Harf Devrimi, Osmanlıca, Türkçe (8)
31 Ekim 2017, Salı 06:02Ezanı ve Kur’an’ı 18 sene Türkçe okutmuşlar,(1) namazı da Türkçe kıldırmaya teşebbüs etmişler ama tutturamamışlar. Ali Rıza Sağman (1890-1966) rahmetli şöyle bir hatırasını anlatır: 1930 yılında Atatürk’ün emriyle en iyi hâfızlar Ramazanın birinci günü Beyazıt Câmiinde toplamış, Atatürk de gelmiş ve Türkçe harflerle mukabele okunmaya başlanmış, ilk zamanlar tıklım tıklım dolu olan câmi bir müddet mukabeleyi dinleyen cemaat teker teker terk etmiş ve kimse kalmamış Atatürk de kızmış ve ayrılmış gitmiş.(2)
Sonunda yapılan hata anlaşılmış, bunu kendileri de kabul etmişler ama geriye dönüş olmamış. Nitekim Mustafa Kemal, Falih Rıfkı Atay’a “dili bir çıkmaza sokmuşuz” demiştir.(3)
Alman Prof. Fritz Neumark, Hitler politikalarını beğenmediği için onun zulmünden kaçıp 1933 yılında Türkiye ye gelmiş, çok güzel Türkçe öğrenmiş ve Türk Üniversitelerinde dersler vermiştir. Hitler bertaraf edildikten sonra Almanya’ya dönmüş ve Frankfurt Üniversitesine rektör olmuş ve bir toplantı daveti üzerine tekrar Türkiye’ye gelmiştir. Fakat on yıla bile varmayan bir sürede Türkçeyi kuşa çevirdikleri için çok iyi Türkçe bilmesine rağmen, güya Öztürkçe konuşanlarla anlaşamadığı için tenkitte bulunmuştur.(4)
Harf Devrimi ve Türkçe hususundaki Cumhuriyet ricalinin tutumunu yabancı ilim adamları bile çok kınamış kabul edilemez bulmuşlardır.(5) Mehmed Akif Merhumun Çanakkale Şehitlerini tasvir eden şiirinde şöyle bir beyit var:
Hercümerç ettiğin edvâra da yetmez o kitab
Seni ancak ebediyetler eder istiâb
Buradaki “edvâr” kelimesinin, 1947 yılında 5 tane üniversite talebesine mânâsı sorulmuş, gençlerin tamamı “İngiltere Kralı Edward kastediliyor” demişler halbûki buradaki kelime, bir zaman dilimi olan “devir” kelimesinin çoğulu “edvar” dır.(6)
Bugün nüfus açısından dünyada Çince, İngilizce, Hintçe ve İspanyolcadan sonra dünya dilleri arasında Türkçe 5. Sıradadır. 250 milyonluk Türk dünyasının dilidir.(7) Fakat bizim dilimize yapılan bu müdahaleler, yozlaştırmalar, son zamanlarda hesapsız-kitapsız Batı dillerinden alınan sayısız kelimeler yüzünden Türkçelikten çıkmış ve milyonlarca soydaşımızla bugün anlaşamıyoruz, onların konuştuğunu biz, bizim konuştuğumuzu da onlar maalesef anlamıyorlar.
1926 yılına kadar Türk Dünyası tek alfabe yani Arap Elifbası kullanıyordu. Bu yıllarda Rusya, idâresi altındaki Türk illerinde Latin Alfabesi kullanılmasını zorunlu kıldı. Türkiye de o yıllarda yapılan “Harf Devrimi” ile Latin alfabesini benimseyince; Türkler arası birlikteliği bozmak için, Türklerin birbiri ile anlaşıp kaynaşmasına fırsat vermemek için Ruslar, Türk illerinde Kril Alfabesi kullanılmasını mecbur kılmıştır.(8)
Maksat Türklerin birleşmesine, kaynaşmasına, anlaşmasına fırsat vermemek. Türkler arası diyalogun gerçekleşebilmesi için, ömrünü Türkçe ve Türklerin birleşmesine harcayan Gaspralı İsmail Beyin mezarının üstüne Ruslar, kocaman bir domuz ahırı yaparak kaybetmişlerdir.(9)
Prof. Mustafa KAFALI 02.04.1983 târihinde Konya’da yapılan “Kütüphânecilik” toplantısında şöyle anlatmıştı: “Ankara’da fakültede okuyan birkaç Japon talebem vardı. Bunlar memleketimize gelmişler, Türkçeyi öğrenmişler, Osmanlıcayı öğrenmişler ve Osmanlıca imtihanında bunlardan bizim talebelerin kopya çekeceğiz diye uğraştıklarını görünce, mâziyi ve hâlimizi düşünerek gözlerim yaşardı.” Yine Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sözü de ibretli: “Moskovalı gençler Osmanlıcayı öğreniyorlar da bizimkiler öğrenemiyor.”(10) demektedir.
İsmet İnönü “Hatıralar” isimli kitabında şöyle der: “Harf devriminin tek amacı ve hattâ en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaştırılmasını sağlamak değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyasıyla bağlarını koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı” demektedir.(11)
Evet bu maksatla yapmışlar, uygulamışlar, başarıya ulaşmışlar ve başımızı arşı alaya değdirmişler, ondan dolayı bugün dünyanın en ileri devletlerinden biri olmuşuz ve bir milyon dolar borç vermesi için bizim bir kazamız durumundaki Lüksemburg’un önünde esas duruşta durmuşuz, Kıbrıs’taki Yunan Palikaryalarına hâlâ yalvarıyoruz ki, bizi AB’a alın diye!..
Dipnotlar:
1- Hüseyin Yorulmaz, “Celal Hoca”, Hat Yay. İst. 2011, s. 177.
2- Hüseyin Yorulmaz, “Celal Hoca”, Hat Yay. İst. 2011, s. 178.
3- Yavuz Bülent Bâkıler, “Gidenlerin Ardından”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2006, s. 17.
4- Sabahattin Zaim, “Bir Ömrün Hikâyesi”, İşarete Yay. İst. 2008, s. 133.
5- Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasî İntiharı”, Otopsi Yay.13. bas. İst. 2007, s. 483.
6- Dursun Gürlek, “Tebessüm ve Tefekkür”, Kubbealtı Yay. 5. Baskı, İst. 2012, s. 178.
7- Y. Bülent Bâkiler, “Sözün Doğrusu-1”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 7. Baskı, İst. 2006, s. 248.
8- Y. Bülent Bâkiler, “Sözün Doğrusu-1”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 7. Baskı, İst. 2006, s. 290.
9- Y. Bülent Bâkiler, “Sözün Doğrusu-1”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 7. Baskı, İst. 2006, s. 82.
10- Hürriyet Gazetesi, 12. 12. 1999.
11- Zafer Dergisi, Hazirın 2014, sayı 2014, s. 13.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.