Hânedan Mensuplarının Çektikleri Sıkıntılar (3)
28 Eylül 2017, Perşembe 07:23Halîfe Abdülmecid Efendinin kızı Mediha Sultanın torunlarından Fethi Sami yurt dışına kovuluşlarından 57 yıl sonra 1974 yılında çıkan aftan yararlanıp Türkiye’ye dönebilir. Kardeşi Bahaddin Sami 80 yaşında İngiliz hükümetinin kendisine sağladığı Londra’daki bir huzur evinde vefat eder.
Bunların Türkiye’den gemiyle ayrılmaları esnasında büyük anneanneleri yarı yolda vefat eder ve denize defnederler, yani denize atarlar. Bu aileden Hatice ve Kamuran Hanım sultanlar “biz ancak Türk talibimiz olursa evleniriz” derler ve bu da mümkün olmayınca ölünceye kadar hiç evlenmezler. Hatice Hanım İngiliz hükümetinin kimsesizler için sağladığı küçük bir odada yaşarken “bu gâvur illerinde yaşamaktan bıktım artık” der ve 5. Kattan atlar, canına kıyar.
Fethi Sami ve Bahaddin Sami Beyler son 40 yıllarını İngiltere de geçirdikleri ve İngiliz pasaportu almaları mümkün olduğu halde, onurlarından dolayı minnet edip almamışlar, “Haymatlos” yani vatansızlar pasaportu taşımışlardır.(1)
Sultan 2. Abdülhamid’in oğlu Şehzâde Abdürrahim Efendi ölmüş, karısı Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Kemâleddin Sami Paşa ile evlenmiş, bu kadının Şehzâdeden olma kızı Türkiye’de yasaklı olduğu ve Elçiliklerde Türkiye toprağı kabul edildiği için, bu çocuk Berlin Elçiliğimize alınmamış ve annesi ile otel odalarında buluşmak mecburiyetinde kalmıştır.(2)
Sultan Abdülhamid, kızı Naime Sultanı Pilevne kahramanı Gâzi Osman Paşa’nın iki oğlundan Kemâleddin paşaya, Zekiye Sultanı da diğer oğlu Nurettin Paşa’ya verir ve evlendirir. Hânedanı ihraç kanunu çıkınca; “karılarınızı boşayın burada kalın siz büyük bir askerin oğlanlarısınız” demişler ama onlar aslâ böyle bir şeyi kabul etmemişler.
Gâzi Osman Paşa’nın oğlu pâdişah damadı olan Nurettin Paşa sürülmeden önce müşirdir yani mareşaldir. Karısını boşamayıp sürüldüğü için 1953’te Fransa’da bir Ermeni ailesine âit küçük bir otelde, yokluk içinde can vermiştir. Diğer damat Kemâleddin Paşa ile Naime Sultan İstanbul’dan kovulduklarında 25 yaşlarında bir Çerkez kızıyla evli Cahit isimli bir oğlanları vardır. Bunlar Fransa’ya giderler, orada Bülent diye bir oğlanları olur. Osman Paşa’nın erkek tarafından gelen tek torunu Bülent, annesi saltanata dayandığı için sürgünde büyümüş, o zamanki Fransız kanunlarına göre Fransa’da doğan çocukların bir imside Fransız olması mecburiyeti olduğu için bir de Henry eklemişler ve Bülend Henry Türkiye’ye sokulmamış, bir Fransız şövalyesi olmuş ve ancak 62 yaşında Türkiye’ye girebilmiştir.
Okul yıllarında araba yıkayıcılığı yapmış, çoğu zaman aç kalmış ve babası bakkal olan bir arkadaşının babasından habersiz dükkândan getirdiği bazı bakkal artıkları ile karınlarını doyurmuşlar. “Şanı büyük Osman Paşa, Pilevne’den çıkmam diyor” diye okul yıllarında marşları öğretilen insanların evlatlarına bu muâmele reva görülmüştür. Tek suçları hânedandan kadınlarla evli olmaları.
Sultan 2. Abdülhamid’in torunu, 8 lisan bilen Mehmed Orhan Osmanoğlu Paris’te ABD askerlerinin mezarlarının bekçiliğini yapmış, kabirlerini temizlemiş ve 190 dolar emekli maaşı ile yaşayarak sefâlet içinde, son zamanlarda 38 kiloya düşerek ölmüştür. Gittiği yerlerde daha fazla bahşiş vermek gerekir diye kendisine Prens denmesini istemezmiş.
Bu zat doğup büyüdüğü şehir İstanbul’a 68 yıl sonra dönebilmiştir, ama gözleri görmez, bacakları tutmaz halde. 624 sene dedelerinin yaşadığı Topkapı sarayını 20 liraya bilet alarak ve sıraya girerek gezebilmiştir. Bu zat Paris’te 2 Türk ve para ile tutulmuş 4 Tunuslunun katıldığı cenaze töreni ile, fakir Hıristiyanların defnedildiği bir kabristana haçların arasında toprağa verilmiştir.(3)
Abdülhamid’in torunu Neslişah Saffet Osmanoğlu, Paris’te sokaklarda taklit olarak yaptığı tuğra levhaları satarak, çok çileli bir hayatla çocuklarını beslemeye ve okutmaya çalışmış. Avrupa Osmanlının tuğrasına bile para verirken bizimkiler Osmanlının kendine bu eziyetleri reva görmüşler. Bu hanım sultan Türkiye’de bırakıp sürgüne gittiği öz annesini 29 yıl sonra Türkiye’ye dönüşte görebilmiştir.(4)
Abdülhamid’in 4. eşi Müşfika katın efendi sürgüne gönderilmemiş, kızını göndermişler, bir daha birbirlerini görünceye kadar aradan 28 yıl geçmiştir. Bu kadın Efendi kahrından bu müddet zarfında hiç dışarı çıkmadan basit bir evde yaşamıştır.(5)
Abdülhamid’in en küçük oğlu Abid Efendi Paris’te seyyar satıcılık yapıp, kapı kapı dolaşarak bir sabun firmasının sabunlarını tanıtarak hayatını kazanmaya çalışmıştır. Fakirlik ilmühaberi çıkarıp devlet yardımı almaya çalışan veya başka devletlerin ve insanların ianesi ile geçinmek mecburiyetinde kalan hânedan mensupları olmuştur. Mısır kralının ianesi ile yaşayan şehzâdeler olmuştur.(6)
Dipnotlar:
1-Târih ve Düşünce Dergisi Ekim 2003, sayı 43 s. 31.
2-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 129.
3-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 50.
4-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 101.
5-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 171.
6-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 78, 173, 236.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.