Haçlıların Zulümleri Katliamları Yağmaları
12 Şubat 2021, Cuma 09:06Hz. Ömer döneminde, Ebu Ubeyde b. Cerrah komutasındaki İslâm ordusu, M. 638 yılında Kudüs’ü 4 ay muhasara etmiş, şehir de şiddetle direnmiştir. Direnişin lideri durumundaki Patrik Sophronius İslâm ordusu kumandanına elçi gönderip, “şehri teslim ederim ama bir şartla, Halife Ömer’e teslim ederim” demiş. Kumandan bu durumu Hz. Ömer’e bildirmiş, O koskoca Ömer, yanına bir hizmetçi ve bir torba hurma alarak çölde Kudüs’ün yolunu tutmuştur. Üstelik yolda bir tek develeri olduğu için sıra ile bindikleri de yine tarihi gerçeklerdendir.
Halife Ömer Kudüs’e gelmiş, şehrin anahtarını almış, herkese her hususta eman (garanti) vermiş, kimseye zulüm ve katliam yapılmamış, tarihe adaleti ile nam-şan salan Hz. Ömer’in adil uygulamaları herkesi memnun etmiş, şehri gezmiş, patrikler, papazlar kendisine şehirle ilgili delillik yapmış, bilgi vermişlerdir. Nihayet en büyük kiliseyi gezdikleri esnada namaz vakti girmiş ve Patrik Sophronius orada namaz kılmasını Hz. Ömer’den istemiş ama Ömer’in cevabı ne kadar manidar olmuş: “Ben burada namaz kılarsam, bu ilerde Müslümanlara delil olur ve burayı cami yapmaya kalkarlar. Hıristiyanları böyle bir mabetten mahrum etmek istemem.”
Hz. Ömer’den 438 yıl sonra, gerçekte kutsal yerleri Müslümanlardan kurtarmak adı altında, hakikatte ise öç almak ve maddiyat elde etmek için yola çıkan Haçlıların Kudüs’ü Müslümanlardan nasıl aldıklarını, neler yaptıklarını, nasıl sadistçe ve canavarca davrandıklarını yine kendi yazarları ve bilim adamlarından dinleyelim: Versailles Üniversitesi Prof. Georges Tate kendisi ile yapılan röportajda şöyle demiştir:
“Haçlı Seferlerine katılanlar için üç şey vardı. Din, öldükten sonra cennete girme ve güç. Bütün açık kalpliliğimizle itiraf etmeliyiz ki bizim tarih kitaplarımızda sadece kahramanlık yönüne vurgu yapılarak bu seferlerin gerçek yüzü uzun zaman hasıraltı edilmiştir. Haçlılar acımasız, kan dökücü vahşiler gibi hareket etmişlerdir. Yağmalamışlar, ırza geçmişler, katliam yapmışlardır. Bizanslılar için de, Müslümanlar için de Haçlılar barbarlığı temsil ederler. Almanya’nın Rhenenie bölgesinden geçerken, o bölgede bulunan bütün Yahudileri, Hz. İsa’nın katilleri diyerek öldürmüşler ve tek bir Yahudi’yi bile canlı bırakmamışlar, ayak bastıkları her yerde çok büyük kıyımlar yapmışlardır.”
“Suriye’nin kuzey şehirlerinden birinin (Maarra) halkının kökünü kazıdılar. Daha sonra acıktıklarında da erkeklerin ve çocukların bedenlerini pişirerek yediler.(1) Latin yazarlar bu hadiseyi çok açık ve net bir şekilde anlatırlar.”
“...İki gün boyunca Kudüs tarihinde görülmedik bir kan deryasına dönüşür. Müslümanlar ile Yahudiler kılıçtan geçirilir veya diri diri yakılırlar… Frenkler kendilerinden olmayanlara karşı gerçek bir kin duyarlar. Onlar bu yolla cenneti kazanacaklarını düşünürler.”(2)
Haçlılar Müslümanlardan Kudüs’ü aldıklarında içindeki tüm Müslümanları ve Yahudileri yani takriben 100 bin insanı öldürmüşlerdir.(3) Hz. Ömer Camii ve Mabed-i Süleyman gibi yerlere korkularından sığınan kadın, ihtiyar ve çocuklara bile merhamet edilmemiş, hepsi hunharca katledilmiş, mabetler atların dizlerine kadar Müslüman kanı ile dolmuş ve bu katliamları icra eden Haçlı kumandanları Papa’ya bunu öğünerek, iftihar ederek, kahramanlıklarının bir nişanesi, bir belgesi! Olarak mektuplarla müjdelemişlerdir.(4)
Kudüs 188 yıl Hıristiyan idaresinde kaldıktan sonra, Hıttin Savaşını kazanıp Hıristiyanlardan tekrar Kudüs’ü alan Selahaddin Eyyubi ise, savaş esnasında ölenler hariç bir tek insan öldürmemiştir. İngiliz tarihçi Karen Armstrong, Müslümanların bu ikinci Kudüs fethini şöyle anlatır: “2 Ekim 1187’de Selahaddin ve ordusu Kudüs’e girdiler. Gelecekte 800 yıl boyunca Kudüs bir Müslüman kenti olacaktı… Selahaddin Kur’an’da emredilmiş olduğu gibi şiddetten kaçındı. 1099 yılında Hıristiyanların yaptığı katliamların öcünü almaya kalkmadı. Tek bir Hıristiyan öldürmedi. Hiçbir yağma yapılmadı. Esirleri serbest bırakmak için istenen fidyeler ise son derce düşük tutuldu. Selahaddin’in kardeşi el Adil, bin kadar esirin kendi hizmetine verilmesini istedi ve sonra hepsini, acınacak durumda oldukları için karşılıksız olarak serbest bıraktı.”(5)
Orlando Bloom, Liam Neeson, Eva Green, Oynadıkları, 2005 yapımı, “Cennetin Krallığı- Kingdom Of Heaven” filminde -ki bunu kendileri çevirmiştir, Selahaddin’e soruyorlar: Burayı Müslümanlardan aldığımızda bütün halkı katlettik, neye intikam almıyorsunuz?” Selahaddin’in cevaba iki kelime: “Biz Müslümanız” olmuştur. Film seyredilip görülebilir.
Dipnotlar:
1- Funçk Brentano, "Les Croisades", 1934 baskısı, s. 24, 76, 78.
2- Mostar Dergisi, Kasım 2007, s. 17, 20.
3- Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, a. g. e. s. 10; Ömer Turan,
“Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Otadoğu”, Yeni Şafak Yay. 2003, s.307.
4- Fransız rahip Foucher de Chartres, “La Coguete de Jerusalem”, bab 16.
5- Ziya Demirel-Avni Arslan, a. g. e. s. 257
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.