Harf Devrimi, Osmanlıca, Türkçe (5)
27 Ekim 2017, Cuma 07:06İkinci Dünya Savaşı esnasında İngiltere’nin meşhur Başbakanı Çörçil: “Ben çocuklardan ancak anadilini bilmeyenlerin dövülmesine taraftarım” demiştir. Avrupalılar dil konusu üzerinde çok hassaslar. Bugün bir İngiliz genci, asırlarca önce yazılan Şekpir’i, bir Alman genci Goethe’yi rahatlıkla okuyup anlayabiliyor. Ama biz yukarıdaki Profesöründe dile getirdiği gibi, 40-50 sene önce yazılan eserlerimizi anlayamıyoruz ve kaç defa sâdeleştirmeye mecbur kalıyoruz.
Günümüz târihçilerinden Bernard Lewis: “Batı ülkelerinde bir lise öğrencisi, eski metinleri okur ve anlar. Siz Türkler bir harf devrimi yaptınız, eski metinler, kütüphânelerde kaldı.”(1) demiştir.
Men yühün yeshüli’l-hevanü aleyhi
Mâli cürhin bimeyyitin ilâmu
Arap edip ve mütefekkirlerinden Yahya Hakkı Bey, Ali Ulvi Kurucu Beyinde hazır bulunduğu bir mecliste, yukarıdaki beytin açıklaması esnasında şöyle der: “Bakın bu beyti meşhur Arap Şâirlerinden Mütenebbi bin sene önce yazmış ama biz Araplar bugün rahatlıkla anlayıp izah edebiliyoruz. Ama Türk milleti 50 sene önce yazılanları anlamayacak hale getirildi.”(2)
Sahhaf ve bir tarîkatında şeyhi olan Hacı Muzaffer Ozak; “Harf devriminden sonra evlerde kitap bulundurmak kobra yılanı bulundurmaktan daha tehlikeli oldu.” demiştir. Gerçekten Almanlar, Japonlar sanayi devrimi yapıp yükselip yücelirken, biz harf devrimi yapmış, evlerinde Arapça ve Osmanlıca kitap değil, dedelerinden kalma bir mektup veya tapu senedi bulunduran kişileri yıllarca İstiklal Mahkemelerinde süründürmüş, birçoğunu da ağır cezalara çarptırmışız.
Mustafa Kemal vefat edince sandukasının içine mânevî kızı eski Osmanlıcayla yazılmış bir kâğıt koymak ister ama Osmanlıca diye koydurmazlar.(3)
Günümüz yazarlarından Mustafa Armağan okuyacak Osmanlıca kitap bulamadığı için Bursa’da kabir taşlarındaki Osmanlıcaları okumak mecburiyetinde kaldığını yazmaktadır.(4)
Dünya Osmanlıyı çözüp anlayabilmek için Osmanlıca kursları açarken, İsrail’de bile 1982 den i’tibâren bu kurslar açılırken,(5) biz elinde Osmanlıca bir kitap veya mektup bulunan insana terörist muâmelesi yapmışız ne garip!.. Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde Osmanlıca arşivleri incelemek için Türkiye den yardım ve eleman istemişler ama elaman olmadığı için yardım edilememiştir.(6)
Şeyh Şamil soyundan Sait Şamil Bey’de şöyle sitem ediyor: “Türkiye Turancı denmesin diye Türk dünyasından, İslâmcı denmesin diye de İslâm dünyasından uzaklaştırıldı.”(7) Bu devrimlerden sonra İslâm dünyası Türk Milletinin din değiştirdiğine kail oldu ve yakın târihe kadar bize bu gözle baktı, ilgi-alaka kurmadı.
Japonlar 2. Dünya savaşında ABD’lilere yenildi. Nagazaki ve Hiroşima şehirlerine atılan atom bombaları sebebiyle 200 bin civârında insan öldü. Bu büyük felâket karşısında Japonlar kayıtsız şartsız teslim oldular. ABD gâlip devlet olarak, General Mac Arthur kanalıyla birçok emir, direktif ve yaptırımlar uygular ve hepsi kabul edilir.
Fakat Japon dili, kültürü ve yazısı hususundaki ABD baskılarına Japonlar şiddetle karşı kor ve kabul etmezler. Böylece millî kültürü ile irtibatı kesmeyen ve en zor günlerinde bile buna müsâade etmeyen o millet, kısa zamanda kalkınmış, yükselmiş, yücelmiş ve bugün her hususta dünya devi hâline gelip, ABD’nin korkulu rüyası olmuştur.
Biz ise Yahya Kemal’in tabiri ile “Kökü mâzide olan âti” olma durumunu gerçekleştirememişiz. Köksüz olan hiçbir ağaç ve canlının yaşayamayacağını, sararıp solacağını, güç ve takatten kesileceğini, kökünden kopan her yaprağın rüzgârın önünde kepâze olacağını idrak edememişiz.
Ecdadın eserlerine, emânetlerine, kitaplarına, kültürüne hor bakmışız. Evinde Arapça ve Osmanlıca eserler bulunduranlara öyle bir baskı ve şiddet uygulanmış ki, zavallı vatandaş korkusundan dolayı, kendi elleriyle ecdadının eserlerini yakmış. Toprağa gömmüş, imha etmiş. Mağaralara saklamış. Küp kapağı yapmış. Bodrum ve dehlizlerde çürütmüş. Daha da şuursuz olan bazıları da -benim çocukluğumda gördüğüm gibi- o kıtlık ve yokluk dönemlerinde, kâğıtlarına kırık tütün (işlenmemiş tütün) sarıp içmiştir.
Dipnotlar:
1 - Balıkhane Nâzırı Ali Rıza Bey, “Bir Zamanlar İstanbul”, Tercüman 1001 Temel Eser, Hazırlayan Niyazi Ahmed Banoğlu, s. 8.
2- Ali Ulvi Kurucu, “Gecelerin Gündüzü”, Marifet Yay. Yayına Hazırlayan M. Ertuğrul Düzdağ, 4. Baskı, İst. 2002, s. 230.
3- A. Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-1”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 1, s. 411.
4- Mustafa Armağan, “Geri Gel Ey Osmanlı”, Ufuk Kitap, İst. 2007, s. 223.
5- Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasî İntiharı”, Otopsi Yay.13. bas. İst. 2007, s. 428.
6- Mehmed Serhan Tayşi, “Ali Emirî’nin İzinde”, Timaş Yay. 2009, s. 460.
7- Ali Ulvi Kurucu, “Hatıralar-3”, M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yay. 2007, İst. s. 245.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.