Hıristiyanlığın Kısa Tarihçesi (1)
08 Nisan 2019, Pazartesi 08:24Hz. İsa Filistin’in Galile bölgesinde, Nasıra kasabasında Bakire Hz. Meryem’den bir Yahudi olarak doğmuş, Yahudi geleneklerine göre büyümüş ve 30 yaşına geldiğinde risaletle (peygamberlikle) görevlendirilmiştir. Kendisine 82 kişi inanmış(1), bunlardan 12 kişiyi kendisine yardımcı seçtiği için bunlara ‘Havârîler’ denmiştir.(2)
Üç seneye yakın kısa bir süre peygamberlikten sonra, Kur’an-ı Kerim’in bildirdiğine göre Hz. İsa’yı ihbar eden Yehude İskoriyot Hz. İsa’ya benzetilmiş, o çarmıha gerilmiş, Hz. İsa da Allah tarafından ref edilmiştir(3) (göğe çekilmiş). Hıristiyan inancına göre de; Yahudiliğe ihanet, Yahudi inançlarına hakaret ettiği gerekçesiyle 33 yaşında, Yahudilerin teşviki ve baskısı, Roma idarecilerinin de emri ile çarmıha gerilip öldürülmüş bilahare nezdi İlâhi’ye çekilmiştir.(4)
Hz. İsa’nın verdiği mesajların en önemlisi; “Tanrı krallığının kurulacağı zamanın gelmiş olması inancıdır.”(5) Bugün de Papalığın ve onun öncü kuvvetlere (vurucu timleri) olan misyonerlerin en önemli gaye ve hedefleri budur. Bütün dünyayı tek bir Hıristiyan devlet haline getirmek, daha doğrusu bütün dünyayı Hıristiyan yapıp, Vatikan devletine tabi uydu devletler durumuna getirmek. Mesela; Papa Jean Paul 1999 yılı Noel mesajında şöyle demiştir: “1’inci bin yılda Avrupa, 2’inci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı, 3’üncü bin yılda da Asya’yı Hıristiyanlaştıralım”(6) Bu fikir bütün Hıristiyan mezheplerinde vardır. Ama bu gayeye ulaşmak için hiçbir hudut tanımayan ve en tehlikeli senaryoları vizyona koyan ve Siyonistlerden daha tehlikeli durumda olan Evanjelistlerdir. Yahudilerin de tek bir Yahudi devleti kurma emelleri ile, Hz. İsa’nın bu husustaki arzusu örtüşmektedir.
Hz. İsa’nın Romalılar ve Yahudiler tarafından bir şekilde bertaraf edilmesinden sonra, Havariler ölüm korkusu ile çeşitli yerlere dağılmışlar, oralarda çok gizli olarak (illegal), çok zor şartlar altında, büyük baskı ve zulümler görerek yaşamışlar ve inançları ile ilgili faaliyetlerini M. S. 313 yılına kadar sürdürmüşlerdir.
“Roma İmparatorluğunun Yükselişi ve Çöküşü” adlı kitabıyla tanınan ünlü tarihçi Gibbon(7) Roma İmparatorluğu baskısı altında inleyen ilk dönem Hıristiyanlarının çektiği acıları şöyle özetliyor: “İmparatorluk yeni bir kötülüğe, bir salgın hastalığa, açlığa ya da mutsuz bir savaş felaketine uğramışsa; Tevere (Tiberis) ırmağı taşmış ya da Nil yükselerek yanlara yayılmış zarar vermişse; deprem olmuşsa; mevsimlerin düzeninde değişiklik görülmüşse, bütün bunlardan Hıristiyanları sorumlu tutuyor ve devlet yönetiminin, Hıristiyanlarca işlenen dinsel suç ve kâfirliklere yumuşak davranması nedeniyle tanrısal adaletin kendini göstermesi biçiminde yorumluyorlardı.”(8)
“Dioklasianuş döneminin kudretli generali Galerius, ‘Hıristiyanların, henüz askeri bir güce sahip olmadan acilen yok edilmeleri’ fikrini savunarak imparatoru etkilemeyi başardı ve Hıristiyanları toptan yok etmek için müthiş bir operasyon başladı: Önce ordu Hıristiyan askerlerden temizlendi. Yayınlanan bir buyrultuyla: ‘Tanrılara kurban sunmayı reddedenlerin diri diri yakılması bütün eyaletlerdeki kiliselerin tümden yıkılması, gizli ayin yapanlara ölüm cezası verilmesi, din adamlarının ellerinde bulunan kutsal kitaplar herkesin gözü önünde yakılması’ emredildi.
