İffet ve Hayâ En Yüksek Fazilettir
27 Ocak 2020, Pazartesi 08:57Hayâ, çekinmek ve utanmak demektir. Namusu muhafaza etmek ve haysiyetini korumaktır.
Hayâ, imanın en mükemmel derecesidir. Utanma ve sıkılma anlamlarına da gelen hayâ, İslâm ahlâkında çok önemli bir yer tutmaktadır.
“Utanma, çekinme, vazgeçme, tövbe etme” gibi anlamlara gelen hayâ kelimesi; ahlâk terimi olarak, “Nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi” dir. Hayâ duygusu, insanın yaratılıştan sahip olduğu bir olgudur. Hayâ, kişiye fazilet yollarını, maddeten ve mânen ilerleme yollarını gösterir. Hz. Peygamber (s.a.v);
“Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı da hayâdır”(Malik, Hüsnü’l-Huluk, 2, II, 905.)
buyurmuşlardır.
Bu dünya eksik ve fânîdir. Buradaki nimetler de sonlu ve sınırlıdır. Hâlbuki Allah’ın lutfu ve nimetleri sonsuz, sınırsız, bâkî ve ebedîdir. Şu halde ne kadar çok olursa olsun ilâhî nimet ve lütuflar şu fânî âlemdekinden ibâret değildir. Cenâb-ı Hak burada bahşettiği nimetlerini orada tamamlayacaktır. O âlem bu âlemi tamamlıyor olmasaydı, Hak Teâlâ’nın nimet ve lütufları geçici ve fânî olur, bu âlem de yarım ve noksan kalırdı.(Prof. Dr. Süleyman Uludağ, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, s. 63.)
Maneviyat, inanmak ve ibadet etmenin yanı sıra bu değerlerin insanda meydana getirdiği yüksek bir olgunluktur. Hayâ, insanın kuvvetli bir imana sahip olduğunu gösterir. Çünkü hayâ, ancak inanan insanın vasfıdır. Bu olgunluk kavramı içerisinde, Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınma, doğru sözlü olma, başkalarına iyilik yapma, fedakârlığa hayır olma, israftan kaçınma gibi özelliklerinin yanı sıra insanın önemli manevî değerlerinden biri olan hayâ özelliği de yer alır.
Hayâ; kişinin mahremiyet sınırlarını bilmesini sağlayan ve onu hayra yönelten fıtri bir duygudur. Allah’ın sevdiği bu üstün meziyet, imanın süsü olup insanın mayasında var olan temel bir vasıftır. Çünkü edepli olmak, ahlâkın zirve noktasıdır.
Fani olan dünyanın cazibesine, geçiciliğine, oyun ve eğlencesine aldananlar, Allah’ı ve ahireti unutanlar kaybedenlerden olmuşlardır. Bu aldanışa düşmeyip yaratılış gayesinin farkında olanların sonu ise huzur, saadet, mutluluk ve bahtiyarlık olmuştur.
Cenâb-ı Hakk, kullarının iffetli bir hayat yaşamasını arzu eder. İnsan, iffetli davranışlarıyla nefsinin arzu ve emellerine esir olmaktan kurtulup, özgürlüğünü elde etmiş nerede nasıl davranacağını bilen, hareketlerini kontrol eden ve üstelik faziletli bir hayat yaşamayı tercih etmiştir.
İnsan Her yerde ve her an ibadet hâlinde olabilir. Çünkü yeryüzünün her tarafı ibadet mekânıdır. Cennet, iman ehlinden olup ta güzel amel işleyen kimseler için hazırlanmış bulunan ahiret hayatının saadet yurdudur.
İnsan hayat sahibidir. Dünya var edildiğinden beri nice insanlar yaratılmıştır. Yaratılan her insan, ayrı bir imtihana tabi tutulmuştur. Hayatımızın her aşamasında çeşitli sınavlardan geçeriz. Dünyadaki imtihan ortamında, sağduyu sahibi insana düşen, vicdanının sesini dinleyip, Allah’ın kendisini bir denemeden geçirdiğini hiçbir şekilde unutmaması ve olayın farkında olmasıdır.
Hayâ duygusu, inanan gönülleri sevgi, saygı ve güvenle doldurur; aşırılıkların önüne geçerek huzurlu bir toplum oluşturur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurur: “Öteden beri insanların peygamberlerden öğrene geldiği bir söz vardır: Utanmıyorsan dilediğini yap!”(Buhârî, Edeb, 78.)
Allâh’ım! Gönüllerimizi Sevgili Peygamberimizin güzel ahlâkı ve edebi ile ziynetlendir. Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.