İLİM İRFAN-1
12 Eylül 2015, Cumartesi 00:00Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.
Eylesen her ne kadar tûtîya ta’lim-i lisân,
Sözü insan olur ammâ, özü insan olmaz.
Tâlib-i Kadim
“Kamil insanlara insaf gözü gibi terazi olmaz. Baktılar mı hak ve hakikati görürler. Kişiye noksanını bilmek kadar da erdemlilik olmaz. Papağana her ne kadar konuşma ve lisan öğretsen de, sözü insan sözüne benzer ama, özü insan olmaz.”
İslâm literatüründe ilim ve irfan kelimesi çoğu zaman yan yana kullanılır. Çünkü Yüce dinimize göre irfansız ilmin kıymeti yoktur. Çünkü ilim: Bilme, irfan ise: anlama, bildiğinin künhüne vakıf olma, bildiği şeyin yararlı ve zararlı yanlarını görebilme, İlâhî bir feyiz olarak kâinatın sırlarına muttali olma gibi geniş manalar ifade eder. “Nakışta nakkaşı bulabilmek irfandır.” demişler.
Ortada bir nakış var, bunu görmek bilgidir, ilimdir, ama onu bir yapanın olduğunu takdir etmek, o sanatkârın varlığına vakıf olmak irfandır. Tıpkı; kâinatın varlığını bilip, onu var eden Allah’a ulaşıp iman edebilmek gibi. Necip Fazıl merhumun:
Yön yön sarılmışım ne yöne baksam
Sarılan olur da, saran olmaz mı?
Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam
Çizilen olur da çizen olmaz mı?
Dediği gibi. Fars şairi de ilmi olup irfanı olmayan kişiyi, kanadı olup da uçamayan kuşa benzetiyor ve şöyle diyor:
Âlimânrâ ilm hest ü râz nîst
Mürğânrâ bâl hest pervâz nist
“Âlimler görüyorsun ilmi var, irfanı yok. Kuşlar görüyorsun kanadı var, uçması yok”
“Tahsil cehaleti alır, eşşeklik bakı kalır (ilimle beraber irfan olmalı)” derler.
Gerçekten dünyayı kana bulayan despotların, savaşları kaprisleri yüzünden başlatıp dünyayı acıya, kan ve baruta boğan zalimlerin, sadistlerin, satanistlerin, dünyaca meşhur hırsızların, organ mafyasında görev alan doktorların velhasıl her türlü kötülüklerde başrol oynayan aktörlerin bir değil birkaç fakülte mezunu oldukları halde, yine de bu kötülükleri yapabildiklerini görünce, bu sözlerin ne kadar hakikati haykırdığı daha iyi görülüyor.
Bu sebeple Hz. Mevlânâ şöyle demiştir:
“Alçak bir herife ilim ve fen öğretmek, yol kesen bir eşkıyanın eline kılıç vermek gibidir.” (13872),
Şimdi o kapılarda istismar ediliyor ama, eskiden irfan kazanmanın en kesin ve kestirme yolu, gerçek tasavvuf erbabının rahle-i tedrisinde bulunmak veya bu ilim meclislerinin kapısında derbanlık (kapıcılık) yapmak imiş.
Derviş: Kapı gözleyen, kapıda duran, maneviyat kapısında, irfan ışığını bekleyen, irfan gıdası almak için uğraşan kişi manasınadır. Onun için şâir şöyle der:
Sorma aslın her kişinin izzetinden bellidir
Sohbet-i irfan görenler, hizmetinden bellidir
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.