HEDİYE ? RÜŞVET
26 Ağustos 2017, Cumartesi 08:18Ey Seyranî var mı sözün hatası?
Bulunmaz dünyanın elbet ötesi
Ermeni’nin, Rum’un yağlı kesesi
Kaypak Müslüman’ı dinden çıkarır
Seyranî
Hiçbir maddi menfaat ve maksat gözetmeden, kişilerin birbirlerine karşı olan sevgi ve muhabbeti gereği, verdikleri metalara hediye, bunun zıddı olan, bir menfaat, bir beklenti gereği verilenlere de rüşvet denir. İslâm’da birincisi, yani hediyeleşme tavsiye edilmiştir, ikincisi ise haram kılınmıştır. Peygamberler hediye almışlar, ama zekât, sadaka, rüşvet almamışlardır. Peygamberimiz bu hususta öyle kesin emirler serdetmiştir ki, muttaki ve mütedeyyin Müslümanlar; rüşvet kokusu olabilir düşüncesiyle hediye bile almaktan imtina etmişlerdir.
"Rüşveti veren de, alan da ateştedir.”([1]); "Rüşvet alana da, verene de, ikisi arasında aracılık yapana da Allah lânet etti.”([2]) “ama ahir zaman yaklaşınca rüşvete hediye denecek ve alan-veren çoğalacak” Şu misal ne kadar ibretli:
Sultan Abdülaziz döneminde iki defa Şeyhülislâm olan Hasan Fehmi Efendiye birisi değerli bir at hediye eder. Fakat ertesi günü hoca efendinin azledildiğini duyan hediye sahibi; “atımı geri göndersin” diye haber gönderir. Her halde buna hediye denemez. Hoca efendinin ikbal günleri devam etseydi, kim bilir ne faturalar kesilecekti?([3])
Gerçekten Allah Resülünün sözleri tecelli etmiş ve gayrimüslimlerden ziyade Müslümanlar arasında rüşvet yaygın hale gelmiştir. ABD de hediye sınırı 100 dolardır. Bundan pahalı bir şey alan, rüşvet almış sayılıyor. Bizde böyle bir sınır yok. Balık baştan kokar sözünü teyit eden Milliyet Gazetesinin şu haberine bakalım: “Demirel 1995 yılı içinde değeri 100 milyarı geçen 258 tabancayı, Çiller ise 48 tabancayı hediye ettiler.”([4]) Prof. Aydın Taneri; “Türk Devlet Geleneği” isimli değerli kitabında eski Türk devletlerinden birçoğunu, hatta Osmanlıyı bile rüşvet belâsının yıktığını zikreder.([5])
Koca Ragıp paşa Sadrazam iken, cemiyette rüşvetle ilgili çok söz dolaştığı için, kabine arkadaşlarına rüşvet almadıklarına dair yemin ettirir. Bu arada Paşa’nın maiyetinde bulunan Haşmete de yemin teklif eder o; “Haşmetmeab bana beş dakika müsaade et, paşa hazretleri çatlayıp ölmezlerse (yalan yere yemin ettikleri için) bende yemin edeyim” demiş.([6]) Son dönemlerdeki dejenerasyon sebebiyle bu yeminlerin bile fayda vermediğini, “olmazsa rüşveti alanlara değil de, veren halka vermeyin diye yemin ettirelim” diyen Eşref iğneli bir dille şöyle dile getiriyor:
Mansıp erbâbı yemininde sebât eylemiyor,
Âh, şu hâinlere bilmem ki daha nettirelim?
Rüşvet itâsını men etmeğe memûrîne,
Bâri efrâd-ı ahâliye yemin ettirelim.
“Mevki ve makam sahipleri; “rüşvet almayacağız” diye yaptıkları yemine sadık kalmıyorlar, bu hainlere başka ne yapılabilir? Amirlere, memurlara rüşvet vermeyin diye bari ahaliye (millete) yemin ettirelim”
Sultan ll. Mahmut sık sık Yenikapı Mevlevi hanesine gelir müritlere hediyeler dağıtırmış. Şeyhine; “bir isteğin var mı?” diye sormuş “var” demiş. “Nedir?” deyince Şeyh; “bir daha buraya gelme” demiş. Padişah; “beni kovuyor musun?” deyince; “hayır ama buraya sultan olarak gelme Mahmut efendi olarak gel... Dervişlerin kalbini ikramlarla Allah'tan çelme…” demiş.
Temel askerde, teskere yaklaşmış, can ciğer arkadaş olduğu bir tertibi ile hayaller kurmaya başlamışlar ve birbirlerini ziyaret edeceklerine dair ahitler, yeminler etmişler, sıra adres tarifine gelince temel; “Tonya’ya geleceksün, paluk pazarunu bulacaksun, az ilerde hamsi sokak var, orada atmaca apartumanı var onun üçüncü katına çıkıp zile dirseğinle basacaksun, haçan ben ordayum” deyince beriki; “iyi de neye dirseğimle basayım, elim dururken?” deyince temel hiddetle; “ha uşağum eşek değilsin ya, ellerin hediye paketleri ile dolu olmayacakmu?” demiş.
Fakat maddi bir menfaat ve maksat gözetmeden, vatanına, milletine, devletine hakiki hediye zevkini tattıran insanlarda olmuş. Konya’da İzzet Koyunoğlu isimli bir zat, kendisi Devlet Demiryollarında görevli birisi, bir ömür boyu antik eserler toplamış, ABD’liler oluşturduğu müzeye 3 milyon dolar teklif etmişler ama o; “ben bu müzeyi devletimin bana verdiği maaşla topladım, dolayısıyla onu devletime ve hemşerilerime hediye edeceğim demiş, gerçekten Konya Belediyesine hediye etmiştir.”([7])
Abdülhamid’in Selanik Valiliği yapmış sonradan vezir olmuş Hasan Fehmi Paşa Selanik-Dedeağaç demiryolu yapımı için Avusturyalılar 50 bin altın rüşvet teklif etmişler reddetmiş ve bazı sohbet esnasında “50 bin altına kadar namusluyum ama ötesini bilemem” dermiş.([8])
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Ahkâm 9 (1336); Ebu Dâvud Akdiye 4 (3580).
2- Tirmizî, Ahkâm 9 (1336); Ebu Dâvud Akdiye 4 (3580).
3- A. Ragıp Akyavaş, “Derken Eendim-1”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 162.
4- Tabii ki, o günkü para değeri ile. Milliyet, 01.08.1995.
5- Aydın Taneri, a. g. e. s. 35.
6- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 101.
7- Refi Cevad Ulunay, a. g. e. s. 219.
8- A. Ragıp Akyavaş, “Çalar Saat-2” TDV Yay. Ank. 2010. s. 224.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.