Hânedan?ın En Büyük Problemleri (2)
04 Ekim 2017, Çarşamba 07:27İstiklal Savaşı yıllarında Yunan Ordularının komutanı olan ve belki de târihin en büyük yağmalarına, katliamlarına, tecavüzlerine sebep olan generaller Hacı Alesti’yi, Trikopisi, Osman Gazinin türbesini tekmeleyip “kalk, kalk ta milletiyin ne halde olduğunu gör” diyen Venizelos’un oğlu Sifokles’i Mustafa Kemal’in tabiriyle Balkan hacaletini (utancını) bize yaşatan Bulgar eşkıya ve idârecilerini affetmişiz,(1) İkinci Dünya Savaşı esnasında kendi halkımız, hattâ kendi ordumuz içinde askerlerimiz açlıktan ve gıdasızlıktan ölürken Yunanistan’a buğday yardımı yapmışız,(2) fakat Anadolu’yu ve şanlı târihimizi bize hediye eden hânedan mensuplarını aslâ bağışlamamış, ölülerini bile yad ellerde rezil ve kepâze etmişiz.
Osmanlıyı batıran İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden başta Bahattin Şakir, Cemal ve Talat Paşalar olmak üzere birçoğunun çocuklarına Cumhuriyet hükümeti tarafından maaş bağlandığı ve Cemal, Talat ve Enver Paşa Anadolu dışında öldürüldükleri halde cenazeleri Anadoluya kabul edildiği halde Osmanlının kurucularının ölülerini bile memlekete sokmamışlardır.(3)
Allah’ın her türlü yaratığına karşı Osmanlılar şefkatli ve merhametli insanlardır. Onların hayvan sevgileri dillere destan olmuştur. Bundan dolayı zaman zaman İstanbul’da haddinden fazla çoğalan köpek ve kedi problemleri yaşanmıştır.
1826’da Sultan 2. Mahmud döneminde, gece vakti Galata civârında gezintiye çıkan bir İngiliz turisti bir sokak köpeği ısırmış, İngiliz sefareti saraya baskı yapmış, o günlerde oluşan Avrupa modasına ve hayat tarzına kendini kaptıran Jön Türklerinde tahriki ile Sultanda sahipsiz köpeklerin Hayırsız Adaya (Sivri Adaya) bırakılmasını emretmiş.(4)
Fakat halkın aşırı tepki göstermesi neticesi emrini geri almış. 1865 yılında Sultan Abdülaziz döneminde yine İstanbul’a gelen yabancıların şikâyetleri üzerine, köpekler aynı adaya ihraç edilir. Akabinde Beyazid’ta çıkan ve büyük zararlara sebep olan yangının bu dilsiz hayvanlara yapılan kötülükten dolayı olduğu söylentileri yayılınca köpekler yine kurtulur. Sultan Reşad döneminde 1910 yılında alınan bir kararla 60-80 bin arasında köpek, sanki köpeklerin sürgün yeri olan aynı adaya bırakılır.
Açlık ve susuzluktan bu köpeklerin havlayışının ve haykırışının ta İstanbul kıyalarına duyulduğu, hayvanların birbirini yediği, yürek dayanmaz görüntüler ortaya çıktığı duyulunca, halk yine ayağa kalkar ve Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı gibi Osmanlının felâketine sebep olan ve sonunu getiren savaşların bu dilsiz hayvanların bedduaları neticesi olduğunu dillendiren söylentiler çıkmış ve büyük sansasyon olmuştur. Ama 624 sene kendilerini idâre eden, zaferden zafere koşturan, târihe nam ve şan salan, Osmanlı medeniyetinin mimarları olan Hânedan mensupları bir gecede sürülünce Türk milletinin gıkı çıkmamıştır.(5)
Bu durumu bazıları bu milletin son zamanlardaki vefasızlığına bağlamış, bazıları da özellikle İstiklal Mahkemeleri ile estirilen terör ve tedhiş sayesinde kimse kıpırdayamadı diye değerlendiriyorlar. Akif Merhumun “Cennet Vatan” diye vasfettiği ve Cenâb-ı Allah’ın dünyada yarattığı en mûtena yerlerden biri olan Anadolu da son zamanlarda mutlu ve müreffeh olamayışımızın, huzur ve sükûn bulamayışımızın sebebi acaba bu vefasızlığımız olabilir mi? Diye düşünenler de vardır.
Akif deyince; Biz İstiklâl Marşı yazarımızı bile memleketten kovan, nice yıllar Mısırda sıkıntı ve zaruret içinde yaşamaya mahkûm eden, hastalanıp dönünce de yine sahip çıkmayıp, Mısırlı Prens Abbas Hâlim Paşa’nın evinde ve çifliğinde hastalık dönemlerini geçirten ve onun evinde bir Rus hizmetçinin bakımında teslim-i ruh etmesine sebep olan bir milletiz. Akif Bey’in can dostu olan Fuad Şemsi Bey’in anlattığına göre; bu Rus kadın Akif’e öyle bakmış, öyle hizmet etmiş ki, vefat ettikten sonra üstündeki örtüyü açıp açıp onun beyaz sakallarından defalarca öptüğünü, ve uzun yıllar Akif’in kabrini ziyaret edip, oradaki bazı kişilere para verip Kur’an okuttuğunu Uğur Derman Bey kitabında zikreder.(6)
Dipnotlar:
1-Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 307.
2-Butün Dünya Dergisi 2009/05. s.120.
3-Mustafa Armağan, Derin Târih Dergisi, sayı 31, Ekim 2014, s. 95.
4-Mustafa Özcan, Derin Târih Dergisi, Mart 2014 sayı 24, s. 116.
5-Manavoğlu Nevres Bey,“Son Halîfenin Dramı”,Derin Târih Derg.2013,17.Sayının hediyesi s.44.
6-M. Uğur Derman, “Ömrümün Bereketi”, Kubbealtı Yay. İst. 2013, s. 184.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.