Hangi Peygamberin Kızısın?
22 Ağustos 2020, Cumartesi 09:44Cemâleddîn-i Aksarâyî hazretleri anlatır:
Tâbiînden Hasan-ı Basrî hazretleri bir gün dergâhta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve;
-Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir duâ öğret de rüyâmda görüp hasretimi gidereyim, der. Hasan-ı Basrî hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu hâlde ağlayarak tekrar dergâha gelir. Hasan-ı Basrî hazretleri kadına;
-Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın;
-Kızımı rüyâda gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor, cevabını verir.
Hasan-ı Basrî hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basrî hazretleri, rüyâsında kendinin vefât ettiğini ve cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür.
O kadına;
-Yavrum sen hangi peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar.
Kadın;
-Efendim ben, bir peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyâsında kızını görmek isteyen kadının kızıyım, cevabını verir.
Hasan-ı Basrî hazretleri;
-Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Hâlbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makâma nasıl ulaştın? diye sorar.
Kadın;
-Efendim biz kabir hayâtında beş yüz elli kişi azâb görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir İhlâs, on bir Felak, on bir Nâs sûresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı.
Allahü teâlâ bize azâb eden meleğe; “Benim âyetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azap görenleri affettim. Onlara azâb etmeyin ve birer makam verin” buyurdu. Onun için bu makama geldim cevabını verir…”
Okuduklarımızdan da anladığımız gibi kaybettiğimiz kişilerin arkasından çok çok üzülüp ağlamakla elden bir şey gelmiyor. Ne onlara nede kendimize iyi bir şey yapmış olmuyoruz. Fakat inancımız da onların cennet veya cehennemde olmaları var ve bunu yaşayış biçimleri dini görevleri ile sağladıklarını biliyoruz. Herkes kendi hayatının neticesinde bir yerde olur. Fakat sevdiklerimiz için yapılan dualar ve hayırlarda boşa gitmez. Buda bizim inancımızda vardır. Bu inancımız doğrultusunda sevdiklerimizin arkasında sadece üzülmekle yetinmememiz gerekir. Yukarıda da okuduğunuz gibi dua etmek ve onların günahlarının affını dilemek sevdiklerimize yapacağımız en hayırlı şeydir. Bu yüzdendir ki sevdiklerimiz aklımıza geldiğinde dualarımızı da etmeli ve sadece sevdiğimiz kişiye değil gelmiş geçmiş herkesi ilave etmeliyiz. Etmeliyiz ki Allah’ın affına ve huzuruna sığınmalıyız. Netice olarak, ölen yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenât yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır. Hepimizin dualarının kabul olması dilekleriyle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.