İLK İCAT EDENLER (1)
05 Ocak 2021, Salı 09:00İcat: Daha önce olmayan, varlığı bilinmeyen, yeni bir şey yapma, ortaya koyma, meydana getirme.
Önsözde belirttiğimiz üzere, kitâbımızın yazılış gâyesi; son asırlarda Müslümanlarda oluşan kompleksi, aşağılık duygusunu, özgüven eksikliğini izâle etmeye (yok etmeye) katkı sağlamak. Bir insan aşağılık duygusuna kapılmış ise, ondan hiçbir şey olmaz, ancak köle olur, sürü olur. Bugün Müslümanların yakalandığı kronik hastalık budur. Toplam 15 milyon nüfusu olan Yahûdiler dünyâyı idare ediyor, 1 milyar 700 milyon nüfusa sâhip Müslümanların hiçbir fonksiyonları yoktur, kurbanlık sürüler gibi güdülmektedirler.
Bu zillet durumunun sebeplerinin araştırılması, gereklerinin yapılması icap eder. Müslümanların geçmişte bugünkü gibi olmadıklarını hatırlatmak, bin yıl süren bir medeniyetin sâhibi olduklarını dile getirmek, öz benliklerine dönmelerini sağlamak, güven duygularını yeniden kazandırıp aktif hâle getirmek gerekir.
Cemil Meriç rahmetli: “Bizim talihsizliğimiz, Kartaca’nın târihini Roma’dan dinlemektir. Başkalarının rüyasını yaşayan insanlarız” der. Kartacalılar Romalıları durduran, yıllarca uğraştıran, Roma diyarlarını istila eden kahraman bir millet. Bunların târihlerini Romalılardan dinlersek, doğruyu anlatmazlar. Gerçeği söylemezler. Hakîkatlere vakıf olmamıza mâni olurlar. Onun için Müslümanlar geçmişlerini ve gerçek târihlerini, can düşmanları Haçlılardan öğrenmemeli. Hz. Mevlânâ “aynalar gibi dosdoğru olmalı” der.
Yâni ayna karşısına ne geçerse onu dosdoğru yansıtır, yalan söylemez diyor. Bizde târih aynasının karşısına geçip kendi kendimizi doğru olarak tanımaya çalışalım. Haçlıların yalanları ile avunmayalım. Dedelerinin neler yaptıklarına muttali olan kişi, bu zillet ve sefâlete katlanıp, böyle miskin miskin oturamaz. Hakîkat şu ki; geçmişteki Müslümanlar, bugünküler gibi değillerdi. Birçok şeyin mûcidi ve kâşifi idiler. Fakat sonradan gelenler onların emânetlerine sâhip olamadılar.
Biz bu emânetleri ehil ellere, îmânlı genç kuşaklara, geçmişten ibret alıp, geleceğe ibret olmamak için gece-gündüz var güçleri ile çalışan yeni nesillere devredebilmek için, uğraşan acizleriz. Gayret bizden, Tevfik yâni çalışmaların meyvesini halk etmek Yüce Allah’tandır. Şimdi Müslümanların icat edip de, batılıların sâhiplendiği, kendilerine mal ettikleri bâzı gerçekleri sıralayalım.
Müslümanların Ortaçağdaki ilmi seviyelerini ve Avrupa’nın o zamanki durumunu gâyet açık olarak gözler önüne seren şu ilmi gerçeği de dikkatlice okuyalım: TÜBİTAK’ın Bilim Teknik dergisinde, James Trefil’den tercüme edilip yayımlanan şu ibretli makaleyi dikkatle okuyalım.
Avrupalılar Haçlı Seferleri esnâsında İslâm âlemindeki, ipek şalları, çok ince tülleri en hafif bir darbe ile havada kesecek kadar keskin ve ağzı kolay kolay körelmeyen, dönmeyen kılıçları görmüşler, aynısını memleketlerinde yapmak için numûneler götürmüşler. Aynı kalitede kılıç yapamayınca şu hurâfeleri uydurmuşlar:
1- Bu kılıçların yapılabilmesi için, demir küçük parçalara ayrılıp tavuklara yedirilecek, sonra onların dışkılarından toplanıp eritilip kılıç yapılacak.
2- Bu kılıç ateşte kızartılıp, kuvvetli bir kölenin karnına sokulacak ki, onun kanı ile su verilecek, onun kuvvetinin kılıca geçmesi sağlanacak.
3- Kızarmış vaziyette olan kılıç, üç gün eğrelti otundan başka bir şey yedirilmeyen keçinin idrarı ile soğutulacak.
4- Ateşten çıkarılan hakık gibi kılıç, bir atlının eline verilip, son sürat koşturularak soğutulacak.
Tabi bunların hepsini denemişler ama yine de aynı kalitede bir kılıç yapmayı başaramamışlardır.(1)
Prof. Jaques Risler şöyle demiştir: “İslâmiyet’in Avrupa’ya getirdiği en hayırlı nimetlerden birinin de kâğıt olduğunda hiç şüphe yoktur. Derilerden yapılan tirşe ile parşömenin yerini tutacak bir hamur yapmak üzere keten döğme sanatını Arapların Semerkant’ta öğrenmiş oldukları mâlûmdur. Ondan sonra ketenin yerine el-Cezire ve Mısır’da pek bol yetişen pamuğun ikamesini (konmasını) düşündüler. İşte bunun üzerine kâğıtçılık sanayii hızlı ve fevkalâde bir gelişme gösterdi... Kâğıt yapımı Avrupa’ya Araplar kanalıyla geçti.”(2)
Bugün bile dünyâdaKültür gelişmişliği kişi başına harcanan kâğıt ile ölçülmektedir. Maalesef Müslüman devletler ile ilerlemiş devletler arasında bu konuda dağlar kadar fark vardır.
Dipnotlar:
1-Antik Çağların Süper Çeliği, James Trefil’den tercüme, “Bilim ve Teknik” Mecmuası, Temmuz 1983, Sayı 188, s. 5.
2-Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 177; Garp Membalarına Göre İslâm Medeniyeti, Yağmur Yay. İst. 1974, s. 14.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.