Hz Muhammed (sav) ve Güven Toplumu
20 Nisan 2017, Perşembe 07:36Allah’a hamd, Hz. Muhammed (sav)’e salat ederim.
“Kutlu Doğum” teması olarak Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl “ Hz. Muhammed (sav) ve Güven Toplumu” olarak belirlenmiştir.
Müftülükler ve STK’lar “Kutlu Doğum” proğramlarında topluma yeni bir etkinlikle kültürel ve sosyal faaliyetler içerisinde olmaktadır. Sosyal ve kültürel faaliyetler, ortak değerlerimizi öğrenmek yaşamak için çok büyük fırsatlardır. Günümüzdeki toplumların içine sürüklendiği buhranlardan çıkışı sağlayacak ,toplumsal bütünlüğü koruyacak olan peygamberlerin insanlığa kazandırdığı prensiplerdir.
İnsanlığın her zaman ve mekanda Hz. Peygamberin tebliğ ettiği İlâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. Hz. Peygamberin örnek alınması ise, hiç şüphesiz ve her şeyden evvel onun iyi tanınması ve örnek davranışlarının doğru bir şekilde ortaya konulmasıyla mümkündür.
Sevgili Peygamberimiz, daha Peygamber olarak görevlendirilmeden önce içerisinde yaşadığı toplum tarafın dan "El-Emin=Güvenilen Kimse" olarak tanınmıştı. Halk onu adından daha çok bu unvanı ile anıyordu. Herkes ona güveniyor ve saygı duyuyordu. Anlaşmazlıklarda onun hakemliğine baş vuruyor ve verdiği hükme râzı oluyordu. Bunun pek çok örneği vardır.
Hz Peygamber, Mekke’de en güvenilir kimse olduğu için, bütün Mekkeliler en değerli şeylerini O’na emanet ederlerdi Bu güvenirliği yüzünden O’na "Muhammed’ül Emin" diyorlardı. Kendisine Medine’ye hicret izni verilince, Hz. Muhammed (sav) efendimiz, Hz. Ali’ye; "Ben Medine’ye gidiyorum Sen bu gece benim yatağımda yat, hırkamı üstüne ört. Müşrikler beni yatıyor sansınlar, onlara bir şey sezdirme sabahleyin şu emanetleri sahiplerine ver." Görüldüğü gibi O, kendisinin canına kastedenlerin emanetlerine bile hıyanet etmemiştir
Toplumda güvenilir kişi olmanın önemli sebeplerinden bir diğeri; kişinin söyledikleriyle yaşantısı arasında uyum bulunmasıdır Günümüzde ve geçmişte nice kanun koyucusu ve uygulayıcısı vardır ki, kendilerini çoğu zaman hukukun üstünde tutmuşlar ve koydukları kanunlara, savundukları fazilet prensiplerine uymayı başkalarından beklemişlerdir Bunun tek istisnası Peygamberlerdir ve özellikle sevgili Peygamberimizdir. Gerçekten, kendi tebligatını tatbik eden birisi olarak, Hz Peygamber’in pürüzsüz, kusursuz, örnek bir hayatı vardır. O, kendisini, mü’minleri mükellef tuttuğu görevlerin üstünde veya dışında görmemiş; bilakis ümmetinin en zâhid ferdinin kıldığından çok namaz kılmış, tuttuğundan çok oruç tutmuş, verdiğinden çok zekât ve sadaka vermiştir. Nitekim fâizi her çeşidiyle kesin olarak yasakladığında, işe önce amcası Abbâs’ın faiziyle başlamış; câhiliyye âdetlerinden olan kan davâsını lağvederken de ilk kaldırdığı, amcalarından Hâris’in torunu, Âmir’in kan dâvâsı olmuştur
Toplumda güven duygusu büyük önem taşır Bu duygunun toplum fertleri arasında bulunmaması, toplumun birlik ve beraberliğini etkiler. Bu özelliği kaybeden milletin varlığı çöker, huzuru bozulur. Kendilerine kamu görev ve sorumluluğu verilecek olan kimselerde aranacak özelliklerin başında onların dürüst ve güvenilir olmaları gelir K.Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“ Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (1)
Hz. Peygamber sahâbîlere daima güvenilir olmayı telkin ederdi. Emanetin zıddı olan hiyanetin çirkin bir davranış olduğunu söylerdi. Sahâbîler de Hz. Peygamber'i emîn olarak tanımışlar ve sonsuz bir güvenle kendisine bağlanmışlardır.
Hz. Peygamber, iman ile güvenilir kimse olmak arasında sıkı bir bağ bulunduğunu bildirmiştir. Bu hususla ilgili sözlerinden birkaçı şöyledir: "Kişinin kalbinde iman ve küfür bir arada bulunmaz. Güvenilirlik ve hâinlik de bir arada olmaz".(3) "Mü'min, insanların kendisine güvendiği kimsedir. Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların salim olduğu kişidir. Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a andolsun ki, kötülüklerinden komşusunun emîn olmadığı kimse cennete giremez".(4) "Emanete riayeti olmayanın imanı yoktur".(5)
Güven duygusu, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Anne babanın çocuğa, çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; âmirin memura, memurun âmire; işçinin işverene; işverenin işçiye; satıcının müşteriye; müşterinin satıcıya güven duyduğu bir toplum sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.
İşte toplum için güven duygusunun önemi ve Muhammed’ül-Emin olarak Peygamberimizin doğumunu kutlarken,(tes’îd ederken) bizlere düşen O’nun güzel ahlâkını hatırlamak ve O’na uyma azmimizi tazelemektir
Dipnotlar :
(1) Nisa /58
(2) Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/81
(3) İbn Hanbel, II, 349
(4) İbn Hanbel, III, 54
(5) İbn Hanbel, III, 135, 154
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.