HAREM VE OSMANLI (1)
21 Ağustos 2017, Pazartesi 07:18Harem: Arapça bir kelimedir ve girilmesi yasak olan yer ve mekân manasınadır. Meselâ; Mekke ve Medîne’ye de Harem denir, Çünkü gayri Müslimler cünüp olunca yıkanmadıkları için manen pis kabul edilmişler ve Kur’an âyeti ile buralara girmeleri yasaklanmıştır.(1) Buralar için Harem-i Şerif veya Haremeyn tabiri çok kullanılır.
Osmanlıda aile ve aile yuvası da kudsi kabul edilmiş, korunması gereken şey mânâsına aile için harem, mahrem kelimeleri, evler içinde haremlik-selâmlık tabiri kullanılmıştır. Yani evlerin yabancıların girmemesi gereken yerlerine haremlik, herkesin girebileceği bölümlerine de selâmlık denmiştir.
Pâdişahların annesinin, eşlerinin, çocuklarının, yakın akrabalarının yaşadıkları evlere de Harem-i Hümâyun denmiştir. O dönemlerde bütün dünyada geçerli olan ve esaret yoluyla veya ailelerin gönüllü olarak vermeleri neticesi yüzlerce genç kızın, bir akademi statüsünde yetiştirildiği, tahsil ve terbiye gördüğü yere de Harem denir.
Ama pâdişahın Harem-i Hümâyunu ile, bir okul pozisyonunda olan bu bölümler ayrı ayrı yerlerdir, hattâ birinden birine geçmek pek mümkün değildir. Pâdişahın yüzlerce genç kız arasında dolaşıp, hangini beğenirse onu işaret etmesi veya mendilini onun üstüne koyması neticesi o gün onunla beraber olması gibi şeyler, batılıların, hattâ kendi içimizdeki Osmanlı düşmanlarının iftira, tezvir ve hayal mahsülünden başka bir şey değildir. John Freely gibi Batılı birçok yazar bile aynı kanaattedir.(2)
Burası gerçekten çok ciddi bir akademidir. Evet burada Türk örf, âdet ve terbiyesine göre yetiştirilen kızlar arasından pâdişah hanımı olanlar da çıkmıştır ama bu kızlardan çeyizleri devlet tarafından karşılanıp Osmanlı bürokrat, paşa ve devlet adamları ile evlendirilen çoğunluktadır. Bunların kaldığı yerler 25-30 kişilik koğuşlar, yatakhaneler şeklindedir ve odaların kapıları üzerindeki “Ey kapılar açan Allahım, bize de hayırlı bir kapı aç” mealindeki hadis-i şerifler hâlâ durmaktadır.
Prof. Dr. Ahmed Akgündüz bir vesileyle, pâdişahların zevk ü sefa yerleri zannedilen mekânlardaki bu âyetleri tercüme edip, haremin gerçek misyonunu anlatınca dinleyen rehberlerden bazıları ağlamışlar ve “biz yıllarca bunları pâdişahların aşk şiirleri zannettik ve turistlere öyle aktardır, bu vebâli nasıl ödeyeceğiz” demişlerdir.(3)
Haremle ilgili batılıların yazdığı bütün eserler % 95’ten fazlası yalan, yanlış ve hayal mahsulüdür. Çünkü burası kapalı kutu mesabesinde, harem ağalarından başkasının yakın yerine bile yaklaşamadığı, yaklaşanların şiddetle cezalandırıldığı yerlerdir.
Yabancılardan ancak son zamanlarda birkaç elçi hanımı ve kızı girebilmiştir. Onların anlattıkları, seyyahların azınlıklardan dinledikleri, hayal ve tahminler haremle ilgili yazılan o yüzlerce eserin kaynaklarıdır. Azınlıklarda özellikle son zamanlarda Osmanlı imajını zedelemek için gerçek ve doğru şeyler anlatmamışlardır.
Osmanlıların Yabancı Kadınlarla Evlenmeleri:Osmanlılar Beylik döneminde ve Devlet-i Âliyye’nin ilk dönemlerinde pâdişahlar Türk asıllı bey ve paşaların kızları ile evlenmişler, bilahare bu âdet terk edilmiş, çoğunlukla bu haremde yetiştirilen kızlar tercih edilmiştir. Çünkü yabancı asıllı da olsa yıllarca sarayın örf, âdet ve resmi davranış şekillerini öğrenmiş, tahsil ve terbiye hususunda gâyet güzel yetişmiş, birkaç yabancı dil bilen, pâdişahların başına eş, dost ve akraba gailesi açmayacak olan, devletin bölünmesine göz dikmeyecek,(4) aynı zamanda fizikî güzellik bakımından da çok güzel olan bu kızlar dercih edilmiştir.
İngiliz târihçi ve devlet adamı (1862-78 arası milletvekili) H. A. Munra Butler bu hususta şöyle der: “Ben kesinlikle inanıyorum ki, Türk haremi hakkında hâlihazırda bilinenlerin büyük çoğunlukla, popüler komedilerden öte bir kaynağı yoktur. Türkiye’de toplumu bir birine bağlayan bağın saygı olduğunu söylersek mübalağa etmiş olmayız.
Onların nezâketi, saygı prensibinin incelikle işlenmesinin sonucudur. Bu nezâket ve saygı ise haremde öğretilen ilk ve en önemli derstir. Haremde öğretilen bu aile içi saygı bir gün çocuklar için bütün diğer alanlarında saygının kaynağını teşkil eder. Ayrıca Haremdeki terbiye, tabii gelişme seyrinde kişilerin saygınlığının ve saygınlığı hak etmiş kimselere karşı gösterilecek tavrın temelini oluşturur.”(5)
Dipnotlar:
1-Tövbe Sûresi, 28.
2-John Freely, “Osmanlı Sarayı”, Çev. Ayşegül Çetin, Remzi Kitâbevi, İst. 2000, s. 204.
3-Ahmed Akgündüz-Said Öztürk, “Bilinmeyen Osmanlı”,Osmanlı Araş. Vakfı Yay. 1999 İst. Harem bölümü.
4-Gabor Agoston, “Osmanlıda Strateji ve Askeri Güç”, Timaş Yay. İst. 2012.
5-H. A. Munra Butler Johnstone, a. g. e. s. 9.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.