Hıristiyanlıkta Temizliğin İhmal Sebepleri (3)
23 Ocak 2019, Çarşamba 08:38Bu dönemde Romalılar gerçekten güçlü, kuvvetli ve çok zengin insanlardır. Yaptıkları binalar, kollezyumlar, arenalar, su kanalları, yollar, bentler, köprüler, çeşmeler, hamamlar, sarnıçlar… ile gerçekten mamur, müzeyyen ve mutantan şehirlere sahip idiler.
Fakat zenginleşen milletlerin hepsinin müptela olduğu kötülüklere yani içki, kumar, uyuşturucu ve fuhuş iptilasına onlarda bulaşmış ve medeniyetlerini tehdit eder duruma gelmiştir.
Romalılar temizliğe çok önem verirlerdi. Şehirlerin girişinde hamamlar olur ve gelen kişiler ilk önce orada yıkanır ondan sonra şehre girerlerdi. Bugün bile turistlerin gezdiği yerlerde bakıyyeleri (kalıntıları) görülen çeşmelerle ilgili Prof. Beynun Akyavaş şöyle der:
“Roma çeşme şehridir. Bunu bütün dünya böyle biliyor. Roma’ya sadece çeşmelerini görmek, Fondana di Trevi diye meşhur Trevi çeşmesine para atmak için gidenler sayılamayacak kadar çoktur. Roma’ya gidip de Trevi çeşmesini görmemiş olmak bağışlanmaz...”(1) Rahmetli Dr. Haluk Nurbaki de Roma’nın sosyal refahına ve onunla beraber yaşanan ahlak bozukluklarına şöyle dikkat çekiyor:
“Hıristiyanlık ortaya çıktığında Roma İmparatorluğu dünyanın büyük bir bölümüne hâkimdi. Gerçek Romalılar Refah düzeyi yüksek ve çok zenginlerdi. Çünkü işgal ettikleri devletlerin bütün zenginliklerini ve genç neslini yani iş gücünü Roma’ya aktarıyorlardı. Bu zenginlik ve sosyal refahın içinde sefâhat almış yürümüştü. Roma hamamları bu gayr-i ahlâki davranışların ve fuhşun merkezi hâline gelmişti. Lutî’lik almış yürümüştü. Bu hamamlarda çırılçıplak yıkanılır, aleni (açıkça) veya bir kenara çekilip insanlar nefislerini tatmin ederlerdi. Hamamlar, nefsanî zevklerin tatmin edildiği ve her türlü fantastik arzulara ulaşılabilen birer genelev hâline gelmişti. Roma bu hususta o kadar ileri gitmiş ve hudutları zorlamıştı ki, Pompei(2) harabelerinde fuhuş hâlinde küllerin ve lavların altında uygunsuz vaziyette donup kalan insanların görüntüsü, dibe vurmuş ahlâk anlayışıyla, bugünkü Avrupa insanının bile yüzünü kızartıyor ki, bu harabelere girişte, “18 yaşını doldurmayanlar buraları gezemez” diye levhalar vardır. Bu noktadan yola çıkan bazı tarihçiler, hamamları Roma İmparatorluğunun çöküşüne sebep olan faktörlerin başında saymışlardır.”(3)
Roma imparatorları bile saraylarındaki hamamlarda sayıları yüzleri aşan insanlarla toplu sex uygulamaları ve gösterileri yapmakta idiler. Mesela; İmparator Commodus’un 300 erkek, 300 kadın ile grup sexler ve daha burada yazmaktan imtina ettiğimiz porno icraatları yaptıkları tarihi gerçeklerdendir.(4)
Hıristiyanlık zuhur edip, Romalıların arasında yayılmaya başlayınca, din adamları hamamlara yani bu uygunsuz davranışların icra edildiği meşhur Roma hamamlarına karşı aşırı bir nefret göstermeye başladılar. Çünkü fakir halktan, avamdan İseviliği kabul ve tasdik eden insanlar çoğaldığı halde, bu işret mekânlarının müşterilerinden, azgın ve sapkın zenginler ve askerlerden yeni dine ve din adamlarına itibar eden yoktu, onlar kendi sapkın zevkleriyle meşgul olmakla da kalmıyor, yeni dinin müntesiplerine de hor ve hakir bakıyor, onları Hz. İsa’ya inanmaktan vazgeçirmeye uğraşıyorlardı.
Yeni dinin mensuplarını bazen zorla, bazen iyilik ve ikna yoluyla, ekseriyetle de bu sefahat âlemlerine getirip, masraflarını çekip, daha sonra Hasan Sabbah’ın da uyguladığı bir metotla günlerce her türlü nefsanî arzularını tatmin edip, hamamları ikna odaları gibi kullanıp insanları Hıristiyanlıktan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Bu durumda elbette papazlar da bunlara savaş açmış, fakir halkı zihnen ikna ederek, bunların düşmanı haline getirmiş, birçoklarını aforoz etmiş, iki gurup arasında isyan ve ihtilalların çıkmasına vesile olmuşlardır. Ama bu hususta öyle ifrata kaçtılar, iki kitle arasında öyle bir kin ve nefret oluştu ki, zaman geldi hamam, su ve yıkanma düşmanlığı dini bir vecibe telakki edilmeye başlandı.
“Her ifrat bir ifratı doğurur” sözünde olduğu gibi, çeşmeler ve hamamlar diyarı olan Roma halkını, suya düşman hale getirdiler ve “Kirliyim o halde dindarım” sözü darb-ı mesel haline geldi. Yıkanmamış ve kokuşmuş vücutlar, azizlik ve azizelik mertebelerinin birinci şartı gibi görülmeye başlandı. Aziz telâkki edilen insanlar kendileri yıkanmadıkları, kokuştukları gibi, halkı da böyle olmaya, bu duruma uymayanları tekdir, tehdit ve aforoz etmeye başladılar.
Böylece Ortaçağda Haçlı âlemi asırlarca koktu ve kokuştu. Bulaşıcı hastalıklardan dolayı milyonlarca insan öldü. Fakat onlar Endülüs Müslümanları ile tanışıp, onların temizliklerini ve dolayısıyla nezih, temiz ve sıhhatli yaşam tarzlarını görüp örnek alıncaya kadar bu garip anlayıştan, bu dini zorlamalardan, teolojik fanatizmden kurtulamadılar.
Dipnotlar:
1- Beynun Akyavaş,“Seni Seven Neylesün”,T.D.V.Yay.Ank.1995, s.102.
2- İtalya’nın Napoli Kenti yakınlarında, Vezüv yanardağı eteklerindeki Pompei şehri, Roma İmparatorluğu bürokrat ve zenginlerinin sapkın isteklerini sınır tanımaz şekilde tatmin ettikleri ve bir volkan patlaması ile yerle bir olan tarihi kent.
3- Dr. Haluk Nurbaki, “Kader Saati”, Zafer Dergisi, yıl 1987, Sayı 123, s. 2; Ali Gürbüz, Sodom ve Gomore, Sayı 124, s. 12.
4- Osman Dilber, “Tarihi Değiştiren 16 Dönemeç”, Paradoks Yay. İst. 2012, s. 118.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.