Hıristiyanlığın Kısa Tarihçesi (6)
19 Nisan 2019, Cuma 08:441997’li yıllarda bile, Devlet başkanları Slobodan Miloseviç'in zulümlerinden bıkan Yugoslav halkın gösteri ve mitingler tertip ederek ellerinde; “Osmanlının bize tanıdığı hak ve özgürlükleri tanı yeter, Fazlasını istemeyiz.”dediklerini;"Türk Yönetimine Özlem" "Nerdesin Ey Türk" ve "Osmanlı Yönetimi Altındaki Günler"(1) yazılı pankartlar taşıdıklarını medyadan takip etmiştik.
ABD’li bakan Algore; “Osmanlı Ortadoğu’ya huzur ve sükûn getirmişti. Azınlıklara hüsnü muameleyi biz onlardan öğrendik.” demiştir.(2) Ürdün yüksek mahkemesi başkanı Udek; “Filistin'den Osmanlı gitti, huzur bitti” demiştir.(3)
Bu mezhep kavgalarından dolayı Katolik Hıristiyanlar M.1204 yılında büyük bir ordu ile gelip Ortodoks İstanbul’u işgal etmişlerdir. Bir Bizans tarihi yazarı bu işgal yıllarında Haçlıların İstanbul’a yaptıklarını anlattıktan sonra Müslüman Türklerle Haçlıları şöyle karşılaştırmaktadır: “Müslümanlar (Selçuklular) hiç olmazsa kadınlara tecavüz etmiyorlardı... Ahaliyi sefalete uğratmıyorlardı. Onları sokak ortasında anadan doğma soymuyorlar, açlık ve ateşle yok etmiyorlardı... Buna rağmen Tanrı’nın adını duyunca istavroz çıkaran ve dinimizi paylaşan Hıristiyan uluslar, işte bize bu muameleyi yaptılar!” (4)
İstanbul’un fethinden 150 sene önce cereyan eden ve yarım asır kadar devam eden bu Katolik işgalinde o kadar zulüm ve katliamlar yapılmış, o kadar tedhiş ve terör estirilmiş ki; Fatih’in İstanbul’u fethi esnasında, Bizans ileri gelenlerinin yaptıkları bir toplantıda, “Papa’dan ciddi manada yardım isteyelim, Katolik dünyası bizi kurtarsın gibi.” teklifler gelince, Katolik işgalinin hafızalardan silinmeyen kötü imajı neticesi, Bizans Başbakanı Notaras: “Bizans sokaklarında Lâtin Kardinallerinin şapkalarını görmektense, Osmanlı kavuklarını görmeyi tercih ederim.” demiştir.(5)
Bu Katolik işgalinde İstanbul’da bulunan ve Hıristiyanlığın kutsal emanetleri kabul edilen birçok eşya da çalınmış, alınmış ve Avrupa’ya götürülmüştür.(6) Mekke Emiri Ebül Berekât’ın oğlu ile gönderdiği Mukaddes Emanetleri İstanbul’a getiren Yavuz Sultan Selim’i tenkit eden fanatik Avrupalılar, kendilerinin bu hırsızlıklarını hiç gündeme getirmek istemezler. Hıristiyanlığa ait bu kutsal emanetler hâlâ Vatikan ve bazı kiliselerde saklanmaktadır.
Kendi dindaşlarına bunu yapan Avrupalılar, Müslümanlara neler yapmamış ki? Avrupalının dolayısıyla misyonerlerin ne kadar menfaatçi ve acımasız olduğunu anlayabilmek için, Avrupalı tanınmış yazar ve ilim adamlarından kısaca bazı misaller veriyorum:
John Devenport şöyle yazmıştır: “...İslâm Fatihleri, Müslüman olmayanlara karşı, son derece toleranslı davranmışlardır. Batı âleminde böyle bir hoşgörüden asla söz edilemez.”
