HASAT MI, HAZAN MI?
26 Ağustos 2019, Pazartesi 09:08Yıllar önce ülke olarak öğünüyorduk “Dünyada ürettiği tarım ürünleri kendisine yeten 7 ülkeden biriyiz” diye..
Geleneksel tarım ürünlerimiz olan buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi ürünler bol olunca,saman ve kepek de doğal olarak bol oluyordu. Aynı şekilde hayvan yemi,yağlı bitki, bakliyat, sebze, meyve ve her türlü kuru gıda ihtiyacımızı çiftçimizin ürettiği ürünlerden karşılayan ülkelerden birisiydik. Bundan dolayı gururluyduk ve öğünüyorduk.
O güzel yıllar, her güzel anı gibi gerilerde kaldı.
Bugüne bakalım.
Bugün ne durumdayız?
Çok acı bir durum ama gerçek şöyle.. “Dünyada ürettiği tarım ürünleri kendisine yeten 7 ülkeden birisi iken” bugün 125 ülkeden tarım ürünleri ithal ediyoruz.
Peki ne oldu?
Nüfus patlaması mı oldu bu ülkede?
Ülke nüfusumuz 30 yıl önce 50-55 milyon iken, 30 yıl sonra 100-150 milyona mı fırladı?
Ya da verimli topraklarımızın bir kısmını mı kaybettik?
Çiftçimiz çalışmıyor mu, üretmiyor mu?
Ne oldu, nasıl oldu da bazılarının adını dünya haritasında dahi gösteremeyeceğimiz 125 ülkeden tarım ürünleri ithal etmeye başladık?
Önce buğday ithal etmeye başladık.. Rusya’dan, SSCB’den kopan ülkelerden.
Sonra Almanya’dan, Fransa’dan, Amerika’dan buğday ithal ettik.
Yahu Bulgaristan’dan saman ithal ettik. Yunanistan’dan pamuk ithal ettik. Savaş halindeki Suriye’den patates ithal ettik. Yemlik bitkiler, yağlı bitkiler, sebze, meyve, ilginç gelecek ama tohumunu bizden alıp götüren Kanada’dan bile yeşil mercimek ithal ettik. Neyse bu yazının konusu hangi ülkeden ne ithal ettiğimiz değil..
Bu duruma nasıl geldik?
Sahi bu duruma nasıl geldik?
Nerde, ne gibi hatalar yaptık?
2019 hasat mevsiminin sonunda buna bir bakalım istedik..
Tabi en çok da geleneksel tarım ürünlerimiz olan buğday, arpa, çavdar,yulaf gibi ürünlerde durum ne?
Öyle sanıyoruz ki çavdar ve yulaf unutuldu..Yani üretilmiyor ya da çok ama çok az miktarlarda üretiliyor. Muhtemelen yakında adı da unutulur.
Buğday-Arpa ekim alanları daralıyor.
Ziraat Mühendisleri Odası’nın raporuna göre 2005 yılında ülkemizde 9 milyon hektar olan buğday ekim alanı, 2018 yılında 7.5 milyon hektar alana gerilemiş. 2005-2018 yılları arasında, buğday ekim alanları her yıl düşmüş. Sonuçta 1.5 milyon hektar alanda buğday ekimi yapılamaz duruma gelmiş. Dolayısıyla nüfusumuz her yıl biraz daha artarken, buğday rekoltesi de her yıl biraz daha azalmış.
Peki neden böyle oluyor?
Bir çok neden var..
Mesela ; Buğday fiyatları hasat öncesinde devlet tarafından belirlenirken, maliyet gözönünde bulundurululmuyor.
Devam edelim..Belirlenen buğday fiyatlarındaki artış temel girdi olan kimyevi gübre, mazot ve elektirik fiyatlarının gerisinde kalıyor. Bir örnek verelim: Benim köyde sulama kooperatifi geçen yıl bir saat elektirik bedelini 25 liradan alırken, bu yıl 60 liradan aldı. Fiyatı dolara göre ayarlanan ve ülke olarak ithal ettiğimiz kimyevi gübreden, neredeyse her ay bir kaç kere artan mazot fiyatından da herhalde ayrıca söz etmeye gerek yok.
Ziraat Mühendisleri Odası’nın raporuna göre buğday maliyeti bir önceki yıla göre yüzde 60 oranında artarken, TMO 2019 yılı buğday alım fiyatını bir önceki yıla göre ortalama yüzde 29 oranında artırdı.
Çiftçi buna göre zarar ediyor. Zarar eden birisi, zarar ettiği işi neden yapsın? Zarar ettiği bir işi kim yapar?
Sonuç şu..
Türk tarım sektöründe plansız uygulama devam ediyor. Devletin yönlendirdiği, yönettiği bir tarım politikası olmadığı için de çiftçi savruluyor. Çare olarak farklı ürünlere yöneliyor. Üretimi için daha çok su, daha çok işçilik isteyen, daha çok maliyet gerektiren mısır ve yonca başta olmak üzere yağlık bitkilere yöneliyor. Bu ürünlerle sorununu çözmeye ve para kazanmaya çalışıyor. Lakin bunlar da daha çok su israfı başta olmak üzere ülkenin geleceğini ilgilendiren farklı sorunları beraberinde getiriyor.
Bir zamanlar dünyada tarım ürünleri kendisine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye’nin, içine düştüğü ya da düşürüldüğü durum hüzün verici..
Hasat mevsimi bitti lakin hazan sürüyor.
Yıllardır süren hazanı bir türlü sonlandıramadık..
Bildiğimiz ve inandığımız gerçek o ki: Başta buğday olmak üzere geleneksel tarım ürünleri bu ülkenin geleceğidir. Zamanı bu gerçeğe göre ayarlamak ve değerlendirmek mecburiyetinde olduğumuz bir noktada duruyoruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.