gezginine kadar, her meslekten batılı iştirak etmiş, İslâm âleminin hazînelerini yağmalayıp memleketlerine kaçırmışlardır.
3. Sultan Ahmed dönemi Fransız sefirlerinden Klober, Osmanlı imparatorluğundaki konsolaslarına tamimler göndererek şarkın seçme eserlerini elde edip derhal Paris’e göndermelerini istemiş ve “halkımız bunmlardan büyük istifadeler ediyor. El yazması eserler basılarak ilmî servetimiz yükseliyor ve Fransa, Şark’ın enkâzı ile zinetleniyor” diye yazmıştır.(3)
Bu sahada otorite sayılan İsmail E. Erünsal diyor ki; “Avrupa ve ABD kütüphânelerinde İslâm diyârı menşeli alınmış, çalınmış, 80 ila 100 bin arası (ünik nüsha-tek nüsha) kitap olduğu tahmin edilmektedir.”(4)
1613 de Fas Sultanı Mulay Zeydan, Fas’ın güneyindeki Sus şehrine göçmek mecburiyetinde kalır. 4 bin el yazması kitabını taşıması için Fransız bir kaptanla anlaşır ve yükleme yapılır. Sultanın kendisinin gemiye binmesi biraz gecikince, kaptan gemideki eşyalar ve kitaplarla birlikte denize açılır. Denizde İspanyol korsanlar gemiye el kor ve paha biçilmez kitapları kralları ll. Philip’e gönderirler. Böylece bu nâdîde eserler Madrid’in El Eskoriyal sarayının kütüphânesine konur.(5)
Bu hususta öyle enteresan, mantık dışı olaylar oluyor ki; Bizim İstanbul’daki sahaflardan Dede Korkut yazmalarını, uyanık Avusturyalılar 126 kuruşa almışlar, Viyana Kütüphânesine koymuşlar, yıllar sonra bizimkiler uyanıp istinsah ettirmek yâni kopyalarını aldırmak isteyince, bizden 10 bin lira alarak yaptırmışlardır.(6)
Dipnotlar:
1- Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi”, L & M Yay. İst. 2004, s. 133.
2- Mehmet Sılay, “Endülüs Çağırıyor”, Düşün Yay. İst. 2011, s. 245.
3- Sâmiha Ayverdi, “Türk Târihinde Osmanlı Asırları-2”, Damla Yay. İst. 1978, s. 175.
4- İsmail E.Erünsal,“Osmanlı Kültür Târihinin Bilinmeyenleri”,Timaş Yay.İst.2014,s.77.
5- İbrâhim Kalın, “Ben, Öteki ve Ötesi”, İnsan Yay. 2018 14. Baskı, İst. s. 268.
6- Nureddin Rüştü Büngül, “Eski Eserler Ansiklopedisi”, Tercüman 1001 Temel Eser, Târihsiz, 1. Cilt, s. 168.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.