Hıristiyanlığın Kısa Tarihçesi (2)
10 Nisan 2019, Çarşamba 08:27“Dioklasianuş döneminin kudretli generali Galerius, ‘Hıristiyanların, henüz askeri bir güce sahip olmadan acilen yok edilmeleri’ fikrini savunarak imparatoru etkilemeyi başardı ve Hıristiyanları toptan yok etmek için müthiş bir operasyon başladı: Önce ordu Hıristiyan askerlerden temizlendi. Yayınlanan bir buyrultuyla: ‘Tanrılara kurban sunmayı reddedenlerin diri diri yakılması bütün eyaletlerdeki kiliselerin tümden yıkılması, gizli ayin yapanlara ölüm cezası verilmesi, din adamlarının ellerinde bulunan kutsal kitaplar herkesin gözü önünde yakılması’ emredildi.
Akdeniz havzasının neredeyse tamamına egemen olan İmparatorluk topraklarında bu emirler harfiyen uygulandı. Direnmeyi tercih eden çok sayıda Hıristiyan katledildi. Bazıları kiliseleriyle birlikte toplu olarak yakıldı, pek çok kilise yıkıldı ya da satıldı. Bazıları da canlarını kurtarmak için eski dinlerine geri dönmeyi tercih ettiler, bir yerlerden kutsal kitap bulup yakılmak üzere putperestlere vermek zorunda kıldılar.”(1)
“Roma’da İrtica Paranoyası: MS 64 yılında Roma’da büyük bir yangın çıktı. İmparator Neron, Roma’yı yakmakla suçlandı. Zalim Neron, bütün çabalarına ve istibdadına rağmen, halkın kafasındaki istifhamları dağıtamadı; nihayet bu şüphelere bir son vermek için müthiş bir çözüm buldu: Roma’yı yakanlar, bu ülkenin “yüz karası” olan Hıristiyanlardı. Ve en şiddetli biçimde cezalandırılacaklardı. Derhal operasyon başlatıldı.
Yakalanan Hıristiyanlar suçlarını bir bir itiraf ediyorlar(!), suç ortaklarının isimlerini haber veriyorlardı. Onların itiraflarından(!), Hıristiyan fanatiklerin, Roma halkına ve devletine karşı ‘çok daha korkunç fenalıklar düşündükleri’ anlaşılmıştı. Bu vatan hainleri(!) elbette cezasız kalmayacaktı: Bir bölümü, yabani hayvan derilerine sarılarak, köpeklere parçalatıldı. Bir kısmı çarmıha gerilerek öldürüldü. Kimileri zift fıçılarına atılarak veya üzerelerine zift dökülerek diri diri yakıldı. Bu yakma işleminin akşamları yapılmasına ve onların vücutlarından meşale olarak yararlanılmasına özen gösteriliyordu.”(2)
Hıristiyanlar böyle çileli bir 3 asır geçirdikten sonra; M. S. 313 tarihinde Doğu Roma İmparatoru Kostantin Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiş ve devlet himayesine almıştır. Hıristiyanlığın bu aşamaya gelmesinde Pavlus’un payı büyüktür.
Misyonerliğin de kurucusu kabul edilen Saint (Aziz) Pavlus: Tarsus’ta doğmuş ve Roma İmparatorluğu vatandaşlığını kazanmış bir Yahudi’dir. Kudüs’e Yahudi din adamı olmak, yani ‘Hahamlık’ öğrenmek için gitmiştir. Bir müddet geçimini çadır dikip satmakla kazanmıştır. İlk zamanlar İsevilere her türlü zulmü, işkenceyi ve katliamı yapmış ve yapanların içinde bulunmuştur.
Şam tarafına kaçmakta olan Hıristiyanları takip ederken, Hz. İsa’nın görüntüsüyle karşılaşmış, onun etkisinde kalarak güya tövbe etmiştir.(3) Bu mucizevî olaydan sonra, Bir müddet Şam’da Hıristiyanlık fikirleri ile meşgul olmuş, daha sonra kendini Hıristiyanlığa adamış, Kudüs’e gelmiş, Aziz Petrus ve Hz. İsa’nın kardeşi olarak tanınan Yakup’la tanışıp, Havariler arasına karışmıştır. Aziz Barnabas’a yardımcı olmak üzere Antakya’ya gitmiş, oradan Kıbrıs, Perge, Pisidya, Parafilya, İkonion (Konya), Lystra (Konya-Hatunsaray), Demre ve Antalya’yı gezmiştir.
Tekrar yanına bazı kişileri alarak Galatya, Lystra (Hatunsaray), Makedonya, Selanik, Atina, Korinthos, Efes ve Kudüs güzergâhında ikinci gezisini yapmıştır.
İkinci bir Makedonya gezisinden sonra Kudüs’te tutuklanmış, Yahudilerin kendisine düşman olduklarını ileri sürüp, Kudüs’te yargılanmayı kabul etmeyerek, Roma vatandaşı olduğu için Roma’da yargılanmayı istemiş, Roma’ya götürülürken gemileri kazaya uğramış ve üç ay Malta’da kalmıştır. Bilahare gittiği Roma’da iki yıl yargılanmayı beklemiş ve Yeni Ahitteki mektuplarının bir bölümünü burada yazmıştır. Kesin olmamakla beraber MS 67 yılında Roma’da ölmüştür.
Bazılarına göre Pavlus; Misyonerliğin mucidi, Hıristiyanlığı da kuran ve yayılmasını sağlayan bir kişi olarak bilinirse de, Bazı ilim erbabına göre de; o hiçbir zaman katı ve katıksız bir Yahudi hahamı olmaktan ayrılmamıştır. Fakat zorla ve baskıyla Hıristiyanlığın yayılmasının önüne geçilemeyeceği, baskı ve zulümlerle bu din mensuplarını inançlarından vazgeçiremeyeceğini anlayınca, Hıristiyan görünüp Hıristiyanlığı bozmaya, dejenere etmeye çalışmıştır.(4)
Bu sahada temayüz eden ve eserleri bulunan Harputlu İshak Efendi bu görüşte olanlardan biridir ve şöyle demiştir:
“İsa Aleyhisselâm’ın hak dini kısa zaman sonra düşmanları tarafından sinsice değiştirildi. Pavlus adındaki bir Yahudi, Hz. İsa’ya inandığını söyleyerek ve İseviliği yaymaya çalışıyor görünerek Allah’ın indirdiği İncil’i yok etti.”(5)
Dipnotlar:
1-Edward Gibbon a. g. e. c. 1, s. 575.
2-Edward Gibbon, c. 1, s. 539; Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 90.
3-Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 87.
4-Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 86.
5-Harputlu İshak Efendi, “Cevap Veremedi”, Hakikat Yay. İst. 1995. s. 3.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.