İlim Hakkındaki Hadislerden Bâzıları (2)
08 Mayıs 2020, Cuma 09:55Fanatik olmayan Batılı ilim adamları bile, Allah Rasûlü’nün (s.a.v.)bu husustaki hakkını teslim ediyorlar. O’nun büyük bir inkılâpçı, büyük bir müceddit, büyük bir ıslâhatçı olduğunu söylüyorlar. Bunlardan iki tânesinin görüşlerini verelim:
Moliere (1622-1673), şöyle der: “Hz. Muhammed’in cemaati kadar ıslah edilme adına müsâit olmayan ikinci bir cemaat göstermek mümkün değildir. Ve yine mümkün olmayan bir başka mesele de; yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda, bu cemaati ıslah edip insan hâline getirmektir. Bu da ancak Hz. Muhammed’e müyesser olmuştur.”
Fransız Târihçisi La Martin (1790-1869), Hz. Muhammed için; “Ondan daha büyük insan var mıdır?” diye sormuş ve “Ondan daha büyük insan yoktur. Muhammed gerçekten en büyüktür” demiş(1) ve şöyle devam etmiştir: “Hâkimdi, hatipti, Peygamberdi, şâirdi, muhâripti, fikirler Fâtihiydi. Mâkul itikatların ruhisi (dirilticisi) ve nihâyet din kurucusu idi. İnsanların büyüklüğü hangi ölçü ile ölçülürse ölçülsün, acaba O'ndan daha büyük bir insan bulunur mu?”(2) Bu yüce Peygamberin ilimle ilgili yüzlerce hadislerinden bâzılarını değişik başlıklar altında arz etmeye çalışacağız.
İlmin Yaşı ve Zamanı Olamaz:
İslâm’a göre ilim öğrenmenin yaşı ve zamanı yoktur. Müslüman çocuğu doğar doğmaz kulağına ezan okunması, yâni hayatının ilk saniyesi öğrenmekle başlaması, son saniyesi de kelime-i şahadetle bitmesi gerekir. Hayatının ilk ve son saniyelerinin arasının da iyi doldurulması gerektiğini tavsiye eden Yüce Peygamberimiz, “Beşikten mezara kadar ilim tahsil edin.”(3) buyurup, “İki günü bir birine müsavi olan zarardadır”(4) diyerek, her gün, bir önceki günkü bilgilerin üzerine yenilerinin eklenmesi gerektiğini buyurmuştur. Müslümanların her an öğrenme modunda olmalarını emretmiştir. Yukarıda zikredildiği üzere beynimizin kapasitesi buna müsaittir.(5) Dolar, eskir, yıpranır diye korkmamak gerekir. İçine katrilyonlarca bilgiyi, trilyonlarca materyali, milyarlarca kitâbı alabilen bilgisayar hard disklerini yapan insan beyninin, yâni ustanın, kâbiliyet ve kapasitesini artık kendimiz tahmin ve tahayyül edelim.
Atalarımız; “dolmadan taşılmaz” demişler. dünyâca meşhur insanların birçoğu, yaşlılıklarında şöhrete ulaşmışlardır. Yâni gençliklerinde dolmuşlar, yaşlılıklarında eserler verip şöhreti yakalamışlardır.(6)
George Sarton’un “Beşeriyetin tanıdığı en büyük kafalardan biri” diye tanıttığı, arkasında 120 den fazla eser bırakan, UNESCO’nun adına haftalar düzenlediği büyük âlim Birûnî’nin (973-1048) ilim aşkını Büyük fakihlerden Ali b. İsa şöyle anlatır: “Büyük âlim Birûnî ölmek üzere olduğu dakikalarda bile, nenelerin mirasıyla ilgili sorular soruyordu. “Ölmek üzeresin, bu soruların ne gereği var?” dediğimizde, “bir Müslüman olarak bunları bilerek gitmek mi, yoksa bilmeden teslim-i ruh etmek mi daha hayırlı? Benim peygamberim beşikten mezara kadar öğrenin” buyurur diye cevap verdi.
Veronica de Osa adlı yazarın Türklerin Mikelanjosu diye vasıflandırdığı Mimar Sinan (1489-1588) 97 yaşına kadar çalışmış ve arkasında yüzlerce eser bırakmıştır. Kanûnî Zigetvar Seferine giderken 71 yaşında idi.(7) Prof. Dr. Semavi Eyice bugün 96 yaşında ama Derin Târih Dergisine makaleler yazmaktadır.(8)
Şöyle de bir latife anlatılır: Süheyl Ünver (1898-1986)85 yaşında bile kütüphâne kütüphâne dolaşır, araştırır, inceler ve okurmuş. Bir gün Süleymâniye Kütüphânesi Müdürü Muammer Ülker Bey’e şöyle der: “Kütüphâneye gelirken kapıda kime rastladım bilir misin?” der. Kime hocam deyince “Azrail’e rastladım, ne aradığını sordum, senin canını ne zaman boş bulursam alacağım emredildi ama bir türlü alamıyorum, çünkü seni hiç boş bulamıyorum” dedi deyince gülüşürler.(9) Gerçekten merhum hoca efendi teslim-i ruh edinceye kadar hiç boş durmamış, birçok eserler bırakarak Rahmet-i Rahmân’a kavuşmuştur. Merhum Prof. Halil İnalcık da, 90 yaşından sonra bile her gün 8-10 saatini kütüphânelerde ve kitapların başında geçirmiştir. İbrâhim Hakkı Konyalı, 90 yaşına yaklaştığı günlerde Konya’nın Akşehir İlçesine, bir ilmî araştırma maksadıyla gitmiş, orada kalp krizi geçirip vefat etmiştir.(10) Napolyon (1769-1823)ne güzel demiş: “Savaş kaybedebilirim ama kimse benin bir dakikamı boş yere kaybettiğimi göremez.”
Dipnotlar:
1- İsmail Karagöz, “İnsan, Din ve Peygamber”, “Diyânet İlmî Dergi”, Temmuz-Ağustos-Eylül, 2001, s. 16.
2- En-Nedvî, “Sîretü’n-Nebeviyye”, İslâmî Neşriyat Konya, Çev. Osman Keskioğlu, s. 40.
3- Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ c. 1, s. 138; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, c. 1, s. 78.
4- Deylemî, Firdevs c. 3, s. 611 (5910) .
5- Ö. Tuğrul İnançer ile “Gönül Sohbetleri”, Sûfi Yay. İst. 2010, s. 154.
6- Bkz. İbrâhim Refik, Siz Bir Kartalsınız, Albatros Yay. İst. 2002, s. 200.
7- Altan Araslı, “Avrupa’da Türk İzleri”, Kültür Bak. Yay. Ankara, 2001, c. 1, s. 90.
8- Derin Târih Dergisi, sayı 72, Mart 2018.
9- Ahmet Güner Sayar, “A. Süheyl Ünver”, Ötüken Yay. İst. 2011, s. 466.
10- M. Ali Uz, “Konya Kültürüne Hizmet Edenler”, Konya B. Şehir Bel. Yay. 2003, s. 75.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.