HIRİSTİYAN DİN ADAMLARININ HIRİSTİYANLIKTA YAPTIKLARI DEĞİŞİKLİKLERDEN BAZILARI (1)
02 Ağustos 2019, Cuma 08:57Papaların tarihi sicilleri zifiri karanlıktır. Geçmişte kan, kıtal, zulüm, katliam, soykırım, işkence, terör, tedhiş… Adı ne olursa olsun her türlü kötülüğün altında ve arkasında Papalık ve kilise vardır. Bunlar Hz. İsa’nın İlâhî dinini, kendi arzu ve isteklerine göre, nefsanî arzularına uygun şekilde dizayn etmişler, Hıristiyanlıkta olmayan, İlâhî dinlerde olması da mümkün olmayan birçok zararlı ve mantık dışı inanç ve itikadı bu dinin içine sokmuşlardır. Bunlardan bazılarını sıralıyoruz:
1-Hz. İsa’nın Tanrılaştırılması ve Teslis:
Müslümanların iman esasları şunlardır: Allah’a, meleklere, kitaplara, resüllere, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’dan geldiğine ve öldükten sonra dirilmeye inanmaktır.
Müslümanlar Allah’dan başka bunların yani iman esaslarında sayılanların hiçbirini Rab, İlah kabul etmez. Bunlara inanılmazsa Müslüman olunmaz der ama, bunları ilâhî obje yerine koymaz. Fakat Hıristiyanlık; Baba, Oğul (İsa), Ruhü’l-Kudüs diye üç objeyi ilahlaştırır. Hz. İsa’yı Tanrının oğlu ittihaz eder. Ona haber getiren, Allahın emri ve izni ile ona ve annesi Meryem’e yardım eden, sıkıntılardan kurtaran, teselli eden Cebrail’i de tanrılaştırır. Bu anlayış sakattır. Allah ortaklık kabul etmez. Bizim inancımıza göre o “De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.) O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (1)
Yahudilik: Tanrı’yı insanlaştırmıştır. O’nu bir insan bir fert bazına indirgemiştir. Tevrat’tan şu bölüm buna en bariz delildir: "Yakup Tanrı ile güreşti ve onu yere serdi. Bundan dolayı O'nun soyuna; galip gelen (yenilmeyen) manasına olan "İsrail" dendi.(2) Hıristiyanlık ta bunun zıddına insanı tanrılaştırmış, Baba, oğul, Ruhül Kuds şekline getirmiştir.
“Hz. İsa’yı onu çok sevenler tanrılaştırdı.” derler çok doğru bir söz. Onun için İslâm ifrat ve tefrit üzerinde çok hassasiyetle durur, yani aşırılıklar ve radikal fikir ve fiilleri asla tasvip etmez. Her şeyde orta yolu tavsiye eder. Uçlara meyletmemeleri için Müslümanlara uyarıda bulunan Peygamber Efendimiz “her şeyin hayırlısı orta olanıdır.”(3), “bir şeye aşırı sevgi, gözü kör, kulağı sağır eder.”(4) buyurarak konuya dikkat çeker. Hz. İsa’yı sevenler, ona en iyi, en hoş, en güzel, en değerli en, en, en… söyleye söyleye en son söyleyecek bir şey bulamayınca ifrata kaçıp ona “Tanrı” demişlerdir. Ona verecek daha üstün bir unvan olsa her halde onu da söylerlerdi.
Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Roma ve Bizans Politeist (çok tanrılı) bir inanca sahiptiler. Sebebini bilemedikleri her tabiat olayları için birer tanrı ihdas etmişler, hatta kadın tanrıçalar icat etmişler, yarı insan yarı tanrı bir yaşam tarzını onlara yakıştırmışlardır. Yunan kültürünün bu çok tanrılı inanç sisteminin etkisi ve tesiri altında olan insanların tevhide gelmeleri her halde mümkün olmamıştır. Gerçi İslâm’ın zuhuru esnasında Araplar da putperest (politeis) bir toplum idi, ama Allah Resülü 23 senelik bir azim, gayret ve sebatın neticesi, hiç taviz vermeden tevhidi tesis etmiştir.
Ruh ve Kudüs kelimesi Arapça kelimelerdir. “Kudüs kelimesinin aslı Kuds’dür. Mukaddes, mübarek ve her türlü fenalıktan arınma anlamına gelir. Bu iki kelimenin birleşmesinden meydana gelen Ruhü’l-kudüs; herhangi bir şaibe ile lekelenme ihtimali olmayan, mukaddes ve temiz ruh, vahiy meleği Cebrail demektir.”(5) Bu manaya geldiğini belirten ayetler:
“Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?”(6)
“İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet) ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.”(7)
Dipnotlar:
1-İhlas Sûresi, 1-4.
2-Tekvin bölüm 35, bab 10.
3-Buhârî, Edeb 86, Savm 51; Tirmizî, Kıyâmet 21, Zühd 64, (2415).
4-Ebû Dâvud, Edeb 125, (5130).
5-Elmalılı Hamdi Yazır, “Hak Dini Kur’an Dili”, c. 5, s. 3125.
6-Bakara Sûresi, 87.
7-Bakara Sûresi, 253.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.