İKİ KAYIP
01 Ağustos 2022, Pazartesi 00:06Hüsnü Polat.
Ermenekliydi.
Kara lastik ayakkabı ve kara lastik çizme imalatı baba mesleğiydi.
Konya’ya geldi.
Adından ilk bahsettirdiği yıllarda bizim mahallenin karşı kısmında kara lastik ayakkabı ve kara lastik çizme üreten küçük bir fabrikası vardı. O yıllarda başka küçük fabrikalarda vardı, insanların geçmeye korktuğu o dar sokağın içinde.
Onun fabrikasında çalışan komşularımızı vardı, çoğu Ermenekli olan.
Ermenekli olsun olmasın, çalışanlar patronlarına hayrandı. Övgü ve sevgiyle söz ederlerdi kendisinden.
Eli açıktı.
Cömertti.
Yardım severdi.
Evlenecek olan çalışanlarına işlerine yarayacak miktarlarda para verirdi.
Ev yapacak olan çalışanlarına yardım ederdi.
Darda olanlara yardıma koşardı.
Çalışanlar böyle anlatırdı.
Mahalleli de böyle bilirdi.
Zamanla şehirde de sevildi ve kabul gördü.
İş hayatının önemli figürlerinden birisi oldu.
Ticaret ve cemiyet hayatında yükseldi.
Rahat bir insandı.
Rahat olduğu kadar da cesur ve özgüveni yüksek bir insandı.
İşi kara lastik ayakkabı ve kara lastik çizme üreten bu insan, Konya Sanayi Odası Başkanlığına kadar yükseldi. Sonraki yıllarda gene ayakkabı sektöründe farklı üretimler yaptı. Yeni ve büyük bir fabrika kurdu. O artık önemli bir sanayiciydi.
Sanayi Odası Başkanlığı döneminde, 2. Organize Sanayi Bölgesinin hayata geçmesinde önemli etkisi oldu.
Biz kendisini o aralar yakından tanıma fırsatı bulmuştuk.
Beyefendiydi.
Yardım severdi.
Kendisine yardıma gelen insanların elinden tutup, kaldırırdı.
Zayıfların ve dara düşenlerin babası oldu.
İyi yıllarında “baba” dediler, kendisine.
Dara düşen bazı çakma dostlar vıcık vıcık yağcılık yaptıkları bu insanın para, çevre ve arabaları ile iş görüp, para kazandı.
Peki sonra?
Sonra aile boyu; evin erkeği, kadını, oğlu, uşağı, gelini “baba” dedikleri bu insan dara düşünce, kapıları kapattı.
Bahsettiğimiz adam, Hüsnü Polat.
Hüsnü amca önceki gece vefat etti.
Dün de memleketi Ermenek’te toprağa verildi.
İyi zamanlarındaki eski dostlarından kimse yoktu, cenazesi toprağa verilirken.
Hemşerileri, hısım ve akrabaları uğurladı onu ahirete.
Mekanı cennet olsun.
PROF.DR. UĞUR ERONGUN
Ankaralıydı.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde hocaydı. 28 Şubat döneminin dekanıydı.
Burada kaldığı sürece yakın arkadaşlığımız oldu. Gece yarılarına kadar sohbetlerimizin olduğunu hatırlarım. Prof.Dr.Süleyman Okudan, Prof.Dr. Cevat Özpınar o yıllarda bir ekip gibiydik. Prof.Dr. Kemal Gündüz’de arada bir bizimle olurdu. Sonra herkesin bir biriyle arası açıldı. Kırılmalar, küsmeler, kopmalar ve karşılıklı suçlamalar. Hatta kavgalar. Dağıldık tabi. Akyokuş’ta o aralar faaliyet gösteren Şahin Tepesi daha çok da Sema Oteli bir araya geldiğimiz mekanlardı.
Uğur Erongun hoca kalp hastası olmaktan çok korkardı. Bir ikindin civarı dekanlık makamında oturmuş çay içiyorduk. Kendisi çok çay içerdi. Çay mevzusu konuşulurken “Günde beş çay içen bir insan kalp krizi geçirmiyormuş” dedi. Karşılıklı gülüşmeler oldu. Ben dekanlıktan ayrımdım. Akşam henüz kararmaya başlanmıştı ki Cevat Özpınar hoca telefonla aradı ve şöyle dedi.” Uğur hoca kalp krizi geçirdi. Ameliyat olması gerekiyor. Hocayı Ankara’ya götürüyoruz”
Uğur hoca Ankara’da kalp ameliyatı oldu ve beş damarı değiştirildi.
Hoca solcuydu.
Biz zıt fikirlerin insanlarıydık.
Ama hoca adamdı.
Tartışabiliyorduk.
Kendisi uzun süredir türlü hastalıklarla mücadele ediyordu.
O da dün İzmir’de vefat etti.
Mekanı cennet olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.