“...Müslümanların Hıristiyanlara karşı hareketi ile Papalığın Hıristiyanlara karşı tabii uygulaması olan işkenceler hiçbir surette kıyaslanamaz. Vodovalar’a karşı yapılan savaşta ya da Saint Barharthelemy katliamlarında o kadar kan döküldü ki, yalnız bu kanlar Müslümanların döktükleri Hıristiyan kanından kat kat fazladır. Müslümanlığın zulüm eden bir din olduğu hakkında beslenen taassup dolu düşüncelere göre güya Müslümanlık, ‘Ya ölüm ya da Hıristiyanlığı bırakmak’ ile korkutarak yayılmıştır. Bunun aslı ve esası yoktur. Papalığın yabaniliğe ve yamyamlığa varan zulüm ve işkencelerine nazaran Müslümanların hareketi çok yumuşak ve insanî idi.”(7)
Fransızların ünlü Filozofu Güstav le Bon eserinde haçlı zulmünün doruğa ulaştığı Endülüs'te Müslümanların başına gelen ve tarihin hiçbir döneminde görülmemiş olan, insanlık için yüz kızartıcı vahşet ve soykırım uygulamaları hakkında şu malumatı vermiştir: "Muzaffer Hıristiyanların mağlup Müslümanlara karşı icra ettikleri her çeşit zulüm ve kıtallerin hikâyelerini titremeden okumak mümkün değildir. Onları zorla vaftiz ettirdiler. Engizisyon mahkemelerine teslim ederek, kabil olduğu kadar diri-diri yakılmalarını sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için, Tuleytule başrahibi, Hıristiyanlığı kabul etmeyen bütün Arapların kılıçtan geçirilmelerini emretti. Dominikken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti. Kadın ve çocuklar dâhil ne kadar Müslüman varsa kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanayicilerini oluşturan 3 milyon Arap öldürüldü veya yarımadadan atıldı. 8 Asırdan beri Avrupa'ya ışık üzerine ışık saçan parlak medeniyetleri söndü... Şunu da itiraf etmek gerekir ki, en vahşi istilacılar arasında bu derece korkunç katliamlarda bulunan bir tanesi bile gösterilemez."(8)
Luther’e göre Papalık Türklerden beter, çünkü Türkler elde ettikleri yerlerdeki insanların sadece bedenlerine hükmediyor, Papalık ise hem bedenlerine hem de ruhlarına. Çünkü Türkler hiç kimseyi Müslüman olmaya zorlamıyor ama Papalık Katolik olmaya zorluyor.”(9)
Dipnotlar:
1-Milliyet Gazetesi 08. 01. 1997; 12 Ocak 1997 Tarihli Gündüz Gazetesi.
2-Milliyet Gazetesi, 25. 03. 1995.
3-Yeni Nesil Gazetesi 20. 01. 1986.
4-Aguste Bailly, Bizans Tarihi, ll, (Çeviren: Haluk Şaman), İst. s. 376;
Mehmet Şeker, a. g. e. s. 35.
5-İsmail Hâmi Dânişmend, “Tarihi Hakikatler”, Tercüman 1001
Temel Eser serisi, c.1, s. c. 165, 503.
6-Beynun Akyavaş, “Seni Seven Neylesün”, T.D.V. Yay.Ank. 1995, s. 106.
7-John Devenport, (19. y.y. sonunda yaşamış bir İngiliz Doğu
Bilimci’dir). “Hz.Muhammed ve Kur’an-ı Kerim”,Türkçe baskısı Ank.
1967, s. 49-53.
8-Güstav Le Bon, “Civilastion Des Arabes”, s.129. Nkleden; Ahmet Rıza,
“Batının Doğu Politikasının Ahlâken İflası”, Çev. Ziyad Ebüzziya İst.
1982, s. 98.
9-Leyla Coşan, “Tanrım Bizi Türklerden Koru” -Almanların Türklerden
Korunmak İçin Yazdıkları Dualar- Yeditepe yay. İst. 2009, s. 59.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.