Hamamlar (1)
29 Ocak 2020, Çarşamba 09:19“Osmanlılar yeryüzünün en nazik insanları değil, aynı zamanda en temiz insanlarıdır. Gerçek şu ki, nezaketsiz nezafet hiçbir şey ifade etmez.” Munra Butler Johnstone.(1)
Osmanlının bir su medeniyeti kurduğunu şuradan da anlayabiliriz ki; Avrupa’da Versaille (Versay) sarayı gibi 1300 odası olan(2) devasa saraylarda, şatolarda, malikânelerde hamam olmadığı gibi tuvalet yokken, aynı asırda yapılan ve tevazularından dolayı küçük bir köy görünümünde olan Topkapı sarayında 14 tane büyük hamam vardır. Bu rakama dairelerde bulunan oda hamamları (duşlar) dâhil değildir. (3)
Evliya Çelebi: “İstanbul’un içinde 151 hamamın olduğunu, fakat kendisinin Mısır, Habeş, Sudan diyarlarında seyahat ederken 17 hamamın daha bina edildiğini.” Meşhur Seyahatnamesinde zikreder.(4)
Temizliğin önem ve ehemmiyetini o dönemlerde takdir edemeyen Avrupalılar, Osmanlıya temizlik hastası insanlar gözüyle bakmışlar ve zaman zaman istihza konusu etmişlerdir. Nezafet ve nezaket müptelası dedelerimizde, bir yere büyük bir cami, bir han (otel) bir kervansaray (konaklama tesisi) yaptılar mı, yakınına hamam yapma teamülü varmış, hamamlar böyle büyük binaların olmazsa olmazı imiş. Bu sebeple Osmanlı diyarının her tarafı hatta bazı köyler bile; büyüklü-küçüklü hamam ve temizlenme mekânları ile donanmış. Bunlardan paralı olanlar varsa da, büyük ekseriyeti vakıf olup, Müslim gayri Müslim ayırımı yapılmadan parasız hizmet verirler, masrafları buralara vakfedilen, gelir getiren vakıflardan karşılanırmış.
Avrupalının yarım asır öncesine kadar, zencilere, Amerika yerlisi Kızılderililere insan gözüyle bakmaz, onları en tabii insan haklarından mahrum bırakır, mahallelerini, okullarını, lokantalarını, eğlence yerlerini, kilise ve kabristanlarını bile ayırırken,(5) çalışanlara beyazlarla eşit ücret vermezken, kanun nazarında onları eşit tutmazken, bugün bile birçok haklardan mahrum ederken, ecdadımız en mahrem yerleri olan hamamlarda bile hiçbir insana dininden ve renginden dolayı ayrı muamele yapmamıştır. 1955 yılında bile ABD’de otobüste yer yok ise gelen bir beyaza, oturmakta olan bir zencinin kalkıp yer vermesi kanun gereği imiş.(6)
Falih Rıfkı Atay’ın Gezerek Gördüklerim adlı kitabından kısa bir iktibas yapalım: “Bir zencinin sahibinden gördüğü zulüm ve hakaretler karşısında, ona yapabileceği en büyük kötülük, kendi kendini öldürerek sahibini yeni bir köle satın almak mecburiyetinde bırakıp, onu 2 dolar zarara sokmasıdır.”
Ama ABD’li bir yazar olan Michel Herbeer’in “Osmanlıda Bir Köle” isimli kitabında dedelerimizin gayrimüslim kölelere, esirlere bile nasıl insani muamele yaptığını, gayri Müslim kadın ve erkeklerin Müslümanların hamamlarına gidip, onlarla beraber yıkanabildiklerini, Türklerin çok temiz ve bakımlı olduklarını sitayişle yazar. (7)
Umumi hamamlarda Müslim-gayrimüslim, zengin-fakir hiçbir ayırım yapılmadığını şu misalden de anlayabiliriz ki; Mevlânâ hazretleri böyle bir hamamda kendisine yer açması için tellağın bir insanı kenara ittiğini görünce, çok üzülmüş, gerekli ikazı yapmış ve o hamamdan yıkanmadan çıkmıştır. (8)
Grelot adındaki bir seyyahın “Relation Nouvelle d’un Voyage Kostantinople” isimli eserinde şöyle yazıldığı nakledilir:
“Dünyanın bütün milletleri içinde temizliğe İslâm cemiyetleri içinde Osmanlı Türkleri kadar riayet eden tek bir millet yoktur. Bütün bu Müslüman milletler nezâfeti (temizliği) bir ana düstur hâline getirmişler ve daha doğrusu dinlerinin esası şekline sokmuşlardır. İşte bundan dolayı bütün vücutlarını yıkayabilmek üzere birçok hamamlar yaptırmak mecburiyetinde kalmışlardır. Türkiye’nin belli başlı şehirlerinin hepsinde pek çok hamam vardır. Bunların birçokları Roma İmparatorlarının ılıcalarından hiç de aşağı değildir.
Bu hamamlara Türkler gibi, Hıristiyanlarla Yahudiler de dâhil olmak üzere, her türlü insan kabul edilir. Çünkü bunlar umûmun menfaati ve herkesin temizliği ile sıhhati için yapılmıştır. Öyle zannediyorum ki, bu çeşit hamamlar, bütün şarklıların çeşit çeşit hastalıklara bizim kadar ma’ruz kalmamalarının en mühim sebebidir.
Umumi hamam ve helâlar çok temizdir. Çünkü bunları kirletmemeye herkes itina ettikten ve bilhassa “Meydancı” denilen temizlikçi de haftada en az bir defa Perşembe günleri temizledikten başka, umûmi helâların her hücresinde temizlik için mütemadiyen akan bir çeşme ve hiç olmazsa istenildiği zaman açılan bir musluk vardır.
Dipnotlar:
1- Munra Butler Johnstone, “Türkler Karakterleri, Terbiyeleri ve
Müesseseleri” TDV Yay. Ank. 2008, s. 19.
2 - Sabah Gazetesi, 03. 11. 2011.
3 - İlber Ortaylı,“Osmanlı Sarayında Hayat”Yitik Hazine Yay.İst.2008, s.172.
4 - Beynun Akyavaş, a. g. e. s.92.
5 - TGRT 22 Ha¬berleri, 20, 8, 1996.
6 - Bütün Dünya Dergisi, sayı 2008/12, s. 57-63.
7 - Osmanlıda Bir Köle, Michel Herbeer’in Anıları, 1585-1588, Çeviren
Türkıs Noyan, Kitap Yayınevi, İst. 2003. s. 295.
8- Mevlâna Celâledin-i Rûmî, “Makaleler”, Konya Büyükşehir Belediyesi
Yay. Konya 2005. s. 112.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.