HIRİSTİYAN DİN ADAMLARININ HIRİSTİYANLIKTA YAPTIKLARI DEĞİŞİKLİKLERDEN BAZILARI (5)
16 Ağustos 2019, Cuma 10:11Papaların Aforoz Yetkisi (İnsanları Dinden Çıkarabilme veya Dine Alabilme Yetkisi):
İslâm’da çizgiler ve hudutlar Allah ve kul diye açık olarak bellidir. İkisinin arasında orta bir güç yoktur. Peygamberler ve veliler vardır ama, onların Allah’ın otorite sahasına müdahaleleri katiyen söz konusu değildir. Peygamberler de kul ve beşerdir. Sadece onlara elçilik görevi verilmiştir.(1) Diğer insanlardan bir farkları yoktur. Sadece Allah müsaade eder ve izin verirse bazı durumlarda mucize veya keramet gösterme özellikleri vardır. Ama bir kulu İslâm’a alma veya ondan çıkarma yetkileri asla yoktur. O Allah’a mahsus bir yetkidir.
Peygamber Efendimiz doğmadan babasını, 6 yaşında iken de anasını kaybetmiş, bir müddet dedesi Abdülmuttalibin yanında durmuş, o da vefat edince amcası Ebu Talib’in evine sığınmıştır. Eşi ve kendisi bu hem öksüz, hem de yetim çocuğa son derece iyi davranmışlar, kendi öz evlatlarından bile üstün tutmuşlardır.
Çocuk Muhammed bu yıllarda amcasının yanında ticaret maksadıyla Suriye’ye giden bir kervana katılmış, Şam yakınlarında Busra denen şehirde Rahip Bahira isimli birisi bu çocuğu, onu gölgelemek için üstünde gezen bulutu ve çocuktaki bazı fevkaladelikleri görünce, amcasını; “bu çocuk gelmesi beklenen ahir zaman peygamberidir, alametler onu gösteriyor, Şam’da bu durumu fark eden Yahudiler bu çocuğa zarar verip öldürebilirler...” gibi sözler söyleyince amcası Ebu Talip hemen oradan geri dönmüş, ama kaderin cilvesine bakın ki, bu mucizevî duruma şahit olduğu halde, büyüyünce Peygamberliğini ilân eden yeğenine birçok kişi iman ettiği halde o iman etmemiş, yeğeninin yaptığı bütün teklifleri onu kırmadan geri çevirmiş ve Müslüman olamamıştır.
Neticede ömrü sona erip ölüm döşeğine düşünce, amcasını çok seven Peygamberimiz, onun imansız gitmesine gönlü razı olmadığı için, kelime-i şahadet getirip Müslüman olması için biraz ısrar ediverince, ikaz-ı ilâhiye maruz kalmış ve Cenâb-ı Allah gönderdiği ayette şöyle buyurmuştur: “(Resülüm) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, bilâkis Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete gelecek olanları en iyi O bilir.”(2) Şefaat de böyledir. Allah’ın istediklerine ve onun müsaadesi nispetinde şefaat edebilecektir.
Düşünün İslâm’a göre Âlemlere rahmet olarak gönderilen(3), peygamberinin bir tek kişiyi imana getirme ve şefaati kapsamına alma yetkisi yok, ama Hıristiyanlıkta biraz dünyalık koklattığın her papa ve papaz insanları dine alıyor, dinden çıkarıyor, dünyada iken onlara menfaat karşılığı bağlar, bahçeler, köşkler saraylar satabiliyor.(4) İşte İslâm, işte Hıristiyanlık, işte mantık! İki lâfının birinde hocaları diline dolayanların kulakları çınlasın.
9-Her İnsanın Doğuştan Günahkâr Olması:
Muharref (bozulmuş) Hıristiyanlığın temelinde, mayasında bir bulanıklık vardır. Onlara göre Hz. Âdem Tanrı’nın sözünü dinlemediği için günahkârdır. Bunun diyetinin ödenmesi, bedelinin verilmesi, yani cezasının çekilmesi gerekir. Bu diyeti de Tanrının oğlu İsa çarmıha gerilmek suretiyle ödemiştir. Ama yine de her doğan çocuk suçlu ve günahkâr doğar. Ancak kilisede vaftiz edilirse, bu suç ve vebalden kurtulmuş olur.(5) Oğul kanını ve bedenini Baba’ya (Allah’a) sunduğu için, bu vaftiz törenleri ve dini törenlerde yenilen ekmek, O’nun bedeni yani eti, içilen şarapta O’nun kanı yerine ve niyetine olması gerekir. Daha sonra işlenecek günahlarda zaman zaman papazlara itiraf edilmek suretiyle affettirilmesi (günah çıkarma) gerekir. Yani Hıristiyanlığın temelinde suç, ceza, kan, kurban, diyet, vebal… vardır. Bir insanın Hıristiyan olabilmesi için kiliseye, papaza, vaftize, günah çıkarmaya… yani aracılara mutlaka ihtiyaç vardır.(6)
İslâm’a göre ise her doğan çocuk, en suçlu insanların, fahişelerin hatta kâfirlerin, ateistlerin çocukları bile olsa suçsuz olarak, hem de İslâm’ı kabul edecek kabiliyet ve kıvamda doğar. Bundan dolayı İslâm’a göre kimin çocuğu olursa olsun, buluğ çağına gelinceye kadar aynen Müslüman çocuğu hükmündedir yani suçsuz ve masumdur. Ebeveyninin suçlu veya inançsız olması, kâfir veya ateist olması, onlarında suçlu olmasını gerektirmez. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.”(7)
Dipnotlar:
1-Müslim, Fedâil 140; Kardâvî, “Sünneti Anlamada Yöntem”, s. 141.
2-Kasas Sûresi, 56.
3-Enbiya Sûresi,107.
4-Aldıkları bu köşk ve sarayların tapularını noterlere tasdiklettirip,
Ölünce kabrinin içine koyduran birçok gafiller olmuştur. Geniş bilgi
bkz: İsmail Hâmi Dânişmend, a. g. e. c. 1, s. 306.
5-05.10.2006 tarihli gazetelerde Papa’nın Hıristiyanlıktaki:“vaftiz
Olmadan ölen çocukların cennete giremeyeceği” akıdesini değiştirip,
vaftiz olmadan ölen çocukların da cennete girebileceklerini
duyuracağı açıklandı. Bunu da, akıl ve mantık dışı bir inanç veya
küçücük bebelerin cehennemde cayır cayır yanmasına gönlü razı
olmadığından, onlara karşı oluşan şefkat ve merhametinden değil,
Kapitalist dünyasının dini lideri olduğunu yani her şeyde menfaat
arayan bir felsefenin ruhani lideri olduğunu gösterircesine, Afrika ve
Asya’da vaftiz olmadan ölen bir çok çocuğun ailesini kazanmak,
Hıristiyanlığa ısındırmak, müntesiplerini eksiltmemek için yapacağı
açıklandı. Halbuki İslâm Müslim gayri Müslim büluğ çağına kadar
ölen bütün çoçcukların cennete gideceğini bildirmiştir.
6-Ana Biritannica, Ana Yay. 1988, İst. c.11, s. 22; İslâm Ansiklopedisi,
TDV Yay. c.17, s.330.
7-İsrâ Sûresi, 15.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.