İlmin ve Tebliğin Kıymeti (1)
03 Haziran 2020, Çarşamba 08:50Suffe’de(1) yetişen ve ashâb-ı Suffe diye şöhret bulan insanlar, bu ilim seferberliğinin hazır askerleri, vurucu timleri olmuştur. Bir beldeden, bir kabileden tebliğ için, irşad ve inzar (İslâm’ı öğrenmek) için eleman istendi mi, Allah Rasûlü (s.a.v.)hemen bunların içinden yeteri kadar elemanı seçmiş, istenen beldelere ve bölgelere göndermiştir.
Evliyaullahtan birine şöyle sorulur: “Efendim Peygamberimizin; “Mescid-i Haram’da yapılan ibâdetlere yüz bin katı, Mescid-i Nebevî’de yapılanlara bin katı, Mescid-i Aksâ’da yapılanlara beş yüz katı sevap verilir”(2) diye bir hadisi varmı? O zat:
“Var” demiş. Yine sormuşlar:
“Peki Kâbe’de namaz ve ibâdet diğer yerlere nazaran bu kadar efdal ve farklı iken, Sahâbenin çoğunluğu niye sağa sola dağıldılar gittiler? İslâm târihini tetkik ettiğimizde sahâbenin ekseriyetinin Mekke’de Medîne’de kalmayıp fethedilen, İslâm beldesi hâline gelen yerlere gittiklerine şâhit oluyoruz. Sebebi ne?” O büyük zat şöyle cevap vermiş;
“Sizin satılık malınız olsa, bire yüz bin kâr veren bir Pazar bulsanız, malınızı orada satar mısınız? yoksa başka yerlere götürürmüsünüz? Hangi hallerde başka yere gidersiniz?” deyince, onlar;
“Bu tatlı kârı bırakıp gitmeyiz. Ancak daha iyi, daha fazla kâr veren bir Pazar bulunursa o zaman gideriz, ama daha fazla kârı kim verir?” deyince o âlim ve tecrübeli kişi şöyle der;
“Bak kendiniz söylüyorsunuz. Daha avantajlı bir yer bulursak oraya gideriz diye. Ashâb da daha kârlı bir Pazar bulmuş, oralara dağılıp gitmişler” deyince dinleyenler;
-“Efendim daha kârlı pazar neresi olabilir” diye sorarlar ve şöyle cevap alırlar:
-“Allah'ın bu kutsal yerlerdeki ibâdet ve tâatlere farklı muamele edeceğini, fazla ecir ve sevap vereceğini Hz. Peygamber müjdeliyor ama, tebliğin, irşâdın ilim öğretmenin ecri daha fazla ki, o fazîletli insanlar dağılmışlar gitmişler. Nitekim Hz. Allah: “...Her kim de bir canı kurtarırsa (mânen diriltir, hidâyetegelmesinevesile olursa) bütün insanları kurtarmış gibi olur (sevap ve ecir alır).”(3) Buyurarak bire yüz bin değil, dünyâdaki insanların adedince, bugün için bire yedi milyar sevap vadediyor. Onun için ashâb-ı kiram dağılmışlar gitmişler” der.
Süfyan-ı Sevrî; “Horasan’a gidip tebliğde bulunmak, Mekke’de Kâbe’ye komşu olmaktan daha hayırlıdır” demiştir.(4)
İslâm’ın zuhuru esnâsında, Müslümanlara her türlü baskının yapıldığı o en sıkıntılı günlerde, müşrikler, Efendimiz’i davasından vazgeçiremeyince; “sana en güzel kızlarımızı verelim, istediğin kadar mal mülk verelim, seni başımıza reis yapalım, yeter ki bu davadan vazgeç, atalarımızın dinini kötüleme, gençlerimizi putlarımızdan soğutma…” gibi tekliflerde bulunmuşlar, fakat Yüce Peygamberimiz onlara şöyle cevap vermiştir:
“Vallâhi Allah’ın dinini tebliğden (irşaddan) vazgeçmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu dâvâdan vazgeçmem. Ya yüce Allah onu bütün cihâna yayar, böylece vazifemi yapmış olurum ya da bu yolda ölürüm.”(5)
Başka bir mübârek sözünde de şöyle buyurur:“İlim öğrenin, ilme lâyık olmak için güzel huy ve ağır başlılığı öğrenin. İlim öğrendiğiniz kişilere karşı da saygılı olun.”(6), “İlim öğrenen kişinin geçmiş günahları affedilir.”(7)
Bu konuyu da millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy’un şiiri ile tamamlayalım:
İbret olmaz bize her gün okuruz ezberden
Yoksa bir maksat aranmaz mı bu âyetlerden
Lafzı muhkem yalnız anlaşılanKur’ân’ın
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mânânın.
Ya açar Nazmı Celîlin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân bunu Hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için(8)
İlim Gizlenmemeli:
İslâm benlik ve bencillik yapanı sevmez. Cömert ve sahâvetli olanları sever ve takdir eder. Efendimiz “Allah cömerttir ve cömert olanları sever”(9) buyurur. Bu cömertlik her hususta olmalı. Cömertliğin esprisi olan zekât ve sadaka hakkında yüzlerce âyet ve hadis vardır. Mümin malı husûsunda cömert olduğu gibi, ilmi ve bilgisi husûsunda da aynı selekliği göstermeli, ilmini gizlemeyip, başkalarını faydalandırmalıdır.
Dipnotlar:
1- Medîne’de yapılan ilk mescidin eğitim ve öğretime ayrılan bölümü.
2- Buhârî, Fadâilü’s Salât, 1; Müslim, Hacc, 505 (1394).
3- Mâide Sûresi, 32.
4- Osman Nûri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet. Erkam Yay. İstanbul 2002, s. 284.
5- İbnül Esir “El Kâmil fi’t-Târih”, red. Mertol Tulun, İst., 2008, 2/64.
6- Feyzü’l Kâdir, c. 3, s. 253 (3322).
7- Tirmizî, İlim, 2 (2650).
8- M. Akif Ersoy, Safahat, İnkılâp Yay. İst. 1966, s. 169.
9- İbni Kayyım, “Et-Tıbbü’n-Nebevî”, s. 216.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.