Hıristiyanlıkta Temizliğin İhmal Sebepleri (2)
22 Ocak 2019, Salı 09:45Misyonerliğin de kurucusu kabul edilen Saint (Aziz) Pavlus: Tarsus’ta doğmuş ve Roma İmparatorluğu vatandaşlığını kazanmış bir Yahudi’dir. Kudüs’e Yahudi din adamı olmak, yani ‘Hahamlık’ öğrenmek için gitmiştir. İlk zamanlar İsevilere her türlü zulmü, işkenceyi ve katliamı yapmış ve yapanların içinde bulunmuştur. Şam tarafına kaçmakta olan Hıristiyanları takip ederken, Hz. İsa’nın görüntüsüyle karşılaşmış, onun etkisinde kalarak güya tövbe etmiştir.(1)
Bu mucizevî olaydan sonra, Bir müddet Şam’da Hıristiyanlık fikirleri ile meşgul olmuş, daha sonra kendini Hıristiyanlığa adamış, Kudüs’e gelmiş, Aziz Petrus ve Hz. İsa’nın kardeşi olarak tanınan Yakup’la tanışıp, Havarilerle irtibat kurmuş ama kendisi Hz. İsa’yı görmemiş, dolayısıyla havari değildir. Aziz Barnabas’a yardımcı olmak üzere Antakya’ya gitmiş, oradan Kıbrıs, Perge, Pisidya, Parafilya, İkonion (Konya), Lystra (Konya-Hatunsaray), Demre ve Antalya’yı gezmiştir.
Tekrar yanına bazı kişileri alarak Galatya, Lystra (Hatunsaray), Makedonya, Selanik, Atina, Korinthos, Efes ve Kudüs güzergâhında ikinci gezisini yapmıştır.
İkinci bir Makedonya gezisinden sonra Kudüs’te tutuklanmış, Yahudilerin kendisine düşman olduklarını ileri sürüp, Kudüs’te yargılanmayı kabul etmeyerek, Roma vatandaşı olduğu için Roma’da yargılanmayı istemiş, Roma’ya götürülürken gemileri kazaya uğramış ve üç ay Malta’da kalmıştır. Bilahare gittiği Roma’da iki yıl yargılanmayı beklemiş ve Yeni Ahitteki mektuplarının bir bölümünü burada yazmıştır. Kesin olmamakla beraber MS 67 yılında Roma’da ölmüştür.
Doğu Roma İmparatorluğunda (Bizans’ta) resmi din olarak kabul edilen Hıristiyanlık, Pavlus ve ona inananların gayreti ile Batı Roma’da da yayılmaya başlanmış fakat putperest, çok tanrıcı, zengin, azgın, acımasız ve çok merhametsiz bir millet olan Doğu ve Batı Romalılara Hıristiyanlığı kabul ettirebilmek için Pavlus, din adına birçok fedakârlıkta bulunmuş, tabir caizse dini bir kuşa çevirmiş, Allah emri olan birçok umdeyi ya tamamen kaldırmış, ya da törpüleyip, değiştirip, hafifletip sulandırıp onların kabul edebileceği kıvama getirmiştir.
Hatta her ne kadar sonradan Hıristiyan olduğu zikredilse de, onun müfrit bir Yahudi olarak kaldığı, Hıristiyanlığı bozabilmek için Hıristiyan gözüktüğü ve bunu da başardığı kanaatinde olan Batılı ilim adamları da vardır.(2)
Bu dönemde Romalılar gerçekten güçlü, kuvvetli ve çok zengin insanlardır. Yaptıkları binalar, kollezyumlar, arenalar, su kanalları, yollar, bentler, köprüler, çeşmeler, hamamlar, sarnıçlar… ile gerçekten mamur, müzeyyen ve mutantan şehirlere sahip idiler.
Fakat zenginleşen milletlerin hepsinin müptela olduğu kötülüklere yani içki, kumar, uyuşturucu ve fuhuş iptilasına onlarda bulaşmış ve medeniyetlerini tehdit eder duruma gelmiştir.
Romalılar temizliğe çok önem verirlerdi. Şehirlerin girişinde hamamlar olur ve gelen kişiler ilk önce orada yıkanır ondan sonra şehre girerlerdi. Bugün bile turistlerin gezdiği yerlerde bakıyyeleri (kalıntıları) görülen çeşmelerle ilgili Prof. Beynun Akyavaş şöyle der:
“Roma çeşme şehridir. Bunu bütün dünya böyle biliyor. Roma’ya sadece çeşmelerini görmek, Fondana di Trevi diye meşhur Trevi çeşmesine para atmak için gidenler sayılamayacak kadar çoktur. Roma’ya gidip de Trevi çeşmesini görmemiş olmak bağışlanmaz...”(3) Rahmetli Dr. Haluk Nurbaki de Roma’nın sosyal refahına ve onunla beraber yaşanan ahlak bozukluklarına şöyle dikkat çekiyor:
“Hıristiyanlık ortaya çıktığında Roma İmparatorluğu dünyanın büyük bir bölümüne hâkimdi. Gerçek Romalılar Refah düzeyi yüksek ve çok zenginlerdi. Çünkü işgal ettikleri devletlerin bütün zenginliklerini ve genç neslini yani iş gücünü Roma’ya aktarıyorlardı. Bu zenginlik ve sosyal refahın içinde sefâhat almış yürümüştü. Roma hamamları bu gayr-i ahlâki davranışların ve fuhşun merkezi hâline gelmişti. Lutî’lik almış yürümüştü. Bu hamamlarda çırılçıplak yıkanılır, aleni (açıkça) veya bir kenara çekilip insanlar nefislerini tatmin ederlerdi. Hamamlar, nefsanî zevklerin tatmin edildiği ve her türlü fantastik arzulara ulaşılabilen birer genelev hâline gelmişti. Roma bu hususta o kadar ileri gitmiş ve hudutları zorlamıştı ki, Pompei(4) harabelerinde fuhuş hâlinde küllerin ve lavların altında uygunsuz vaziyette donup kalan insanların görüntüsü, dibe vurmuş ahlâk anlayışıyla, bugünkü Avrupa insanının bile yüzünü kızartıyor ki, bu harabelere girişte, “18 yaşını doldurmayanlar buraları gezemez” diye levhalar vardır. Bu noktadan yola çıkan bazı tarihçiler, hamamları Roma İmparatorluğunun çöküşüne sebep olan faktörlerin başında saymışlardır.”(5)
Dipnotlar:
1- Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 87.
2- Bu hususta geniş bilgi isteyenler, “Muharref Hıristiyanlık ve Avrupalılar” isimli kitabımıza müracaat edebilirler.
3- Beynun Akyavaş,“Seni Seven Neylesün”,T.D.V.Yay.Ank.1995, s.102.
4- İtalya’nın Napoli Kenti yakınlarında, Vezüv yanardağı eteklerindeki Pompei şehri, Roma İmparatorluğu bürokrat ve zenginlerinin sapkın isteklerini sınır tanımaz şekilde tatmin ettikleri ve bir volkan patlaması ile yerle bir olan tarihi kent.
5- Dr. Haluk Nurbaki, “Kader Saati”, Zafer Dergisi, yıl 1987, Sayı 123, s. 2; Ali Gürbüz, Sodom ve Gomore, Sayı 124, s. 12.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.