Hilâfetin Gücü (2)
16 Ocak 2018, Salı 08:05Rıza Tevfik bu ve benzeri bazo olaylardan sonra aklı başına gelmiş, gerçekleri görmüş, Sultan Abdülhamid aleyhindeki sui niyet ve sui faaliyetleri hususunda tövbe etmiş ve bu tövbesini de “Abdülhamid’in ruhaniyetinden istimdat” isimli şiiri ile perçinlemiş ve o şiirin bir dörtlüğünde şöyle demiştir:
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz
Deli sen değil, sâde bizmişiz
Sâde deli değil, edepsizmişiz
Tükrdük atalar kıble-gâhına
O dönemlerde Hindistan-Pakistan diye ayrılmış değildi. Hindu ve Müslümanlar bir arada yaşıyorlardı. Özellikle Müslümanları ne yapsalar dinlerinden ve halîfelerinden ayıramıyorlardı. William Ewart Gladstone (1809-1898) târihleri arasında yaşamış, birkaç kez İngiltere başbakanlığı yapmış, İngiliz politikasını Osmanlı aleyhine çevirmiş, Hilâfetin ilgası için bütün gücüyle çalışmış, Jön Türkler, İttihatçılar gibi içimizdeki beyinsizleri istediği gibi kullanmış, İslâm’a karşı Hıristiyan birliğini savunmuş ve AB’ın ilk fikir temellerini atmış, Balkan milletlerini aleyhimize kıyam ettirmiş, azınlıkların fikirlerini ifsad edip, milliyetçilik duygularını körüklemiş, kronik Abdülhamid düşmanı bir kişidir.
Hindistan’daki isyan ve ayaklanmaları araştırmak üzere gönderilmiş ve dönüşünde Lortlar Kamarasında eline Kur’an’ı alıp yere fırlatmak ve hilâfetin mutlaka kaldırılması gerektiğini haykırmak sûretiyle: “Bu lânet kitap yok olmadıkça, Avrupa’ya barış gelmez.” demiştir.(1)
Donald Quateer, “The Ottaman Empire” isimli eserinde “Osmanlı Batı tahakkümandeki müstemlekeler için umut kaynağı olmuştu...” demektedir.(2) Bu umut kaynağını bitirmek, kökünden kurutmak yani Osmanlıyı tasfiye etmek gerekir ki; sömürgelerindeki o fakir insanların kanını rahatlıkla emebilsinler. İşte bunu yaptılar.
Kendileri dinî bir otorite olan hattâ devlet olan Vatikan ve Papa’ya her gün biraz daha bağlanırken, İslâm âlemini dinî otoritesiz, yani başsız bırakmışlar ki, birlik ve beraberlik içinde hareket edemesinler, baş tutarları olmasın, ihtilaf ve tefrikaya düşsünler. Nitekim öyle olmuş.
Bununla da kalmayıp koskoca bir Haçlı ordusu toplayıp, diğer Müslüman devletlere de gözdağı vermek, onların ümitlerini kırmak, “gün gelecek inşallah Osmanlı güçlenecek bizi de kurtaracak.” gibi bir beklentilerinin kalmaması için, Hilâfet ve Saltanatı kaldırtmak sûretiyle emellerine ulaşmışlardır. Kendi elimizle ilga ettiğimiz Hilâfetin gücüne dair bazı misaller:
İstanbul Müttefik devletler tarafından işgal edilince, Hindistan Hilâfet Cemiyeti bir bildiri yayımlayarak; “Müslümanların hürriyeti yoksa bir başka ülkeye göç etmeleri gerekir” diye bir fetva çıkarmış, bunun üzerine 100 bin Hintli Müslüman Afganistan’a hicret etmiştir.(3) Yani halîfenin kendi fermanı değil, onun bir yan kuruluşun bir fetvası bile yüz binleri harekete geçirebiliyor, yerini yurdunu terk ettirebiliyor.
1876 yılında Hindistan’da çıkan Urdu Ahbar gazetesinde şunlar yazılıyor: “İster Hindistan’da ister diğer ülkelerde Müslümanların layık görüldüğü şeref ve saygınlık, büyük Türk imparatorluğunun varlığına bağlıdır. Ve eğer bu imparatorluk var olmaktan çıkarsa Müslümanlar birden bire önemsizleşecek ve bütün bütün yüz üstü bırakılacaklardır.”(4) Nitekim tespit doğru çıkmış ve böylece olmuştur.
Kurtuluş Savaşımızın önemli kahramanlarından Yakup Şevki Paşaya göre de İngilizler; sömürgelerdeki Müslümanları umutsuzluğa sevk etmek onların morallerini bozmak için özellikle Hilâfet i kaldırtmışlardır.(5)
Mustafa Rutbay, Kafkasya’da çetecilerin eline düşer ve hayati tehlike yaşar. Fakat yanlarında bulunan bir Hilâl-i Ahmed Cemiyeti makbuzunu gösterip, “bu kâğıt bizim Halîfe tarafından verilmiş görev belgemizdir” deyince çete üyelerinin bile nasıl hürmet ve izzetle eğilip, kendilerini serbest bıraktıklarını yazar.(6)
Ertuğrul Gemisinin Japonya seyahati esnasında, sömürgelerdeki Müslümanların Osmanlıya karşı tarifi imkânsız aşırı sevgi ve muhabbeti İngiliz casusları tarafından tâkip edilmiş, görülmüş ve İngiliz Hükümetine rapor edilmiştir.(7) Çok fakir olmalarına rağmen savaş yıllarında Osmanlı devletine çocuklarını satılığa çıkarıp(8) yardım edecek kadar sevgi ve muhabbet bağlarıyla bağlı olmaları da Batılıları korkutmuştur. İstiklal Savaşı yıllarında Hindistan, Afganistan gibi devletlerin yardımları akmış, Hilâfeti kaldıran ve Hilâfet düşmanı olan kişiler de o paralarla İş Bankasını kurmuşlardır.(9)
Dipnotlar:
1-Taha Niyazi Karaca, “Büyük Oyun”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 302.
2-Taha Akyol, Milliyet 22. 08. 2000.
3-Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 495.
4-Mümtazer Türköne, Değişen Dünya ve İslâm, Kutlu Doğum Haftası, D.İ.B. Yay. 1989, s.87.
5-Selma Yel, “Yakup Şevki Paşa”, Atatürk Araştırma Merkezi Yay. Ankara 2002, s. 191.
6-Mustafa Rutbay, “Kafkas Hatıraları”,Haz. Ahmed Cevded Canbulat,TTK Yay. Ank.1990,s.30.
7-İbrahim Refik, “Destansı Hüzün”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 57.
8-Avni Arslan-Ziya Demirel, a, g, e, s. 150.
9-Mustafa Armağan, “Efsaneler ve Gerçekler” Timaş Yay. İst. 2007, s. 79; Mustafa Armağan, “Korku Duvarını Yıkmak”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 167.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.