HAYVAN (1)
22 Şubat 2016, Pazartesi 08:40Âdem evlâdı boğarken baba bir kardeşini
Basıyor bağrına hemcinsini müşfik canavar
Beşerin zıddına hayvan soyu insanlaşıyor
Yiğidin şefkati yok lâkin itin şefkati var
Günümüzde cereyan eden, medyaya intikal eden olayları şöyle bir düşündüğümüzde, şairin sözünün hiçte mübalağa olmadığını anlarız.
Tabiat olarak bir birinin can düşmanı olan hayvanlar; kedi fare ile arkadaşlık yapıyor, köpek tavşan yavrusunu emziriyor, atmaca serçe yavrusuna analık yapıyor vs. Fakat eşref-i mahlûkat denilen insanların yaptıkları da malum:
Yeni doğan yavrusunu çöpe atanlar, ana-baba ve kardeşlerini kıtır kıtır kesenler, bir bomba ile yüzlerce hatta binlerce insanı, kadın-erkek, yaşlı-genç, çocuk-sabi, suçlu- masum demeden katledenler… Cenâb-ı Hak bazı insanlar için: “...Onlar hayvanlardan da aşağıdırlar. İşte bunlar gafillerdir”([1]) buyuruyor.
Dedelerimiz; hayvanlar için çeşit çeşit vakıflar kurarken, kışın aç kurtlara bile yiyecek dağıtırken, evlerinin duvarlarına kuş evleri yaparken,([2]) kabirlerine bile kuşlar şu içsin diye suluklar kondururken,([3]) karıncayı incitmez, kargaları ürkütmezken…([4]) millet olarak bizler bile ne hale geldik, değil hayvanlara insanlara bile nasıl merhametsiz ve sadistçe davranıyoruz.
Şefkat, merhamet ve adalette dünyaya numune olan bir milletin ahfadı, bugün şeytanın bile aklına gelmeyen kötülüklerde insanlara maalesef örnek olabilmektedir. Siyanürle hayvanları,([5]) dinamitle balıkları, zehirli ilaçlarla yüz binlerce civcivleri öldürebilmekteyiz.
Susuz bir köpeğe su verdiği için cennetlik olan adamı, bir kediyi hapsedip açlıktan öldürdüğü için cehennemlik olan bir kadını bize haber veren ve ömründe hiçbir hayvana fiske dahi vurmayan([6]) “merhamet etmeyene merhamet edilmez” ([7]) buyuran bir peygamberin ümmetiyiz.
Ama nasıl Müslümanlık? Akif’in: “Bilmem amma Müslümanlık galiba göklerdedir” dediği gibi, her halde gerçek Müslümanlık mazide kalmış. Genellemek doğru olmaz, elbette günümüzde de Allah dostları, peygamber muhibleri, hakiki müminler vardır amma, ne kadar azaldıkları cemiyetteki olumsuzluklardan her halde belli oluyor.
Kanuni Sultan Süleyman sarayın bahçesinde gezerken, dünyanın dört bir yanından getirilen o nadide ağaç ve çiçeklere karıncaların musallat olduğunu, onlara zarar verdiklerini görünce bir kâğıda:
Dırahta zarar verir ise karınca
Zarar varmı dır anı kırınca
Diye yazıp, Şeyhülislâm Ebussuud Efendiye gönderir ve fetva ister. Şeyhülislâm aynı kâğıdın altına:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca
Diye fetvasını yazıp padişaha geri gönderir. Dedelerimiz böyle oldukları için 600 sene, dünyayı namla, şanla, şerefle idare imkânını Allah onlara lütfetti.
Sultan Hamid döneminde hayvan sayımı yapılmak istenmiş ve kaymakamlıklara beldelerinde ne kadar Mevaşi (büyükbaş hayvan) olduğu yazılı olarak sorulmuş, bir ilçede kaymakam izine ayrılmış, başka okur-yazar bilgili kişi de yok, yerine vekâlet eden kişi de bu “mevaşi” kelimesini anlayamamış ve “herhalde okur-yazar aydın insanları soruyorlar” diye düşünüp; “beldemizde kaymakam bey ve benden başka mevaşi yoktur” diye yazıp göndermiş!([8])
Dipnotlar:
1-A’raf Sûresi, 179.
2-Lady Montagu,Türkiye Mektupları, 1001Temel Eser, s.70.
3-Baron De Tott. Türkler. Tercüman 1001 Temel eser, s. 105; Frederik Sarre, “Küçük
Asya Seyahati”, Pera Yay.İst.1998, s. 90-92-119.
4-John Devenport,“Kur’an ve Mesajı”, Kültür Bas.Yay. Birliği İst. 1988, s. 84.
5-Milliyet Gazetesi, 01.02.1995.
6-Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-3, M. E. Düzdağ, Kaynak Yay. 2007, İst. s.405.
7-Buhârî, Edeb, 18.
8-İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Tarih”, Albatros Yay. İst. 2005, s.195.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.