Akdeniz havzasının neredeyse tamamına egemen olan İmparatorluk topraklarında bu emirler harfiyen uygulandı. Direnmeyi tercih eden çok sayıda Hıristiyan katledildi. Bazıları kiliseleriyle birlikte toplu olarak yakıldı, pek çok kilise yıkıldı ya da satıldı. Bazıları da canlarını kurtarmak için eski dinlerine geri dönmeyi tercih ettiler, bir yerlerden kutsal kitap bulup yakılmak üzere putperestlere vermek zorunda kıldılar.”(9)
“Roma’da İrtica Paranoyası: MS 64 yılında Roma’da büyük bir yangın çıktı. İmparator Neron, Roma’yı yakmakla suçlandı. Zalim Neron, bütün çabalarına ve istibdadına rağmen, halkın kafasındaki istifhamları dağıtamadı; nihayet bu şüphelere bir son vermek için müthiş bir çözüm buldu: Roma’yı yakanlar, bu ülkenin “yüz karası” olan Hıristiyanlardı. Ve en şiddetli biçimde cezalandırılacaklardı. Derhal operasyon başlatıldı.
Yakalanan Hıristiyanlar suçlarını bir bir itiraf ediyorlar(!), suç ortaklarının isimlerini haber veriyorlardı. Onların itiraflarından(!), Hıristiyan fanatiklerin, Roma halkına ve devletine karşı ‘çok daha korkunç fenalıklar düşündükleri’ anlaşılmıştı. Bu vatan hainleri(!) elbette cezasız kalmayacaktı: Bir bölümü, yabani hayvan derilerine sarılarak, köpeklere parçalatıldı. Bir kısmı çarmıha gerilerek öldürüldü. Kimileri zift fıçılarına atılarak veya üzerelerine zift dökülerek diri diri yakıldı. Bu yakma işleminin akşamları yapılmasına ve onların vücutlarından meşale olarak yararlanılmasına özen gösteriliyordu.”(10)
Dipnotlar:
1- Harputlu İshak Efendi, “Cevap Veremedi”, Hakikat Yay. İst. 1995, 12.baskı, s. 86.
2- Havâriler: Seçilmiş, taraftar, samimi ve özverili arkadaşlar gibi manalara gelir. Hz.İsa’nın kendisine yardımcı seçtiği 12 arkadaşına verilen isimdir. Kur’an-ı Kerim’de birkaç ayette geçer.
3- Nisa Sûresi, 158.
4- Barnabas İncili’nin 216, 217. Bölümlerde aynen İslâmın tezi dile getiriliyor. Yani Kur’an’ın buyurduğunun aynısı söyleniyor.
5- Markos 1/15.
6- Banu Avar, “Hangi Avrupa”, Truva Yay. İst. 2008, s. kitaba bakarak bul
7- Edward Gibbon (1737-1794) İngiliz tarihçi ve milletvekili. En önemli çalışması Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi 1776-1788 yılları arasında altı cilt halinde basılmıştır.
8- Edward Gibbon a. g. e. c. 1, s. 547.
9-Edward Gibbon a. g. e. c. 1, s. 575.
10-Edward Gibbon, c. 1, s. 539; Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 90.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.