Hıristiyanlıkta Temizliğin İhmal Sebepleri (1)
21 Ocak 2019, Pazartesi 08:42Hz. İsa malum Filistin’de doğdu, Yahudi bir cemiyette büyüdü ve 30’lu yaşlara geldiğinde Peygamber oldu, 3 seneye bile varmayan bir risâlet görevinden sonra Hıristiyanların inancına göre çarmıha gerildi, bize göre Allah tarafından ref edildi (göğe çekildi).(1)
Hz. İsa’ya 82 kişi inanmış(2) bunlardan 12 kişiyi kendisine yardımcı seçtiği ve sık sık etrafına topladığı için bunlara ‘Havariler’ denmiştir.(3) Hz. İsa yeni bir dinin tebliğcisidir. Yahudilik uzun tarihi süreç içerisinde tahrif edilmiş, birçok hükümleri kaldırılmış, bazıları bozulmuş, bazıları da sulandırılıp Yahudilerin nefsanî arzularına uygun hale getirilmiş idi.
Hz. İsa bunlara müdahale edip, düzeltmeye kalkınca, başta Yahudi din adamları olmak üzere halkının büyük tepkisine maruz kalmıştır. Yahudiler bölgenin hâkimi durumundaki Romalılara aşırı baskılar yaparak, Hz. İsa’nın bertaraf edilmesini sağladılar. Bu olaydan sonra Havariler ölüm korkusu ile çeşitli yerlere dağılmışlar, oralarda gizli olarak (illegal), çok zor şartlar altında, büyük baskı ve zulümler görerek yaşamışlar, inançları ile ilgili faaliyetlerini M. S. 313 yılına kadar gizli bir şekilde sürdürmüşlerdir.
Anadolu’da Kapadokya, Ihlara Vadisi gibi yerlerde yer altı kiliselerinin, Karadeniz tarafında Sümela Manastırı gibi sarp dağlardaki kaya kiliselerinin, kilometrelerce uzunluktaki yer altı geçitlerinin, kiliselerinin, galerilerinin ve labirentlerin bulunması, bu üç asırlık dönemde ne denli zor şartlar altında yaşadıklarının delilidir.
Roma İmparatorluğunun Yükselişi ve Çöküşü” adlı kitabıyla tanınan ünlü tarihçi Gibbon(4) ve daha birçok tarihçi, Roma İmparatorluğu baskısı altında inleyen ilk dönem Hıristiyanlarının çektiği acıların ne denli dramatik olduğunu, Hıristiyanlığa inanmanın cezasının dayanılmaz işkencelerden sonra ya diri diri toprağa gömülmek, ya da ateşte yakılmak olduğunu eserlerinde kaydetmişlerdir.
Ama şurası bir gerçek ki; tarihin hiçbir döneminde inançlar baskı ve şiddetle yok edilememiştir. Eğer öyle olmasaydı bugün hiçbir din olmazdı, çünkü her din, İslâmiyet de dâhil, bidayetinde büyük tepkilerle karşılaşmış, her türlü baskı ve tahakkümü yaşamış, müntesiplerine akıl almaz zulümler yapılmış, ama yine de kalplerde ve gönüllerde yer bulmuştur.
Hıristiyanlar böyle çileli bir 3 asır geçirdikten sonra; M. S. 313 tarihinde Doğu Roma İmparatoru Kostantin Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiş ve devlet himayesine almıştır. Hıristiyanlığın bu aşamaya gelmesinde Pavlus’un payı büyüktür.
Misyonerliğin de kurucusu kabul edilen Saint (Aziz) Pavlus: Tarsus’ta doğmuş ve Roma İmparatorluğu vatandaşlığını kazanmış bir Yahudi’dir. Kudüs’e Yahudi din adamı olmak, yani ‘Hahamlık’ öğrenmek için gitmiştir. İlk zamanlar İsevilere her türlü zulmü, işkenceyi ve katliamı yapmış ve yapanların içinde bulunmuştur. Şam tarafına kaçmakta olan Hıristiyanları takip ederken, Hz. İsa’nın görüntüsüyle karşılaşmış, onun etkisinde kalarak güya tövbe etmiştir.(5)
Bu mucizevî olaydan sonra, Bir müddet Şam’da Hıristiyanlık fikirleri ile meşgul olmuş, daha sonra kendini Hıristiyanlığa adamış, Kudüs’e gelmiş, Aziz Petrus ve Hz. İsa’nın kardeşi olarak tanınan Yakup’la tanışıp, Havarilerle irtibat kurmuş ama kendisi Hz. İsa’yı görmemiş, dolayısıyla havari değildir. Aziz Barnabas’a yardımcı olmak üzere Antakya’ya gitmiş, oradan Kıbrıs, Perge, Pisidya, Parafilya, İkonion (Konya), Lystra (Konya-Hatunsaray), Demre ve Antalya’yı gezmiştir.
Tekrar yanına bazı kişileri alarak Galatya, Lystra (Hatunsaray), Makedonya, Selanik, Atina, Korinthos, Efes ve Kudüs güzergâhında ikinci gezisini yapmıştır.
İkinci bir Makedonya gezisinden sonra Kudüs’te tutuklanmış, Yahudilerin kendisine düşman olduklarını ileri sürüp, Kudüs’te yargılanmayı kabul etmeyerek, Roma vatandaşı olduğu için Roma’da yargılanmayı istemiş, Roma’ya götürülürken gemileri kazaya uğramış ve üç ay Malta’da kalmıştır. Bilahare gittiği Roma’da iki yıl yargılanmayı beklemiş ve Yeni Ahitteki mektuplarının bir bölümünü burada yazmıştır. Kesin olmamakla beraber MS 67 yılında Roma’da ölmüştür.
Doğu Roma İmparatorluğunda (Bizans’ta) resmi din olarak kabul edilen Hıristiyanlık, Pavlus ve ona inananların gayreti ile Batı Roma’da da yayılmaya başlanmış fakat putperest, çok tanrıcı, zengin, azgın, acımasız ve çok merhametsiz bir millet olan Doğu ve Batı Romalılara Hıristiyanlığı kabul ettirebilmek için Pavlus, din adına birçok fedakârlıkta bulunmuş, tabir caizse dini bir kuşa çevirmiş, Allah emri olan birçok umdeyi ya tamamen kaldırmış, ya da törpüleyip, değiştirip, hafifletip sulandırıp onların kabul edebileceği kıvama getirmiştir.
Dipnotlar:
1- Nisâ Sûresi, 158.
2- Harputlu İshak Efendi, “Cevap Veremedi”, Hakikat Yay. İst. 1995, s. 86.
3- Havâriler: Seçilmiş, taraftar, samimi ve özverili arkadaşlar gibi manalara gelir. Hz. İsa’nın kendisine yardımcı seçtiği 12 arkadaşına verilen isimdir. Kur’an-ı Kerim’de birkaç ayette bunlardan bahsedilir.
4- Edward Gibbon (1737-1794) İngiliz tarihçi ve milletvekili. En önemli çalışması Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihidir.
5- Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 87.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.