HIRİSTİYANLAR
07 Mart 2016, Pazartesi 10:45
Öyleleri çıkar cins-i insandan
Vahşette fazladır vahşi hayvandan
Kendi mevkiinde, nüfuz elinde
Kalsın da, yıkılsın isterse belde
Dursun kendisi de, amir-i devlet
Kalmasın memleket, mahvolsun millet
Böyle düşünce de olan alçaklar
Öldürür milleti, nefsini saklar
Sununda geberir gider bu itler
İşte Musolini, numune Hitler.
Kur’an’da ismi geçen peygamberlerden nerdeyse tamamı Ortadoğu’ya yani Yahudilerin yaşadığı bölgeye, onları ıslah için gönderilmişlerdir. Bu peygamberlerden 40 tanesinin işkence ile Yahudiler tarafından öldürüldüğünü bildiren bir hadisi, İbni Kesir Tefsirinde zikreder.
Hz. İsa’da bunlardan sonuncusudur. Bizim inancımıza göre göğe ref edilmiştir (göğe çekilmiştir), onların inancına göre çarmıha gerilip öldürülmüştür. Hz. İsa’nın peygamberlik süresi 3 seneye bile varmamıştır. Dolayısıyla kendisine takriben 80 kişi inanmıştır.
Ekanim-i selâse (üç tanrılı sistem) bugüne kadar hakkıyla izah edilememiştir. Baba-Oğul-Ruhülkuds denen ve Hz. İsa’yı da tanrılaştıran bir sistem. Kendinin çarmıha gerilip idam edilmesine mani olamayan bir tanrı(!). Bütün insanlığın suç ve kabahatine keffaret olsun diye kendini feda eden bir tanrı(!) pek mantıklı görünmüyor.
Hz. İsa’nın doğumundan 571 sene sonra dünyayı teşrif eden Hz. Muhammed’e, Yahudiler de, Hıristiyanlar da inanmamışlar, ona karşı büyük mücadelelerde bulunmuşlar ve hâlâ bu iki din mensuplarının baş düşmanı Müslümanlardır.
Akla ve mantığa uymayan, pozitivist düşünceye ters düşen, bilimsel olmaktan fersah fersah uzak olan birçok fikirler bu dinin içine sokulduğu için, kendisi de bir Hıristiyan olan Charles Mismer şöyle demiştir: “Hıristiyanlar âlim olunca Hıristiyanlıkla alakalarını keserler. Müslümanlar da cahil olunca İslâmiyet’le alakalarını keserler.”
Ortaçağı bağnaz ve yobaz düşünceleri ile, Engisizyon mahkemeleri ile, dini baskı terörü ile, Haçlı Seferleri ile… İnsanlara cehennem yapmışlar, günümüzde de dünyayı sömürüp kemirebilmek, başkalarının lokmasını çalabilmek, milyarların hakkını gasp edebilmek için yaptıkları soykırım bombaları ile, savaş makineleri ile, nükleer ve kimyasal silahları ile cehenneme çeviriyorlar. Ama yine de başkalarına barbar, kendilerine medeni diyorlar.
Onlardan biri iken İslâm’la şereflenen ve aforoz edilen Garudi’nin değerlendirmesiyle: Önce bir yerde yangın çıkarırlar, sonra itfaiyeci rolünde söndürmeye giderler, hem alkış alırlar, hem fazlasıyla ücretlerini alırlar, nam, şan ve sahte madalyalar cabası…
Şu iki fıkra bunların fikir, duygu ve anlayış yapısını hakkıyla dile getirir zannederim:
Kara Afrika’dan gemi ahırlarına yüklenmiş, hayvanlardan bile aşağı bir muamele görmüş, yarısı yolda telef olmuş, aç bî ilaç binlerce kölenin deniz kenarına indirildiğini görünce bir Hıristiyan acıma hissine kapılmış, fakat çabuk aklı başına gelmiş ve hemen gidip papazın önünde; “Aziz peder kendi dinimden olmayan birine acıdım, beni temizle” diye günah çıkarmış.
Yine bunlardan birisini kilisenin bir köşesinde bir kadınla uygunsuz bir vaziyette bir Müslüman görmüş ve “Tuh yazıklar olsun, burası sizin kutsal mabediniz, burada nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz?” deyince Hıristiyan: “şu işim bitince sana kutsal kilisede tükürmenin ne demek olduğunu göstereceğim” demiş.
Yani kendi yaptığı göze görünmüyor, başkasının küçücük kabahati büyük suç oluyor. Bugün dünyada uyguladıkları hak, hukuk, hoşgörü, insan hakları, özgürleştirme… bütün yalancı kelimelerin altında yatan da böyle bir felsefedir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.