İLK İCAT EDENLER (2)
07 Ocak 2021, Perşembe 08:32Kâğıt ve Kâğıt Fabrikaları:
Prof. Jaques Risler şöyle demiştir: “İslâmiyet’in Avrupa’ya getirdiği en hayırlı nimetlerden birinin de kâğıt olduğunda hiç şüphe yoktur. Derilerden yapılan tirşe ile parşömenin yerini tutacak bir hamur yapmak üzere keten döğme sanatını Arapların Semerkant’ta öğrenmiş oldukları mâlûmdur.
Ondan sonra ketenin yerine el-Cezire ve Mısır’da pek bol yetişen pamuğun ikamesini (konmasını) düşündüler. İşte bunun üzerine kâğıtçılık sanayii hızlı ve fevkalâde bir gelişme gösterdi... Kâğıt yapımı Avrupa’ya Araplar kanalıyla geçti.”(1)
Bugün bile dünyâdaKültür gelişmişliği kişi başına harcanan kâğıt ile ölçülmektedir. Maalesef Müslüman devletler ile ilerlemiş devletler arasında bu konuda dağlar kadar fark vardır.
Pusulayı ilk bulan ve kullanan Müslümanlardır. 1282 yılında yazılan bir Müslüman âlimin kitâbında bu hususta geniş bilgi verilir.(2) Birçok defalar birçok hususta dediğimiz gibi; birçok şeyin mûcidi Müslümanlar, sâhiplenenler Hristiyanlar olmuştur. Hakkâniyet ölçülerine tâbi, fanatik olmayan birçok Garplı âlim bu durumu itiraf etmiş ve eserlerine almışlardır. Pusula husûsunda Sigrid Hunke ne diyor özetleyerek okuyalım:
“Amalfilili Flavio Gioja, dünyâda pusulanın mûcidi olarak tanınır. Halbuki bu âleti, Flavio Gioja ilk önce Müslümanlardan öğrenmiştir. Roger Bacon’ın, Haçlı Seferleri’nde bir muhârip olan hocası Maricourtlu Petrus, mıknatıs ve pusulaya âit bilgileri doğrudan doğruya Müslümanlardan alarak, Haçlı Seferinden dönüşte Fransa’ya getirir. Bundan 50 yıl sonra, yâni 1320’de Gioja pusulayı îcat etmiş görünür. Halbuki Gioja; Venedik’in yakınında işlek bir lîman kenti olan Amalfilili olduğu için oraya gelip giden Müslüman tüccarlarda pusulayı görmüş, bunu Avrupa’ya kendisi tanıttığı için onun mûcidi kabul edilmiştir.”(3)
Sigrid Hunke yine târihi gerçekleri şöyle izah ediyor: “12. asrın İslâm âlimleri, barutun formülünü kesin şekilde tespit ederler. Haçlı taarruzuna karşı müdâfaa zaruretiyle İslâm hükümdarları, dünyâca meşhur kimyagerlerini, kimyevi bir harp vasıtası olan barutun yakıcı ve tahrip edici tesirlerini araştırmak üzere, barut fabrikalarında çalıştırırlar. Müslümanların 13. asrın yarısında, roketler için itici bir vasıta olarak, barutu kullanacak bilgi ve beceri seviyesine geldikleri muhakkaktır.
Hasan’ur Rahman’ın Harp Târihi kitâbından başka bu devrin diğer harp târihi kitaplarında, roket ve rokete benzer silâhların kullanıldığına dâir bilgiler bulmak mümkündür. Halbuki barutun sözde mûcidi olarak Avrupalı Berthold Schvarz tanınır.”(4)
Yukarıda zikri geçen roket çeşitlerinin daha geliştirilmiş şekillerinin, Fâtih’in 1478’deki İşkodra kuşatmasında kullanıldığı kaydedilmektedir. Geceleri kuyruklu yıldız gibi bir iz bırakarak ve ince bir ses çıkararak hareket eden bu roketlerin her şeyi yaktığı, hatta düştüğü kuyuların suyunu bile kuruttuğu hakkında bilgiler vardır.(5) Osmanlı askerlerinin Kanije savunmasında barut bulamayınca, söğüt ağacından barut elde edip kullandıkları da târihi bir gerçektir.(6)
Modern havacılığın babası ve jet motorlarının mûcidi Prof. Thedor Won Karman, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde verdiği konferansta: “Jet motorlarının esasını teşkil eden roket sisteminin, 13. asırda ilk defa Türkler tarafından bulunduğunu” söylemiş ve projeksiyonla gösterdiği resimlerle yukarıdaki hakîkatleri teyit etmiştir.(7)
Târihte uçuş denemelerini ilk yapanlar, Müslüman Türklerdir. Ama biz kendi değerlerimizi tanımayı ve tanıtmayı beceremediğimiz için bugün ne dünyâda, ne de bizde bu insanların ismi bilinmemektedir.
M. 1002 yıllarında imam Gevherî, Nişabur’da bir câminin damından kanatla uçmayı denemiş, fakat düşerek ölmüştür. İkinci deneme, Sultan II. Kılıçaslan’ın Bizans Kralı Manuel Komninos’u İstanbul’da ziyâret ettiği zaman şerefine düzenlenen törenlerde Sirâceddin isimli bir Türk, Okmeydanı’ndaki kuleden uçmaya çalışmış, fakat başarılı olamamıştır.
Kanûnî Sultan Süleyman döneminde de birçok uçuş denemelerinin yapıldığını, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu elçisi olarak İstanbul’da bulunan Ogier Ghislain de Busbecq (1522-1592) “Turcicae Epistolac-Türkiye Mektupları” isimli eserinde bahseder. Yâni Türkler hiçbir zaman uçma sevdasından vazgeçmemişlerdir.(8)
Dipnotlar:
1-Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 177; Garp Membalarına Göre İslâm Medeniyeti, Yağmur Yay. İst. 1974, s. 14.
2-Mehmet Bayraktar, “İslâm’da Bilim ve Teknoloji Târihi”, TDV Yay. Ank. 2017, s. 158.
3-Sigrit Hunke, a. g. e, s. 49.
4-Sigrit Hunke, a. g. e, s. 50.
5-İ. Hâmi Dânişmend, a. g. e, c. 2, s. 52.
6-Ahmet Şimşirgil, “Kayı-5”, Timaş Yay. İst. 2013, s. 203.
7-Hürriyet Gazetesi, 14. 01. 1955.
8-Daha geniş bilgi için bkz. Mehmet Bayrakdar, “İslâm’da Bilim ve Teknoloji Târihi”, TDV Yay. Ank. 2017, s. 349.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.