HARAM ? HELÂL
23 Mayıs 2017, Salı 07:41Bülbüle gül yarar, deveye diken
Hasrettir aşığın belini büken
Tarlasına haram tohumu eken
Helâl mahsulünü biçer mi bilmem
Yeryüzünde her şeyin rızkını Allah verir. Ama onu helâl veya haram yoldan iktisap etmek (kazanmak) insanın iradesine bırakılmıştır. Malum bizim inancımıza göre; hayrı da, şerri de yani her şeyi Allah yaratır. Fakat insanla hayvanın farkı buradadır ki; Allah insana irade-i cüz’iyye vermiş, yani tercih yapabilme yeteneği vermiş. İyiyi de kötüyü de tercih edebilir. İşte sorumluluk burada başlar, çünkü Allah iyileri, güzelleri, helalleri tercih etmemizi ister, çünkü dünya imtihan dünyasıdır.
Konuyla ilgili Hz. Ali üzerinden menkul çarpıcı bir olay anlatılır. O büyük zat bir yere varır, mescitte namaz kılmak ister ama atını bağlayacak bir yer yok, orada delikanlılar oynamaktadır, birine atını tutuvermesini rica eder. Namazdan çıktığında atın gemsiz ve eğersiz dolaştığını görünce, öteki gençlere sorar, onlar; “o emanet ettiğin genç onları soydu, ilerde sattı ve gitti” derler. Hz. Ali kaça sattığını sorar; “on dirheme” derler. Hz. Ali; “hayret, bende o gence atımı tutuverdiği için 10 dirhem mükâfat verecektim. Ama helâl yoldan gelecek rızkını haram etti” buyurmuş.
Kaderde kime ne gelmesi, ne verilmesi, rızık veya maddiyat olar ne takdir edilmiş ise, o mutlaka o adamı bulur, çünkü Allah’ın takdiri şaşmaz, ama o takdirin geliş yollarını (haram veya helâl) kişi kendisi tercih eder, kıssada olduğu gibi. Allah ve Resülü bu yolun helâl yol olmasını emrederler.
Bir bedenin rızkı, bir vasıtanın yakıtına benzer. Bozuk, hileli, karışık yakıt ile istenilen yere varılamayıp; yolda kalma, vasıtanın bozulması, istenilen hızla gidememe gibi birçok musibetle karşılaşıldığı gibi, haram lokma ile beslenen bedenden de hayır gelmeyeceğini, ibadetinin, duasının kabul olmayacağını, o enerji ile edindiği evlatlarının hayırsız olacağını, hanesine huzur ve saâdetin uğramayacağını, hastalıklardan, illetlerden kurtulamayacağını… Allah ve Resülü bildiriyor.
Kanuni, Balkanlarda sefere giderken bir Yeniçerinin küffar bağlarından bedelsiz bir salkım üzüm yediğine muttali olmuş, askerin derhal ordudan atılmasını ve gereken cezanın verilmesini emretmiş ve “kursağında haram lokma olan leşkere Allah zafer nasip etmez” demiştir.([1])
Hz. Mevlânâ enteresan bir hususa dikkat çekiyor ve şöyle diyor: “Ey dikkat ve itina eden kimse; köpeğin önüne bir lokma ekmek atacak olursan, evvela koklar, ondan sonra yer. Köpek burnu ile koklar. Bizde aklımızla koklayıp helalleri yememiz lâzım.” (11158-11159).
Somuncu babaya birisi yardım vermek istemiş o “eşeğe ver yerse alayım” demiş eşek yememiş oda almamış.([2])
Ama son zamanlarda Müslümanların ekserisi öyle bir zihniyete sahip oldular ki: “Haram helâl ver Allahım, fakir kulun yer Allahım” diyorlar ama son zamanlarda Müslümanların düştükleri zillet de ortada.
Peygamberimiz: “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığının helâl mi haram mı olduğuna dikkat etmeyecek. Kıyamete yakın en az bulunacak olan şeyler, helâl kazanç ve vefalı dost olacak.”([3]) buyurmuştur. Yine Seyranî’nin ibretli sözüne kulak verelim:
Allah'ın emrine mutî’im dersen
Resûl'ün emrine itâat eyle
Haram-helal demez bulduğun yersen
Müminlik sözünden feragat eyle
“Kemâle erenler, ancak midelerine gireni kontrol etmekle kemâle erebilmişlerdir.” İbrahim Ethem
Karadeniz bölgesinde nükteleriyle meşhur ve maruf olan Oflu hocaya tütünün haram olup olmadığı sormuşlar. O şöyle demiş:
Tütün çürük olursa
Lüle erik olursa
İçen Yörük olursa haramdur, Amma:
Tütün Şiraz olursa
Lüle Burgaz olursa
İçen de Laz olursa helâldir demiş. Tabi bu işin latifesi. Kişilere göre fetva olmaz.
Atatürk etrafındakilerle Beykoz’a gezmeye gider halk toplanır. Yakında cami görünce; “Beykoz imamı gelsin” der ve elinde tuttuğu üzümü göstererek şöyle sorar: “Hoca bu helâl de bunun suyu neye haram oluyor?” Hoca: “Paşam karın sana helalde kızın neye haram?” deyince, hocanın cesareti ve hazır cevaplılığı hoşuna gider ve; “Hoca sen âlimsin, ben ise softaları arıyorum. Yarın saraya gel de konuşalım” der. Ertesi gün saraya alır ve hoca ile saatlerce konuşur.([4])
Dipnotlar:
1- Celal Yıldırım. İslami Türk Tarihinin Altın Sayfaleri. s. 408.
2- Kethüdazade Mehmet Arif, “Osmanlı Hayatından kesitler”, İnsan Yay. İst. 2007, s. 128.
3- Nesâî, Büyü 3.
4- Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi”, L & M Yay. İst. 2004, s. 129.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.