İlk Medreseler ve Nizâmiye Medreseleri
08 Temmuz 2020, Çarşamba 08:42Medreseler açılmadan önce her yer eğitim ve öğretim yeri idi. Câmiler, mescidler, evler, saraylar, kitapçı dükkânları, badiye (çöl) ve ulema evleri… Kısaca her yer medrese idi.(1) Aynı zamanda eğitim ve öğretim ücretsiz yâni bedava idi. Çünkü Hz. Allah, şöyle buyurmuştur: “…Âyetlerimizi az bir bedel karşılığında satmayın...”(2)
Hz. Peygamber de bu hususta şöyle buyurur:
“Kur’ân-ı okuyunuz ve O’nunla amel ediniz. Ondan aslâ uzaklaşmayınız. Onun hakkında (kıraatinde ve tefsirinde) haddi aşmayınız. Onun karşılığında ücret alıp yemeyiniz. Onunla dünyâ malınızı çoğaltmak istemeyiniz.”(3)
“Kim Kur’ân okuyup, Onu insanların malını yemeye vesile edinirse, kıyâmet gününde Allah'ın huzuruna yüz etleri sıyrılmış bir kemikten ibaret olarak getirilir.”(4)
“Kim Allah’ın rızasından başka, maksat için ilim öğrenirse veya ilmini dünyâ menfaatine âlet ederse, Cehennemde yerini hazırlasın.”(5)
Bu ve benzeri hadisler gereği, Asr-ı Saâdette, Emevîler döneminde hatta Abbâsîlerin ilk dönemlerinde, ilim ve öğrenmenin her türlü versiyonu parasızdır. İlim adamının öğrettiği ilim karşılığı ücret alması, maddî bir menfaat beklemesi ayıp sayılmış, zül telâkki edilmiştir.(6)
Bu sebeple Emevîler ve Abbâsîler döneminde okuttuğu ilme karşı para almak, maddîyat talep etmek, menfaat gâyesiyle ilim öğrenmek ve öğretmek ulema için utanılacak bir hareket kabul edilmiş, buna tevessül edenler dışlanmış ve aşırı tenkide uğramıştır. İlim Allah rızası için öğretilmiş ve bu gâyeye binâen ilim tahsil edilmiştir.(7)
Fakat tam teşekküllü Nizâmiye Medreseleri yapılıp tedrisat başlayınca, Selçuklu Sultanları ve baş vezir Nizâmül Mülk, devamlı ilimle meşgul olan kişilerin, maddîyat kaygısı olmasın ve bütün sây ü gayretlerini ilme versinler düşüncesiyle, ilim erbâbını maaşa bağlamışlardır.
Bugünkü mânâda bir üniversite özelliği taşıyan yâni ilk gerçek medreseyi Büyük Selçuklu veziri Nizâmü’l Mülk, kendi adını taşıyan “Nizâmiye” medreselerinin ilkini, 1067 de Bağdat’ta kurmuştur.(8) Bunu Isfahan, Rey, Merv, Belh, Herat, Musul gibi şehirlerde kurulan ve aynı adı taşıyan medreseler takip etmiştir.(9)
Nizâmiye Medreseleri yapılıp tedrisata başlayınca, Selçuklu Sultanları ve onun büyük veziri Nizâmül Mülk, kendi gelirlerinden ve devlet imkânlarından büyük meblağlar ayırıp, devamlı ilimle meşgul olan kişilerin, maddîyat kaygısı olmasın, evlat ve ıyali sıkıntıya düşmesin, pazardan alacağı soğan, sarımsak kaydına girmesin, kafaları diniz (rahat) olsun ve bütün dikkatlerini ilme versinler düşüncesiyle, ilim erbâbını maaşa bağlamışlardır. Hz. Peygamberin bâzı uygulamalarını da delil alarak bu yolun câiz olduğu hükmüne varmışlardır ki, bu misallerden birisi şudur:
Peygamberimizin arkadaşlarından bir gurup, yolculukları esnâsında bir kabileye uğramışlar. Bu kabilenin reisini yılan sokmuş ölmek üzere. İçlerinden biri meseleyi yolcu guruba arz edip, içlerinde bu derde şifa sunacak kimse olup olmadığını sormuş. Ashaptan biri bu adamla giderek hastayı hem Kur’ân okuyarak, hem de bildiği panzehiri uygulayarak iyileştirmiş ve karşılığında verilen koyunu alıp getirmiş. Bu gruptan bâzıları bu koyunu pişirip yemiş, bâzıları da, yukarıda zikredilen âyet mûcibince; “Allah'ın kitâbı karşılığında ücret almayı” doğru bulmayıp yememişler. Medîne’ye gelince meseleyi Hz. Peygamber’e arz edip, rey’ini (görüşünü) sormuşlar. Efendimiz böyle durumlarda ücret alınabileceğinin câiz olduğunu söylemiş.(10) Hz. Ömer döneminde de, Kur’an, fıkıh, hadis gibi ilimleri öğretenlere devlet hazinesinden maaşlar verilmiştir.(11)
Bunları ve benzerlerini delil alan fakihler, özellikle Hanefi uleması “ücret verilmezse ulûmu diniyenin ziyâna uğraması, ihmal edilmesi” korkusuyla, ilim adamlarının ücret almasını caiz görmüşlerdir.
Nizâmiye Medreselerindeki bu reformist uygulamalar meyvesini vermiş ve oraya dünyânın tam teşekküllü ilk yatılı üniversitesi olma özelliğini kazandırmıştır. Bu Medresenin ilk bölümleri M. 1067 yılında yapıldığı halde, Avrupa ve Amerika’nın en eski üniversiteleri olan Paris’teki Sorbonne Koleji 1275, İngiltere’deki Eton Koleji 1440, Amerika’daki Harward Üniversitesi 1636 yılında, yâni asırlar sonra ancak kurulabilmişlerdir.(12)
Dipnotlar:
1- Ahmet Çelebi, “İslâm’da Eğitim Öğretim Târihi”, Damla Yayınevi, İst. 1976, s. 31.
2- Mâide Sûresi, 44.
3- Ahmet b. Hanbel, El Müsned, c. 3, s. 428.
4- İbni Ebi Şeybe, El Musannaf, c. 2, s. 159.
5- Tirmizî, Zühd, 48 (2384).
6- Buhârî; İcâre, 16
7- Ahmet Çelebi, a. g. e, s. 235.
8- Ahmet Turan Yüksel, a. g. e. s. 54.
9- Mehmet Şeker-Süleyman Genç, “Türk İslâm Medeniyeti Târihi”, Mihrabad Yay. İst. 2018, s. 309.
10- Buhârî, Tıb, 33; Ebû Dâvûd, Büyu, 37.
11- İbrâhim Sarıçım, Seyfettin Erşahin, “İslâm Medeniyeti Tarihi”, TDV Yay. 11. Bas. Mart 2018, Ank. s. 171.
12- Meydan Larousse Ansiklopedisi, c. 18, s. 205; c. 6, s. 436; c. 8, s. 442.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.