İlmin ve Tebliğin Kıymeti (2)
05 Haziran 2020, Cuma 08:55Süfyan-ı Sevrî; “Horasan’a gidip tebliğde bulunmak, Mekke’de Kâbe’ye komşu olmaktan daha hayırlıdır” demiştir.(1)
İslâm’ın zuhuru esnâsında, Müslümanlara her türlü baskının yapıldığı o en sıkıntılı günlerde, müşrikler, Efendimiz’i davasından vazgeçiremeyince; “sana en güzel kızlarımızı verelim, istediğin kadar mal mülk verelim, seni başımıza reis yapalım, yeter ki bu davadan vazgeç, atalarımızın dinini kötüleme, gençlerimizi putlarımızdan soğutma…” gibi tekliflerde bulunmuşlar, fakat Yüce Peygamberimiz onlara şöyle cevap vermiştir:
“Vallâhi Allah’ın dinini tebliğden (irşaddan) vazgeçmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu dâvâdan vazgeçmem. Ya yüce Allah onu bütün cihâna yayar, böylece vazifemi yapmış olurum ya da bu yolda ölürüm.”(2)
Başka bir mübârek sözünde de şöyle buyurur:“İlim öğrenin, ilme lâyık olmak için güzel huy ve ağır başlılığı öğrenin. İlim öğrendiğiniz kişilere karşı da saygılı olun.”(3), “İlim öğrenen kişinin geçmiş günahları affedilir.”(4)
Bu konuyu da millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy’un şiiri ile tamamlayalım:
İbret olmaz bize her gün okuruz ezberden
Yoksa bir maksat aranmaz mı bu âyetlerden
Lafzı muhkem yalnız anlaşılanKur’ân’ın
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mânânın.
Ya açar Nazmı Celîlin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân bunu Hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için(5)
İslâm benlik ve bencillik yapanı sevmez. Cömert ve sahâvetli olanları sever ve takdir eder. Efendimiz “Allah cömerttir ve cömert olanları sever”(6) buyurur. Bu cömertlik her hususta olmalı. Cömertliğin esprisi olan zekât ve sadaka hakkında yüzlerce âyet ve hadis vardır. Mümin malı husûsunda cömert olduğu gibi, ilmi ve bilgisi husûsunda da aynı selekliği göstermeli, ilmini gizlemeyip, başkalarını faydalandırmalıdır.
Bu hususta benlik yapan, bencil davranan kişileri Allah ve Rasûlü ikaz etmiş, cezalarının ağır olacağını bildirmiştir. Yüce Allah “bilmediklerinizi bilenlere sorunuz”(7) buyurur. Bilenler cevap vermezse veya bilgilerini fâhiş fiyata satmaya kalkarsa, İslâm cemiyetinde aydınlanma olmaz, bilgi tekâmülü (gelişmesi) sağlanamaz. Allah ve Rasûlü’nün konuyla ilgili bâzen teşvik edici, bâzen de tehdit edici hadislerinden birkaç tânesi:
“Gerçekten, Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere (fiyata) değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz (temizlemez). Onlara elem verici azap vardır.”(8)
“"Öğrendiği ilmi saklayan âlimi Allah kıyâmet günü ateşten bir gem vurmakla cezalandırır."(9)
“Kim Allah’ın rızasından başka maksat için ilim öğrenirse veya ilmini dünyâ menfaatine âlet ederse, Cehennemde yerini hazırlasın.”(10)
İlim hasbî (karşılıksız, bedava) olursa menfaat verir. sâdece Allah rızasını kazanmak maksadıyla ilim öğrenilmeli ve öğretilmeli. Böyle olduğu dönemlerde yetişen âlim ve müçtehitler, her türlü kolaylığa rağmen bugün yetişmemektedir. 1400 sene önce yetişen âlimlerin mirasları (bıraktıkları) ile yetinmek durumunda kalıyoruz. Niçin? Çünkü ilim bugün ekseriyetle dünyevi menfaat ve maksatlar için öğrenilmekte, öğretilmekte ve geçim kaynağı yapılmaktadır.
“Cenâb-ı Hak’ın rızası aranan bir ilmi, sırf dünyâ metâına nâil olmak için öğrenen kimse, Kıyâmet gününde Cennetin kokusunu bile duyamaz.”(11)
Fakat aksi olursa, yâni sâdece ve sâdece Allah rızası için öğrenilir ve öğretilirse o kişinin kadrini, kıymetini Efendimiz söyle müjdeliyor:
İlminden başkalarının faydalandığı bir tek âlim, bin âbid’den (bilmeden, bilinçsizce ibâdet eden bin kişiden) daha kıymetlidir, şeytana daha çetindir.”(12),
Yüce Rabbimiz de;“Bildiğini gizleyenin kalbi, muhakkak ki günahkârdır”(13) buyurur.
Dipnotlar:
1- Osman Nûri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet. Erkam Yay. İstanbul 2002, s. 284.
2- İbnül Esir “El Kâmil fi’t-Târih”, red. Mertol Tulun, İst., 2008, 2/64.
3- Feyzü’l Kâdir, c. 3, s. 253 (3322).
4- Tirmizî, İlim, 2 (2650).
5- M. Akif Ersoy, Safahat, İnkılâp Yay. İst. 1966, s. 169.
6- İbni Kayyım, “Et-Tıbbü’n-Nebevî”, s. 216.
7- Enbiyâ Sûresi, 7; Nahl Sûresi, 43.
8- Bakara Sûresi, 174.
9- Ebû Dâvûd, ilim, 9 (3658); Tirmizî, İlim, 3 (2651).
10- Tirmizî, Zühd, 48 (2384).
11- Tirmizî, Zühd, 60 (2406/2407).
12- Et-Tâc, c 1, s. 46; Et-Terğîb c 1, s. 102.
13- Bakara Sûresi, 283.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.